20

3K 144 57
                                    



 Madison, sabahın ilk ışıklarıyla sokak banklarından birinde gözlerini açtı. İki gündür yemek yemiyor hatta neredeyse uyumuyordu. Denizden gelen hafif esinti saçlarını okşarken genç kız esnedi. Elini saçlarının arasında gezdirdi ve yüzünü ekşitti. Ayağa kalkıp üzerini kaplayan toz yumağını temizledi ve tekrar yürümeye başladı... Günlerdir bir başına yürüyor ve bulabildiği her yerde uyuyordu.

Polisler her yerde onu arıyordu. O ise Harvey'i. Günlerdir tek düşünebildiği buydu. Kuytu sokak aralarından birine doğru yürüyüp, eski bir dükkandan içeri girdi.

"Merhaba, telefon etmek istiyorum."

Madison o kadar berbat görünüyordu ki neredeyse tanınmaz haldeydi. Adam onu iyice süzdükten sonra parmağıyla köşedeki telefonu işaret etti. Genç kız hiç düşünmeden telefonun ahizesine yapıştı ve ezberinde olan tek numarayı çevirdi.

"Efendim?"

Madison derin bir nefes aldı.

"Janet?"

"Madison?! Aman tanrım bu sen misin?"

Madison cevap vermek için dudaklarını araladı ve bir nefeslik sürede etrafına hızlıca göz gezdirdi. Kasadaki adam yerinde durmuyordu. Kendinden başka bir müşteri de göremiyordu. Paniklemişti ama sakin görünmeye çalıştı. Telefondan gelen seslere aldırmadan ahizeyi yavaşça kapattı ve arkasına döndü. Ortalık boş görünüyordu. Kapıya doğru bir kaç adım atıp etrafı kolaçan etti ve hızla koşmaya başladı...

***

O sırada Harvey pek de aksiyon dolu dakikalar geçirmiyordu. Büyük annesi elinde bir şişe viskiyle salona girdiğinde sigarasını henüz söndürmüştü. Uykusuzluktan kızaran gözlerinin rengi solmuş, ona neredeyse cansız bir hava veriyordu.

"Onu hala arıyor musun?" dedi, yaşlı kadın ve bekledi.

Harvey başını yavaşça büyük annesine çevirdi ve cevap vermeden önüne döndü. Parmak uçlarını koltuğun garip desenlerinde gezdirirken yüzüne ciddi bir ifade oturdu. Kadın kalktı, her sabah yaptığı gibi kalın paltosunu giydi. Kapıdan çıkmaya yeltenirken Harvey ona seslendi,

"Arabanın anahtarını bırakırsan sevinirim."

Kadın omuzlarını düşürdü, sigarasızlıktan titreyen ellerini cebine götürdü ve anahtarı çıkarıp, masaya koydu.

Yaşlı kadının yeterince uzaklaştığından emin olduğunda, Harvey ayaklandı ve araba anahtarını da alıp evden çıktı.

Şehir merkezine doğru sürerken dalgındı. İki kere kırmızı ışıkta geçmiş ve en az üç kez kaza yapmanın eşiğinden dönmüştü. Uykusuzluk ve kanındaki alkolün ağır etkisi dikkatini git gide azaltıyordu. Ayağını gaz pedalından çekmediği halde arabanın yavaşladığını fark etti. Deposu full görünüyordu ama araba hata yapabilecek kadar eskiydi. Direksiyona sinirle vurup, arabadan çıktı ve yürümeye başladı. Koyu parlak siyah ayakkabılarının üzeri çamur izleriyle doluydu. Ütüsüz gömleğinin yarısı pantolonundan dışarı sarkmış, dağınık saçlarıyla birlikte rüzgarda savruluyordu. Genç oğlan hızlı adımlarla şehir merkezine vardı ve gördüğü ilk cafenin lavabosuna attı kendini. Aynaya uzun süre bakıp, suratına bolca su çarptı ve dağılmış saçlarını düzeltti. Soğuk su suratına adeta tokat atıyordu ama umursamadı. Kendine geldiğini hissedebiliyordu. Musluktan avucuna biraz su doldurup ayakkabısındaki çamuru temizledi. Gömleğinin dışarı sarkan kısmını pantolonun içine soktu ve kemerini iyice sıktı.

PerukWhere stories live. Discover now