OmA ~YILBAŞI ÖZEL~

5.6K 423 91
                                    


Merhaba okuyucuaşklarım.Bana çok sinirlisiniz biliyorum.Aynı tepkiyi kolumu bilgisayarın ekranından çıkarmaya çalışırken annemden de almıştım. Bu aralar abimi örnek alıyorum herhalde. Şakasız söylüyorum bundan önceki 3 bilgisayarı da abim kırmıştı. Sizden çok özür diliyorum. Ve merak etmeyin Allah beni telefonda bölüm yazmakla sınıyor. Siz ı harfini yazmak için bir saat boyunca i harfinin üzerinde parmağını bekletmek nedir bilir misiniz? Ve yazdığı telefon kıç kadar bir boydaysa. Elim kangren oldu yemin ederim. Sözü daha fazla uzatmıyor ve sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Ve şunu bilin abim hala sinirden bana yeni bir pc almadı ve wifiye girmeme izin vermiyor. Değerinizi bilin bir saat ağladım yazabilmek için. Vee bolummmmmm....

Önümdeki matamatik testiyle bakışıyordum. Garip bir o bana bir ben ona bakıyorum. Pes ettim ve derin bir nefes aldım. 'Bana kaybolan yıllarımı değil de haziran, temmuz ve ağustos aylarımı verseler razıyım.' diye geçirdim içimden. Sonra kendi kendime gülmeye başladım. Bence çok orjinal bir espriydi.

Çalar saatime tip tip baktım. "Sen niye gülüyon? Belanı sikerim ha yavşak." deyip saati elime aldım ve yine açık pencereden dışarı fırlattım. Ve bir çığlık gelmesin mi? "ohoo!" diye içimden geçirip kafamı pencereden uzattım. "Seray dalga mı geçiyorsun? Ya da Allah'ım sen beni kafama atılan çalar saatlerle mi sınıyorsun?" güldüm. "Ulan çocuk tövbe de lan çarpılıcaksın. Allah ne ile sınayacağını sana mı sorucak terbiyesiz." Oda güldü.

"Ama Seray az vicdanlı ol empati falan kur ammına kafana 2 kez çalar saat atılıyor ve kafan sargıya alınıyor ne hissedersin?" gözlerimi devirdim. "Allah beni çarpsaydı da sana o çalar saati atmasaydım Barış. Oldu mu Barış?" kafasını önüne eğdi. "Tamam aşkım sakin ol." Tam gülüp pencereyi kapatacaktım ki ne dediğini idrak ettim "Ne aşkımı lan tırrek." (bu tırrek Şilan'a ithafen. Her kitapta bu repliğin geçmesini umarak okuyormuş garibim digkzjkokcfox) dedim ve camı kapatıp içeri geçtim. Saçı başı dağılmış bir şekilde içeri girince anladılar tabii İrem ve Hazal. "Matamatik testleri?" diye sordu ikisi aynı anda. Kafamı onaylarcasına salladım. "Matamatik testleri." sonra ikisi aynı anda birbirlerine baktılar ve olumsuz anlamda kafalarını salladılar. "Umutsuz vaka."

Yastıkları alıp yerimi yaptım ve koltuğa uzandım. İrem elindeki telefonu gözüme sokarcasına tuttu. "Kankaaaağ Iphone 7 çıkmış ya laaan." gözümün içindeki telefonu ittirdim. Tam bir şey söyleyecektim ki Hazal atladı; "Teknoloji çok ilerledi valla." burun kıvırdım. "Youtube arka planda çalmadığı sürece 'teknoloji ilerledi' cümlesini kabul etmiyorum." Hazal ve İrem birbirlerine baktılar. "Kız haklı." dedi İrem. Hazal'da kafasını olumlu anlamda salladı. Sonra İrem başladı yine telefonu gözüme sokmaya. "Bak bak senin Iphone yedin var mı? Benim yoook." dedi çocuk gibi bir edayla. Kodumun gerizekalısı.

Aklıma yeniden kıçımı yırtsam da çözemediğim matamatik testleri geldi. Hemen cebimdeki telefonu çıkardım. "Kankiler kendimi matamatiksavar moduna alıyorum ve Whatsapp durumumu 'Ve şeytan dedi ki matamatiğin içine alfabeyi koyun' yazayım da matamatik hocasında numaram vardı o görsün." Hazal tip tip baktı. "Matamatik hocası ne yapsın garibim ekmek parası..." Kaşlarımı kaldırdım. "Bence matamatik hocalarının aldıkları para haram. Çünkü insanlara eziyet ediyorlar sonra da öğretmenim diye geçinip gidiyorlar."
İrem gözlerini devirdi. "Seray ve onun saçma sapan dini görüşleri." gözlerimi devirdim. "Ortamı yumuşatmak için bir espri patlatayım." dedi. Biz İrem'le ne kadar çığlık atsak ve hayır diye yalvarsak da vicdansız kuzenaşkım o espriyi yaptı.

"Bir çakala makyaj yapmışlar hoşÇakal olmuş."
"Sağır oldum sanırım kulaklarım kanıyor." dedim ellerimi kulaklarıma siper etmiş bir şekilde. İrem zaten bitkisel hayata girmiş gibi hiç tepki veremiyordu. Nihayet kendine geldiğinde tek kaşını kaldırdı. "Pekii."

"Yağ kanka nolur bana güzel bir whatsapp durumu söyler misin?" dedi yaptığı espriden sonra ortamı yumuşatmak amacıyla. "Life is the short. Don't waste it reading my whatsapp status." İrem ve Hazal ağzı açık bakakaldılar. "Bakmayın öyle ay. Çözdüğüm ingilizce testleri kafa yaptı."

Hazal açık olan ağzını kapttı. "Bari çevirisini de yapsaydın kankaşkım." güldüm ve öksürürmüş gibi yaptım. "Hayat çok kısa. Zamanını benim whatsapp durumumu okumakla israf etme." yanındaki yastığı alıp kafama fırlattı. "O kadar gizemli söyledin ki bende çok mütüşük bir söz sanmıştım." güldüm ve gözlerimi devirdim. "Ne olum adam gibi bir söz istiyorsan aç netten bul bunu da mı ben söyliyim." kafasını olumlu anlamda salladı ve internetten söz aramaya başladı.

"Ee" dedi İrem "Bu Akşam yılbaşı ne aldın bakalım Barış'a " Gülümsedim. "Bu akşam görürsün." dedim. Bir kaç gün öncesinden hazırlık yapmıştım hediye konusunda. O yüzden sorun yoktu. Telefonum çalmaya başladı. Barış'tı.

"Konuş." diyerekten konuşmaya başladım. "İlişkimizin erkeği sen misin yoksa ben miyim belirsiz. Bu ne biçim telefon açma stilidir?"

"Tamam tatlım kızma. Artık ben ponçişimin isteğine göre davranırım." durakladı ve bir süre cevap veremedi. "Tamam lan vazgeçtim ilişkimizin erkeği varsın belli olmasın yeter ki sen bana ponçişim deme." güldüm. "Eeee"

"Diycektim ki akşam bir yerlere gidelim mi malum yılbaşı." biraz düşündüm ama aklıma İrem'in yalnız kalacağı gelince hiç düşünmeden dışarı çıkma fikrini aklımdan def ettim. "Yılbaşında kimsenin bir yere çıktığı yok. Hazal'da bir yere gitmeyecek." Hazal kaşlarını çatarak bana döndü. Tek gözünü 'ne oluyo amk' anlamında kırptı. "Komple evdeyiz. Siz bize gelceksiniz ve birlikte kutlayacağız okey?" Barış'tan bir süre ses gelmedi. Herhalde Cem'e soruyordu. Sonra tekrar bana döndü. "Okey akşam görüşürüz." cevap vermeden telefonu kapattım.


YILBAŞI AKŞAMI SAAT 9 SULARI
"Ya Allah aşkına New York'tayız koskoca Times Meydanı ayağımızın ucundayken biz neden evde kutluyoruz?" dedi Cem ve Barış yeni yeni içeriye girerken. Gözlerimi devirdim. "Çünkü müslüman olmak bunu gerektirir." dedi Hazal. Anlaşılan o da bu durumdan memnundu.
Cem ve Barış'ta gözlerini devirerek yerlerine oturdular. Bende pata küte koştum ve tombalayı getirdim.
°°°°°°°°°°°°°°°°
"32"

"Bendee." dedi Hazal bıkkın bir edayla. E haklı kız. Onuncu oynayışımız bu tombalayı. "Durun lan azıcık ta şurada sıkılayım." dedi Barış ve bir saattir ilgilenmediği tombala kartını alıp yanıma geldi. Ona bakıp güldüm ve başımı öne eğerek olumsuz anlamda salladım. Cem kolundaki saate baktı. "5 dakika kalmış arkidişler." Barış elimi tuttu ve birlikte balkona çıktık. Balkondan dışarıyı izlerken aklıma annem ve babam geldi. Bu yılbaşı onlarsız geçecekti. Sanki Barış bir şeyler sezmiş gibi dışarıyı izlerken sordu; "Mutlu musun?"

"Mutlu olmamak için bir sebep mi var?" dedim gülerek. "Mutlu olmak için sebep nedir?" bakışlarımı ona çevirdim. "Mutluluk sebepsizdir."
"Mutluluk sebebin olmak isterdim." ben söylediği cümlede takılı kaldım. Ona bakıyordum ama o bakışlarını gök yüzünden ayırmıyordu. "Bende gözlerinde kaybolmayı isterdim ama maalesef her şey istenildiği gibi olmuyor." diye ağzımda geveledim.

"Anlamadım?" deyip bakışlarını bana yöneltti. Bu sefer ben bakışlarımı gökyüzüne çevirdim. "Bulutlar diyorum, çok özgürler değil mi?" kaşlarını çattı ama cevap vermedi. Sanırım yılbaşına girmeye saniyeler kalmıştı. "3" dedi. "2" diye devam ettim. Elimi tuttu ve "1" dedi. Ve hemen ardından dudaklarını dudaklarımda hissettim.

Oh My Allah 🔴Where stories live. Discover now