28

506 30 38
                                    



Karanlık... Madison uzun süredir kaçtığı şeyin bu olduğunu fark etti. Kendi zihninin içindeki karanlık, anılarındaki boşluğun zamanla onu yok etmesine izin vermişti. Hatıraları başındaki sızıyla birlikte yavaş yavaş aydınlanırken göz kapakları açıldı. Donuk mavi gözleri tavandaki sabit bir noktaya kitlenmişti. Gözbebekleri suyun içine akıtılmış bir mürekkep damlası kadar ufak görünüyordu. Etrafındaki yokluğu fark eder etmez yerinden kalktı. İrkilmişti. Odanın hemen sağ köşesindeki kapıya doğru yürüdü. Aralık olan kapı banyoya açılıyordu. Madison içeri girip duvara monteli aynaya baktı. Saçları... Ensesinin hizasında kısacıktı. Ellerini kaybolan saçlarını ararcasına başında gezdirdi. Parmakları tanımlayamadığı bir yüzeye geldiğinde acıyla inledi. Uyandığından beri hissettiği sızının sebebi bu olmalıydı. Ve belki kısacık saçlarının sebebi de... Parmağını yaranın üstünde gezdirip ne kadar büyük olduğunu anlamaya çalıştı. Saç dipleri bile sızlıyordu. Kurumuş kanın toz halindeki pıhtıları parmaklarına yapıştı.

Banyodan çıkıp, tekrar yatağa döndü. Tek pencereli odanın duvarları tablolarla doluydu. İçlerinden biri Madison'nın fazlasıyla dikkatini çekmişti. Genç bir oğlanın çıplak olarak resimlendiği tabloda, kırmızının tonları hakimdi. Oğlanın yüzü aynı zamanda hem acı çekiyor hem de gülümsüyor gibi görünüyordu. Bir an kaşlarını çattı. Bu tabloyu daha önce görmüştü.

"Ben..." dedi kendi kendine. Banyoyu eliyle koymuş gibi bulmasının bir sebebi vardı. "Odamdayım."

Nerede olduğunu fark edince, içini ferahlık kapladı.

Odasından hemen çıkmıştı. Uzun koridorda yürürken içinde bir şeylerin ters gittiğine dair tanıdık bir panik duygusu vardı. Aşağı inen merdivenlerin başına geldiğinde durdu ve mutfaktan gelen sesleri dinlemeye çalıştı.

"Durumu git gide kötüleşiyor. Tanrı aşkına Jessica, senin öldüğünü gördüğünü anlatmış!" Bu kükreyen ses tonu babasından başkasına ait değildi. "Detaylı bir şekilde halusilasyon görüyor! Odana gelmiş ve boğazının kesildiğini görmüş. Bunun ne kadar ciddi olduğunun farkında mısın? Bu belirtiler ilk ortaya çıktığı anda beni aramalıydın! Ama hayır... Beni aramak için fazla gururluydun değil mi? Şimdi kızının haline bak! Bunun tek sorumlusu sensin!" Biraz daha yaklaştığında annesinin ağlarcasına titreyen sesini işitti.

"B-ben..." dedi kadın. Kelimeler boğazında düğümleniyordu. Kendisini yeterince suçluyordu zaten. "O senin de kızın! Belki de gidip başka bir kadınla olmak yerine onun yanında kalsaydın---" Madison annesinin sesini duyduğunda kendini daha fazla tutamadı ve merdivenleri koşarak inip ona sarıldı. Jessica'nın gözleri önce şaşkınlıkla açıldı ardından huzurla kısıldı ve o da Madison'a sarıldı. Kızını her an kırılacak porselen bir bebek gibi özenle tutuyordu. Madison başını annesinin göğsünden kaldırdığında Janet ve Blake'in köşedeki mutfak masasının üzerinde dikildiğini gördü. Koşup onlara da sarılmak istiyordu. Annesi, babası... En iyi dostu ve varlığını yeni öğrendiği erkek kardeşi. Sevdiği herkes yanındaydı. Bir süre böyle hissetse de Harvey'nin yokluğu saniyeler içinde iğne gibi tenine batmıştı.

"B-ben...Size yaşattığım her şey için üzgünüm..." Bunu söylerken teker teker odadaki herkese bakmış, bakışları manalı bir şekilde annesinin üstünde takılıp kalmıştı. Babasının aksine onu hiçbir konuda suçlamıyordu. Madison kendi günahlarından kendisi sorumluydu. Ve kendi bacağından asılmayı kabul ediyordu.

"Tatlım..." Jessica kızına tekrar sevgiyle sarıldı.

"Benim biraz hava almam gerekiyor."

Annesinin kollarından sıyrılan Madison, babasının yanağına bir öpücük kondurup, evin kapısına doğru yürüdü. Sadece yalnız kalmak istemişti. Hayal kırıklığı yüzlerine gömülmüş bu insanlara daha fazla bakmaya dayanamıyordu. Herkes aslında ne hissettiğini saklamaya çalışıyordu. Ailesi ve dostları için bir hayal kırıklığından ibaretti. Bu insanların mutlu ve düzenli hayatlarını mahvetmeye hakkı yoktu. Ama Harvey... O öyle değildi. Madison onun hayatını mahvetmemiş aksine daha iyi bir hale getirmişti. Harvey ona bu şekilde söylemişti en azından. Şuan belki çok daha kötü bir haldeydi belki o da diğerleri gibi Madison'dan kurtulduğu için rahatlamıştı. Bilmiyordu. Ellerini yumruk yapıp montunun ceplerine sıkıştırdı. 

PerukWhere stories live. Discover now