2

11.7K 325 65
                                    

Cole Miller küçük ama şık dekore edilmiş dairesinde sade bir hayat sürüyordu. Cazibesinin büyük bir parçası olan buz mavisi gözleri dışında iyi sayılabilecek başka nitelikleri de vardı. Komik ve cömertti. Her ne kadar hayallerindeki meslek olmasa da barmenlik işini ciddiye alıyordu. Kısaca Cole sahip olduklarıyla yetinmeyi bilen biriydi.

O gün her zamanki gibi akşam altıda çalışmaya başlamış ve sıradan bir gün geçirmişti. Kapanışa bir saatten az kala kendine bir bardak viski doldurdu ve müesseseden, diyerek yudumladı. Mekan bomboştu. Diğer çalışanlar, alkolik müşteriler ya da her gün ısrarla gelen arsız kazanovalar... Kimse yoktu. Cole çalan müziği kapattı. Ama ortam hala sessiz sayılmazdı. Genç adam yavaş yavaş yükselen gürültüye istemsizce kulak verdi. Jon'un sesini işitince koşarak dışarı çıktı.

Barın güvenlik görevlisi Jonathan genç bir kızla laf dalaşına girmiş gibi görünüyordu.

"Hayır! Son kez söylüyorum içeri falan giremezsin!" Diye kükredi Jon.

"Kimse bana ne yapacağımı söyleyemez!" Kız da aynı kuvvetle ama daha tiz bir tonda kükremişti. Altta kalmaya hiç niyeti yoktu.
"Hem sana reşit olduğumu defalarca söyledim."

Jon derin bir nefes aldı.

"Söylemiş olman yeterli değil. Kimliğini göstermen gerekiyor!"

Kız Jon'un kolunun altındaki boşluktan hızla sıyrıldı ama tam içeri gireceği anda Cole ile çarpıştı. Cole, kıza ilk defa o an dikkatle baktı. Kesinlikle içeri girecek yaşta değildi ama bunu bir yana bıraktı. Parlak sarı saçlar, dolgun pembe dudaklar, kusursuz, kadife bir cilt. Cole bir insana değil de oyuncak bir bebeğe bakıyor gibi hissediyordu.

"Sorun yok Jon." dedi. Ama gözlerini kızdan ayırmadı. "O... benim bir arkadaşım, değil mi?"

Madison şaşkın görünüyordu. Jon muzipçe yüzünü ekşitti. Cole'u severdi. Kızın hırçınlığı bir anda kaybolmuş yerini uysal, ufak bir çocuk almıştı sanki. Cole içeri girdi ve bar taburelerinden birine oturup, içkisini içmeye devam etti. Kız barın ortasında şaşkın şaşkın duruyordu.

"Çok geç geldin." Dedi Cole. Kızın gözlerindeki hayal kırıklığını yakalamış gibi.
"Neredeyse kapatacağız. Normalde bu kadar boş değildir burası."

Madison gülümsedi. Yavaşça Cole'un yanına doğru yürüdü.

"En azından sen burdasın."

Cole'un dudakları muzipçe kıvrıldı. Boşta kalan elini genç kıza uzatıp "Cole." Dedi ve devam etti. "Jon'a arkadaş olduğumuzu söyledim ama daha adını bile bilmiyorum. "

Kız yabancılarla bu tarz bilgiler paylaşmayı sevmezdi. Ama karşısında duran oğlan içinde değişik şeyler uyandırıyordu. "Madison." Dedi. Belki de hayatında ilk defa ikinci kez düşünmeden konuşuyordu. "İsmim Madison."

"Pekala Madison... Hep böyle yalnız mı takılırsın?"

Cole o an sadece oyalanıyordu. Madison hayır anlamında başını sağa sola salladı.

"Arkadaşlarım var. Çok fazla. Ama onlardan sıkıldım. Artık kendi başıma takılacağım." Gülümsedi. Hala ayakta duruyordu. Cole ona eliyle oturmasını işaret etti. Madison tekrar hayır anlamında başını salladı.

"Demek onlardan sıkıldın... Buraya onların yanından mı geliyorsun?"

Madison düşündü. Buradan öncesinde nerede olduğunu pek hatırlamıyordu. Uzun bir sessizlik oldu. Madison çok uzun süre cevap vermemişti ve eğer şimdi bir şey derse her şey daha garip hale gelecekti. Cole sorusunu ikilemedi.

PerukWhere stories live. Discover now