🔴Özel Bölüm 'Serış'🔴

2K 134 44
                                    

Demişler öldü şimdi de yazsınlar kral geri döndü dgksvkek

"Kızım sen bu bavula ne sıkıştırdın? Bana bak, yoksa sen geçen gün bana asılan kızın kolunu, bacağını kesip buraya mı koydun?" dedi dehşetle elindeki bavulu yere bırakırken.

Bir müddet mallığını izledim. Sinirlenmeye çalışıyordum ama tatlılığı mallığından daha ağır bastığı için sesimi de çıkaramıyordum. "Senin iki kulak arasında beyin olmadığı için cereyan yaptı herhalde, kafayı üşüttün sen." diye homurdandım.

Sadece dalga geçiyordu. Bavul ağır falan değildi. Bir saattir elinde taşıyordu. Barış ve sekiz baklavasının bir bavulu sorun edeceğini düşünmüyordum. "Hem Barış, babam bavul taşıyan erkekleri çok sever." deyip hunharca kahkaha attım.

"Harbi mi?" deyip bavulu aldı ve kafasının üzerine koyup taşımaya devam etti. Yaptığı bu öküzlük karşısında ne kadar onu ayakta alkışlamak istesem de yorulmuştum.

Bu arada... Barış ve babam bu akşam tanışacaklardı. New York'dan yeni dönmüştük ve nihayet ki birinci yılımız bitmişti. Geriye yaz tatilinin keyfini çıkar-

"Ahh!" diye acıyla inledim. Duvara çarpmıştım sanırım. Kafamı kaldırıp karşıya baktığımda Barış'ın boynuyla bakışıyordum. "Kafan mı hoş çocuk? Napıyorsun?" pardon arkadaşlar duvara değil, öküze çarpmışım. Yanlış alarm.

"Neden arkada kalıyorsun? Yoksa bir serseri seni rahatsız mı ediyor?" dedi dehşet içinde. Sonra elindeki bavulu bir anda bıraktı. "Yoksa arkadan ellediler mi?" dedi tekrar dehşet içinde.

Sonra elleriyle yanaklarımı sıkıştırıp yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Seray nerede o it? Hadi söyle güzelim. Vallaha katliam çıkarmayacağım. Sadece 'bir kızı rahatsız eden serseri, kızın sevgilisi tarafından cinsel istismara uğrayarak tövbe bismillah bir şeye dönüştü' bsşlığı altında haberlere çıkıp fotoğrafımı ekranın sağ alt köşesine verecekler."

Durdum, durdum, durdum. Yani arkadaşlar siz olsanız bu mallık karşısında ne söyleyebilirsiniz? Açıkçası ben söyleyecek hiçbir şey bulamıyorum. İçimden gelen sadece Barış'ı öpmek. Bir dakika, neden yapmıyorum? Çünkü şu soldaki sürtük tipli kız şu anda benim sevgilimi süzüyor.

Parmaklarımın ucunda yükselip dudaklarına minik bir öpücük kondurdum. Geri eski halime dönerken bu kadar utanacağımı bilseydim öpmezdim. Ama o his için öperdim ya.

Gülüp yanaklarımın ısındığını unutmaya çalıştım. "Beni rahatsız eden tek bir serseri var, o da senin egon Barış. Artık eve gidebilir miyiz? Yoksa burada fosilleşeceğiz." dediğimde derin bir nefes alıp alnımı öptü. "N'apıyorsun lan bana yelloz?"

Al işte. Gel de sövme. Ya da gel de sevme. İkisinden biri işte.

Biraz sonra yanımıza Hazal ve Cem gelmişlerdi. Hala birbirleriyle atışıyorlardı. Neymiş Efendim benim yüzüğüm neden Hazal'ınkinden parlakmış?

Hayır yani bunu düşüneceğine otur 'Seray neden benden güzel?' diye ya da 'neden Seray benden zeki?' diye falan düşün. Yahu resmen artık kızın yerine de düşünüyordum.

"Artık eve gidebilir miyiz? Akşam için hazırlanmam gerek." diye homurdandım. Hazal gülüp gözlerini devirdi. "Bu hevesini gerdek gecesi için de görürüz İnşallah." deyip Barış'a baktı. Barış da muzhip bir şekilde bana.

Gözlerimi devirip Barış'ın arabasına bindim. Cidden Allah beni bunlarla sınıyordu yahu. Barış da yanıma yerleştiğinde arkaya Cem ve Hazal oturmuşlardı.

Yolculuk sessiz geçmişti. Aslında Hazal ve Cem konuşmaya çalışmışlardı ama onları Barış'a dövdürtmekle tehdit edince tekrar susmak zorunda kalmışlardı.

Barış beni eve bıraktığında bavulumu daha fazla taşıyamadığım için yere bıraktım ve kapıyı çaldım. İkinci kere çaldım. Üçüncü çalışta abim düz bir surat ifadesiyle kapıyı açtı. "Niye bu kadar geç açıyorsun?" diye azarladım onu.

"Çalar çalar gidersin diye düşünmüştüm." dediğinde dahi zekasına büyük bir hayranlıkla bakıp onu iterek içeri girdim. "Ben geldim Gümüş ailesi."

"Seray şu perdeleri asıver kızım. Barış gelince güzel görünsünler."

"Geri gidiyorum Gümüş ailesi." diye homurdanıp içeri girdim ve annemin elinden perdeleri aldım. "Taa New York'lardan geldim. Biri de çıkıp demiyor ki Seray hoşgeldin." diye hayıflandım.

"Hoşgeldin kızım."

"Baba ben söyledikten sonra pek bir içtenliği kalmıyor." deyip şirince sırıtıncs yanağımdan makas alıp güldü. "Abi bavulumu odama koydun mu?"

"Bavul mu getirdin?" dediğinde gözlerimi büyüterek ona baktım. Bu halime alayla gülüp saçımı karıştırdı. "Odanda yellow yelloz." rahatlıkla nefesimi üfleyip perdeleri astım.

Şimdi sıra akşam için hazırlanmaktaydı.

###

"Merhaba efendim." dedi Barış babamın uzattığı elini sıkarken. Şu anda kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum çünkü neredeyse gerginlikten kendi midesine sıçacaktı.

"Hoşgeldin çocuğum." dedi babam koltuklardan birini işaret ederken. Barış da utana sıkıla oturdu babamın ardından. Bana baktığında rahat olmasını anlatan bir işaret çaktığımda kaşlarını kaldırdı.

Ben de Barış'ın tam karşısındaki koltuğa oturup sabahtan beri cebimde titreyen telefonumu çıkarttım.

Kanka duydum kaşar savaşları başlamış iyi misin?

Tabii ki de mesaj Hazal'dandı. Gözlerimi devirip efsane cevap yazdım.

Ben iyiyim ama annen yaralandı.

Yazdıktan sonra telefonu cebime koydum ve
babam ve Barış'ı dinlemeye koyuldum. Babam konuşuyordu. "Adın ne Barış oğlum?"

Gülmemek için yanağımın içini ısırdım. Hepimizin bir farkı yoktu. Sadece babam ciddiydi. Ki emindim, Barış'ın sabrını ölçüyordu.

"Barış, efendim."

"Yaşın kaç?"

"19."

"Ne okuyorsun?"

"Mimarlık."

"Boyun?"

"1.90"

"En sevdiğin renk?"

"Mavi."

"Beyaz?"

"Kırmızı."

"En büyük?"

"Türkiye." babam hunharca kahkaha attığında biz de ona katıldık. Barış hala ne olduğunu çözememiş gibi etrafına bakıyordu. Babamın dalga geçtiğini hala anlamamıştı. Bana dönüp "Ben bu çocuğu sevdim." dediğinde gülümsedim.

Ben de. Ben de çok sevdim.

Bu lafından sonra Barış'ın da rahatlamış gibi bir hali vardı. Açıkçası ben de rahatlamıştım. Babamın saygı duyacağını biliyordum ama Barış'ı sevmesi de önemliydi sonuçta. Telefonum titrediğinde elime aldım.

Tamam fena koydun.

Gözlerimi devirip telefonu sessize alıp sehbaya koydum ve birlikte yemeğe geçtik. Yemek gayet sorunsuz geçmişti. Her ne kadar Hazal 'gelinin kız kardeşi makyajı yapıp orayı basacağım' dese de nihayet öyle birşey yapmamıştı.

Babam gayet Barış'ı sevmiş duruyordu ve hatta ona artık 'oğlum' diyordu. Günün geri kalanında da Barış gerginliğini atınca koyu bir sohbete dalmışlardı. Bu beni fazlasıyla sevindirmişti.

Hayatımın en güzel köşesindeki üç erkeği birbirlerini sevmişlerdi ve benim yanımdalardı. Ben daha ne istiyebilirdim ki?

Oh My Allah 🔴Where stories live. Discover now