"Ah be, Dilzar..."

19.7K 582 21
                                    


  Genç adam önündeki kahveden bir yudum alıp karşısında oturan Ferman Komutana baktı. 

"Yani diyorsun ki baban bilmemesi gereken bir şeyi öğrendi."

 Ferman genç adamı kafasıyla onaylayıp etrafına göz ucuyla baktı. Dilzar'ın adı dahi yoktu etrafta. Neredeydi bu kız? Sırf onu görmek için katlanıyordu karşısındaki ağa bozuntusunun suratına fakat bir türlü kızı göremiyordu. Onla konuşmak istiyordu. Kaçma planını ona anlatması gerekiyordu. Bir an önce Mardin'i arkalarında bırakmaları lazımdı. Merdivenin başında Gule kadın göründü. Hemen ardında da yüzü geldiği ilk günkünden daha üzgün yüzüyle Dilzar belirmişti. Genç adam çatık kaşlarını Dilzar'a çevirdi. Bir haftadır genç kızı odasının bir adım ilerisine dahi çıkartmıyordu. Şimdi Gule kadın ne diye emirlerine karşı çıkıp çıkartmıştı kızı! Ferman merdivenin başında beliren sevdiğini görünce gidip sıkıca sarılmamak için kendini zor tuttu. Her ne olursa olsun onu buradan götürecek, ona sahip olmaya kalkan bu adama da cezasını verecekti. Gule kadın iki adama yanaşıp:

"Sohbetiniz bol olsun, gençler." Dedi. Ferman her ne kadar Gule kadına gülümsüyor gibi görünse de arkasında ki sevdiğine gülümsedi. Dilzar kafasını kaldırıp genç adamın ona gülümsediğini görünce dudaklarında istem dışı bir tebessüm oluşmuştu. Neyse ki Gule kadın onu dışarı çıkartmak için bugünü seçmişti. Böyle tesadüfen bile olsa Ferman Komutanın yüzünü görebilmişti. 

"Sağ olun, Gule hanım." Dedi Ferman Komutan. Lerzan arkada duran karısına bakıp: "Neden dışarı çıktın?" diye sordu. Ferman tüm öfkesini gözlerinde biriktirip Lerzan'a baktı. Ona kaba davranmaya hakkı yoktu! Karşısında ki her kim olursa olsun madem kendine eş olarak almış kızı o zaman ona göre davransın. Karşısındaki onun kölesi değil eşi! Gule kadın:

"Ben çıkardım, oğul." Derken hemen ardından:

"Sana bu hakkı kim verdi, Gule kadın?" diyen Zozan kadının sesi duyuldu terasta. Herkes merdivenin olduğu tarafa bakarken Zozan kadın ve Solîn onlara yanaşmıştı. Zozan kadın sözlerine devam ederek:

"Ağanın emirlerine karşı gelebilecek cesareti nereden buldun da geldin?" dedi. Gule kadın, Zozan kadına dönerek:

"Bunun için cesarete gerek yok ki, Zozan." Elini kalbine götürüp "Vicdanının olması yeterli." Dedi. Zozan öfkeyle sıktığı elini havaya kaldırıp karşısındaki kadına vuracakken Lerzan ayağa fırlayıp annesinin elini havada yakaladı.

"Ana!" Ferman'da şaşkınlıkla ayağa kalkmıştı. O an aklına gelen fikirle kargaşadan yararlanarak genç kızın yanına doğru yavaşça yürüdü. Aralarında az bir mesafe kalınca Dilzar ona yanaşan Ferman'a baktı. Genç adam pantolonunun cebinden katlı bir kâğıdı çıkarıp gizlice, kimsenin görmemesine dikkat ederek kıza uzattı. O ara Lerzan annesine:

"Ana, sen ne yaparsın? Allah aşkına koskoca iki kadınsınız. Ayıptır." Diyordu. Dilzar, ona uzatılan kâğıdı hemen alıp avucunun arasına sakladı. Genç adama bakıp okuyacağını belirtircesine kafasını salladı. Solîn, en arkada durmuş Komutan'ın yeni geline kâğıt uzatışını yüzünde alaycı bir tebessümle izliyordu. Vay, vay... Yeni geline bak sen! Neymişsin sen ya diye içinden kendi kendine konuşup kahkaha atıyordu. Yeni gelini bu evden kovmak, Lerzan ağanın koynundan almak için eline büyük bir fırsat geçmişti. Şimdiden bu fırsatı nasıl değerlendireceğini düşünmeye başlamıştı.Gule kadın:

"Lerzan..." derken Lerzan elini annesinin bileğinden çekip:

"Yeter, Gule ana! Dilzar dışarı çıkmayacak bu böyle biline. Şimdi misafirin yanında bunları konuşmayalım. Ferman Komutan, sende kusurumuza bakmayasın." Eski yerini almış olan Ferman:

Hanım Ağa (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now