"Tepki?"

10.1K 377 22
                                    

İki adam... İki arkadaş... İki kader ortağı... Herkesin menfaati için birbirleriyle yakınlık kurduğu bu dünyada ender rastlanan saf dostluğu dar bir sokakta yakalamış iki insan. Yıllar eskitse de onları dostlukları, güvenleri, sevgileri hiç eskimemişti. Celil ağanın da dediği gibi dost şaraba benzer, Lerzan. İyi bakar, iyi saklarsan yıllandıkça değer kazanır. Tadı daha iyi olur. Dostluk yıllanıyor, yıllandıkça değer kazanıyordu. Beraber oynanan oyunlar, beraber atılan kahkahalar unutulmazken birbirine dayanan sırtlar daha bir güçleniyordu. Yükler ağırlaştıkça taşıyacak yer genişletiliyordu. 

"E, ne yapacaksın?" diye sordu Samet elindeki sigarayı dudaklarının arasına götürürken. Genç adam arkadaşının sigara tutuşu baktı. O eller nasılda titriyordu öyle... Yüreğindeki biriken kederi ardı ardına tükettiği sigaranın dumanına sarıp dışarı salmaya çalışıyordu. Oysa adamın kederi ellerinde birikmişti, yüreğinin her santimi sarmıştı. 

Şevin, Haşim aşiretinin hasımlısı olan Tosun aşiret ağasının kızıydı. Haşim aşiretinden olan Samet için Şevin'e kavuşmak neredeyse imkansızdı. Haşim ve Tosun aşiretlerinin hasımlığı yıllardan beri sürmektedir ve görünen o ki sürmeye de devam edecekti. Babasının dediğine göre bu iki aşiret yıllar yıllar önce bir arazi kavgasına tutuşmuş. Böylece Lerzan ağanın atalarıyla dost olan Tosun aşiretinin ataları arasında kan çıkmıştı. Bu iki aşiret birbirine kin beslemeye başlamış ve bu kin oğuldan oğula miras kalmış. Bu kinin mirasçısı olan Şevin'in babasının kesin kes emri vardı aşiretinden kimse Haşim aşiretiyle konuşmayacak yan yana dahi görünmeyecekti. Samet, buna rağmen sevmiş, yüreğinin baş köşesini Şevin'e vermişti ve tabi ki Şevin'de öyle. 

"İstanbul'a gideceğim." dedi Lerzan ağa elinde döndürdüğü bardağı masanın üzerine bırakırken. Samet, sigara tutan elini havada sallarken:

"Onu demiyorum. Dilzar konusunda ne yapacaksın? Bak o her ne kadar bugün kendini namlunun önüne atsa da ürkek bir kadın." Samet'in dediğiyle Lerzan ağa birden kahkaha atmaya başladı. 

"Ürkek mi? Kim? Benim karım mı? Şaka mı yapıyorsun, Samet? Allah aşkına onun gibi bir kadın nasıl ürkek olabilir? Dilzar resmen yürek yemiş bir kadın. Ağa karısı olmasına rağmen, sonuçlarının ne olacağını bilmesine rağmen o kaçmaya teşebbüs etti. Hem de başka bir adam ile! Onun gibi biri nasıl ürkek olabilir?" 

"Ah, hadi ama Lerzan, onun yerinde olsan sende kaçmaz mıydın? Kaçması onun tam manasıyla cesur olduğunu göstermez." Genç adam arkadaşına doğru eğilip:

"Peki ya tüm olanlara rağmen komutan ile buluşmaya devam etmesine ne diyeceksin? Allah aşkına burada karımın ürkek olup olmadığı polemiğine girmeyelim. Kes şunu içmeyi artık. Senin yüzünden Dilzar benim içtiğimi sanıyor."

Samet, elindeki sigaranın tüten ucuna baktı. Ucundan yaktığı yüreğinin dumanını salıyordu havaya. Arkadaşı böyle bir günde ondan nasıl beklerdi yüreğini ucundan yakmamasını? Dumanını ciğerlerine doldurup tüm organlarını boğmamayı? Asıl bu gece yakmalıydı! Asıl bu gece tüm bağını koparmalıydı dünyayla. Gözünü arkadaşına çevirdiğinde gözlerinin önüne komutanın hüzünlü, yıkık bakışları geldi. Kendisi de mi böyle bakıyordu acaba insanlara? Sevipte kavuşamayanlara, eli kolu bağlı sevenlere, yüreği asit yağmuruna tutulmuşcasına eriyenlere acıdı adam. En çokta kendine... Aşkta cesur olmak mı? Cesurluğun canı cehenneme! Cesur olmak hiç bir işe yaramıyordu. Onu tutan engeller varken cesur olmak sadece o engellere takılıp tökezlemelerinden başka hiç bir halta yaramaz. Olmuyordu işte! Saçma bir arazi kavgası yüzünden sevdiği kıza kavuşamıyor, başka adama verilmesine göz yumuyordu. O da isterdi gidip sevdiğini kaçırmayı fakat biliyordu ki yaptığı şey kocaman bir hatadan başka bir şey olmayacaktı. Onlar canı bir kenara daha bir çok masum insanın canından olmalarına mahal verebilirlerdi. Ve bu istediği şeylerden biri kesinlikle değildi. Ne yapalım? Benimde kaderim komutanın ki ile bir. 

Hanım Ağa (TAMAMLANDI)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt