21

2.5K 144 72
                                    



 Madison odadaki kim daha şaşırmış görünüyor karar veremiyordu.

Bir ihanete uğramış gibi hayal kırıklığıyla onu izleyen Harvey mi?

Yoksa,

Yıllarca sahip olma hayallerini kurduğu babası mı?

Genç kız yavaşça yutkundu. Sanki o odada olmaması gereken tek insan kendisiymiş gibi herkes ondan bir cevap bekliyordu. Madison tiksintiyle babasının yüzüne bakmak istedi ama yapamıyordu. Yıllarca özlemini kurduğu her şey vücut bulmuş haliyle karşısında duruyordu.

"Baba.." dedi tekrardan. "Ne yapıyorsun?"

Sesi kanadı kırık bir kuş kadar kırılgan çıkmıştı. Babası onun sesindeki ürkekliği yakalayacak kadar bile tanımıyordu onu. Gülümsedi,

"Ben...burada çalışıyorum." dedi ve yavaşça Harvey'e baktı. Madison, kaşlarını çattı. Düşüncelerini toparlayamıyor gibiydi.

"Hayır...Senelerdir...Ne yaptığını soruyorum..."

Bu kez babası da çatmıştı kaşlarını. Yüzlerine, benzer ifadeler oturdu. Artık ikisi de cevaplayamadığı sorular içinde boğuluyordu. Adam düşündü, ne diyeceğini bilmiyordu. Bir yumruk boğazına düğümlenmişti sanki. Ne konuşabiliyordu... Ne susmak istiyordu.

"B-ben..." dedi. Sesi tekrar karanlığa gömülmüştü.

"Seni gördüğüme sevindim."

Madison babasına baktı. Bu kadar, "baba" gibi görünmesinden nefret ediyordu. Kendisine, O'ndan nefret edecek bir sebep bulamadığı için kızdı. Genç kız kararını vermişti. Odada en şaşkın görünen insan kesinlikle Harvey'nin üvey annesiydi. Suratında ihanete uğrayan bir kadın ifadesiyle Madison'ın babasına bakıyordu...David, adı buydu. Madison kadının kendisinden haberi olmadığını düşündü. Haklıydı. Madison'dan haberi yoktu. David'in bir zamanlar evli olduğundan bile haberi yoktu.

Sıradaki, kişi Harvey'di. Kafasının içinde bir köşeye sinmiş, ne yapacağını düşünüyordu. Başından beri, ne yaptığını. Madison'ı başından beri neden bir türlü yanından ayıramadığını... Zihninin derinliklerine gömülmüş anıları bir anda gün yüzüne çıkmıştı. O'nu seviyordu. Sahip olduğu ilk arkadaşını, ilk dostunu hatırladı.

Karnaval günü David kucağında küçük bir kız çocuğuyla gelmişti yanlarına. İri mavi gözleri, tatlı sarı bukleleri vardı. Harvey daha o yaşta, onun çok güzel olduğunu düşünmüştü.

"Oyuncak bir bebeğe benziyor." demişti babasına. Karnaval günü, Harvey'nin doğum günüydü. O gün on yaşına girmişti. Babası doğum gününü arkadaşsız geçirmesini istememiş bu yüzden David'ten kızını getirmesini rica etmişti.

Dönme dolabın tepesindeyken,

"Bugün hiç bitmesin istiyorum." demişti Harvey, küçük arkadaşına. Madison ona nedenini sormuştu.

"Çünkü bugün bitince, yine oraya döneceğim."

Harvey ona nereye döneceğini hiç anlatmamıştı. Küçük kızı üzmek istemiyordu. O kadar güzeldi ki... Bu Harvey için güzelliğin ve sevginin en saf haliydi. Madison'ın siyah peruğu karnavalda bir oyuncak bebeğin kafasında duruyordu. Babasına onu aldırmak için saatlerce ağlamış, nihayetinde bebeği aldığında ise, peruğu çıkartıp, bebeği yere atmıştı...

Harvey, David'in ona seslenmesiyle kendine geldi. Sadece seslenmiyordu, onu azarlıyordu.

"Onu buraya nasıl getirirsin!"

PerukWhere stories live. Discover now