OmA 🔴 10

9.2K 673 96
                                    

Bölüm ecekaykun'un ithafı.Ayrıca bu kişi bilmese de benim için ayrı bir yere sahip çünkü kitabımın ilk yorumunu o yaptı -arkadaşlar veya akrabalar hariç :D -

mm:Serayaşkım

Bölüm ithafı isteyenler yoruma yazabilirler byy :)

LucyPevensie01 teşekkürler...

''Kızım sen... Bu ne ya?''

Yüzünü buruşturdu. ''Ne yapabilirim, elimden ancak bu kadar geliyor.'' dedim yüzümü asarak.

''Lan yumurta pişir dedik, yumurtayı kabuklarıyla beraber pişirmişsin!'' Gözlerimi devirdim. ''Çok biliyorsan kalk kendin yap, zaten hayvan gibi şii yapıyosunuz mutfağı bok götürüyor!'' diye çıkıştım.

Cem, Hazal ve Barış aynı anda gözlerini devirdi. Hazal; ''Tamam çok konuşma Barış, kabuklarını bile yedin yani.'' dediğinde ben ve Cem kahkaha attık.

Barış yüzünü astı. ''Kalkın dışardan bir şeyler getirin bize abur cubur falan.'' dedi Hazal gözleriyle kapıyı ve Cem'i işaret ederken. ''Sen şuna kısaca 'biz yiyişmek istiyoruz sizde aradan çıkın' desene.'' Hazal koluma vurdu Cem ise bir kahkaha patlattı. ''Bence kafana terlik yemek istemiyorsan siktir olup çık git şu evden, ve Barış sende.'' dedi elini masaya sert bir şekilde vururken. Barış gözlerini devirip ayağa kalktı. Bende omuz silktim ve birlikte dışarı çıktık.

''Bak şurada bir market var gel oraya gidelim.'' dedim elimle yakındaki bir marketi işaret ederken. ''Yok benim bildiğim daha büyük bir AVM var oraya gidelim, bu Hazal'la Cem'den bize hayır gelmez.'' onaylayan mırıltılar çıkardım ve Barış'ı takip ettim.

Bayağı bir yürüdükten sonra saçma salak bir yerlere geldik. Dar karanlık sokaklar falan, anlarsınız ya. ''Bu ne lan saçma salak yerlere getirdin bizi? Hani nerede bu AVM?'' gözlerini etrafta gezdirdi.

''Buralarda bir yerlerdeydi ya.'' sinirle Barış'a döndüm. ''Ulan nasıl buralarda bir yerde? Elin New York'unda kayıp mı ettin bizi?'' dedim elimle saçma sapa hareketler yaparken. ''Hee Seray, elin New York'larında kayıp ettim bizi.'' gözlerimi devirip kollarımı birbirine doladım, ve dar bir sokaktan girdik.

Depo gibi bir yerden bağırış çağırış sesleri geliyordu. E tabii ki biliyorsunuz ben ve Barış mal olduğumuz için gidip bakmaya karar verdik. Tam kapıdan girecekken Barış durdu. ''Seray acaba girsek mi girmesek mi? Çünkü ben güvenmiyorum yani bokta çıkabilir..'' gözlerimi devirdim. ''Merak etme bok sensin ve buradasın, içeriden çıkacağını sanmıyorum.'' tip tip bakıp içeri girdi ve bende peşinden koştum.

''B-Barış bu ne be!'' Barış derin bir nefes alıp verdi. ''Bak ben sana demiştim bokta çıkabilir diye, ama bok çıkmadı bu bildiğin çiş.'' Gerizekalı yüksek sesle konuştuğu için adamlar bizi fark etmişti.

Barış elimden tuttuğu gibi deponun çıkışına koşmaya başladık. Kalbimin atışları o kadar çok hızlanmıştı ki yerinden çıkacağını sandım. Barış'ın elimi tutuşuna mı heyecanlanayım, elinde silah olan 4-5 adamın bizim peşimize verdiğine mi?

Seray ve Barış koşarak uzaklaşır...

Bir kaç sokaktan sonra sonuç.. Hüsran...

Gözlerimi açtığımda bir depodaydık. Ellerimiz kollarımız bağlı bir şekilde sırt sırta verilmiştik Barış'la. ''Barış harbiden çok güzel bir AVM'ye getirdin bizi lo!'' kaşlarını çattığına kalıbımı basabilirim. ''Lo mu?'' Gözlerimi devirdim. Halay çekmek benim kanımda var oğlum. Herkes çocuğunu ninniyle yatırırken ben, annemin açtığı halaylarla uyuyormuşum gülüm.''

Bir 'oha' nidası yükseldi ve ardından ''What the fuck?'' dedi mal, gerizekalı, öküz, aptal, hödük çocuk.

''Cidden lo dedi lan. Senin Türkçe hocana sıçayım!'' Kaşlarımı çattım. ''Asıl ben sana sıçayım. Benim ilk aşkım Türkçe hocamdı tamam mı?'' kahkaha patlattı. ''Senden kaç yaş büyüktü kim bilir..'' kıkırdadım.

''Çaktırma 45 yaşında saçı beyazlamış adamdı, evliydi bir ara gece yatmadan önce yuvalarını yıkmak istemiyorum deyip ağlamıştım.'' Bunun üzerine kahkaha sesleri daha çok yükseldi. ''Kızım sen neymişsin lan.'' kıkırdadım. "Bunlar ne ki daha anlatacak çok şeyim var...''

***

''...Sonra da sinirlenip abim gece uyurken yorganına su dökmüştüm, sabah kalkınca annem 'altına mı yaptın lan ağzına sıçtığımın çocuğu' deyip abimi pataklamıştı.'' Bunun üzerine büyük bir kahkaha patlattı. Derken birden Depo'nun pis ve küflü kapısından yaklaşık 30-35 yaşlarında bayağı yakışıklı bir adam girdi. Ama yaşlısın be gülüm...

''Ulan depoya bağlanmışsınız siz hala kahkaha atıyorsunuz, ammına koduğumun salakları.''

Adam dibine kadar haklıydı...

''Siz benim cinayetimin şahidi; şimdi ise bu silah sizlerin cinayetinin şahidi olacak!'' Gözlerimizi öyle bir pörtlettik ki Barış ve ben. Bir ara yerinden çıktı diye korkup yerlere bakmıştım gözüm nerede diye...

Adam Barış'ın kafasına silahı doğrulttuğu zaman bir çığlık istemsizce boğazımı tırmalamıştı.Ben çok korkuyorum...

''Barış bende gizli kalp var, gizli tansiyon var, gizli şeker var, gizli beyin tümörü var. Bak sakın ölme sen ölürsen bende ölürüm.''

Barış gülümsedi. ''Madem birbirimize itiraf etmeye başladık birşeyleri,'' dedi Barış ağzında bir şeyleri gevelerken. Ben tamamen kafasına dayalı silaha odaklanmıştım. Geçiştirmek amaçlı onaylayan mırıltılar çıkardım. Ben cidden çok korkuyordum.

Elinde silah tutan adam ''Son Dua'nı et.'' dedi iğrenç bir sırıtmayla. Utanmasam adama 'az ötede gül midemi bulandırıyorsun' derdim.

''Seray,'' adam silahı kafasına daha çok bastırdı.

''Hea'' dedim sadece kafasındaki silaha odaklanmış bir şekilde.

''Senden hoşlanıyorum.'' Bence Barış'tan önce ben ölecektim kalpten. Ama öküz gibi şii yapıyolar ben dedim bende gizli tümör var diye..

Şaşkınlığımı üstümden attığımda çok Şükür cevap verebilmiştim.

''Yohammına''

Evet evet, çocuk orda ne güzel şii yapıyor ve benden çıkan tek cevap bu... Lanet girsin, ve bir daha çıkmasın lütfen...

Oh My Allah 🔴Where stories live. Discover now