5

4.4K 221 43
                                    

Colton, ısrarcı bir şekilde çalan telefona daha fazla uyuyormuş gibi davranamazdı. Sabahın köründe arayan eğer yine o lanet pazarlamacıysa bu sefer fena olacak, diye düşündü. Yataktan kalkıp masanın üzerindeki telefonuna uzandı.

"Efendim?

"Colton Miller ile mi görüşüyorum?"

Telefondaki ses tiz ve endişeliydi.

"Evet. Ben Colton."

"Ben Newyork Polis Departmanından Angie, abinizle ilgili arıyorum. Normalde böyle durumlarda telefonla haber vermeyiz ama ailesinden ulaşabildiğimiz tek kiş..."

Colton yutkundu.

"N-nasıl durumlarda?

Telefondaki ses derin bir nefes aldı.

"Abiniz dün gece dairesinde... ö-ölü bulundu...Şey biz.. B-biz cinayet olduğunu düşünüyoruz. O yüzden hemen buraya gelmen..."

Colton telefonu konuşan kadının suratına kapattı. Duyduklarını anlamaya çalışıyordu. Cole ölmüş olabilir miydi... Telefonunu tekrar eline aldı. Cole'un numarasını tuşlarken bir yanlışlık olması için dua ediyordu. Telefon dakikalarca çaldı ama kimse yanıtlamadı. Defalarca çevirdi numarayı ama sonuç değişmiyordu telefonu açan yoktu. Her şeyin yolunda olduğundan emin olmak için New York'a gidip Cole'u ziyaret etmeye karar verdi ve evine bir taksi çağırdı.

"Havaalanı."

Sesi güçlükle çıkıyordu. Taksinin hareket ettiği süre boyunca yolu izledi. Kusacak gibi hissediyordu. Daha bir iki gün önce telefonda konuşmuşlardı. Colton anne babasını arayıp aramamak konusunda kararsız kaldı. Sonra vazgeçti.

"Geldik." 

Colton adam konuşmadan önce kaç dakika bu şekilde beklediğini düşündü. Başını taksiciye çevirdi. Yolun ortasında durmak zorunda kalmıştı ve arkada kalan arabalar aceleyle kornaya basıyordu. Titreyen elleriyle parayı apar topar taksi şoförüne uzattı ve arabadan çıktı.

Hava alanında koşuşturan insanları izlerken bir yandan da gişeye doğru yürüyordu. Ufak bir çocuk önünde kayıp yere düştü. Ağlamaya başlamıştı. Onu gören abisi koşarak gelip çocuğu kaldırdı. Colton gözlerinin dolduğunu görüşü bulandığında anlayabilmişti. Gişe görevlisi kadın ona sesleniyordu.

"Beyefendi! Hey iyi misiniz?" 

Fark etmeden gişeye kadar yürümüştü.

"New York'a kalkan ilk uçağa bilet istiyorum."

Genç adam kendini gülümsemeye zorladı. Gişe çalışanı önündeki bilgisayar ekranında bir şeylerle uğraştı.

"Yarım saat içinde kalkan bir uçağımız var ama sadece business sınıfında yerimiz kalmış."

"Sorun değil." 

Colton cüzdanından çıkardığı kredi kartını gişedeki kadına uzattı. Kredi kartını hala ailesi ödüyordu. Bu yüzden para onun için hep önemsiz bir şey olmuştu. Kadın kartı pos cihazında bir kaç kere kaydırdı. Biletini ve kartını Colton'a doğru uzattı.

"İyi yolculuklar dilerim."

Colton için her şey çok ani yaşanıyordu ve kendisi bile nereye savrulduğunu anlayamıyordu. Gece, sabah uyanıp okula gitmek için uyumuştu ama şimdi canından çok sevdiği abisinin ölüp ölmediğinden emin olmak için New York'a uçuyordu. 

Colton yarım saat boyunca havaalanında oyalandıktan sonra nihayet uçuş vakti gelmişti. Uçaktaki yerini alıp beklemeye koyuldu. Kalkışa geçtikleri an içini bir huzursuzluk kapladı. Zaten uçakları pek sevmiyordu. Nefes almakta zorlandığını hissetti. Genç hosteslerden biri yanına geldi ve iyi olup olmadığını sordu. Colton bir sorun olmadığını açıkladı. Tek yapması gereken bir saatlik uçuş boyunca uyumaktı. O da öyle yaptı.

PerukOnde histórias criam vida. Descubra agora