"Söz vermedim!"

15.5K 518 25
                                    

Dilzar kapıda duran adamların şaşkın bakışları eşliğinde Lerzan'ın peşinden konağa girdi. Verdiği kararın hayatında neleri değiştireceğini bilmiyordu fakat bildiği tek bir şey vardı. O da Ferman'ın güvende olacağıydı. Onu her türlü belaya karşı koruyacaktı. Önünde merdivenlere doğru yürüyen onu korurken kendisi Ferman'ı koruyacaktı. Lerzan ona her ne kadar unut dese de unutamayacağını genç adamında bildiğine emindi. Merdivenlerden ağır adımlarla çıkarken tırabzanlardan  destek alıyordu. Neyse ki Samet ona bacısının uzun kollu siyah, sade bir tişörtünü ve bordo renginde İspanyol paça pantolonunu vermişti. Temiz kıyafetler içinde kendini en azından biraz güçlü hissediyordu.

Lerzan önde kendisi arkada teras katına çıktıklarında sofrada oturan aile fertlerini görmeleriyle durmuşlardı. Lerzan:

"Selamünaleyküm." diye yemeği bırakıp onları izleyenlere selam verdi. Dilzar kafasını eğmiş saçlarını yüzüne siper etmişti.

"Aleykümselam, oğul." diyen Lerzan'ın amcası Kamil'in sesiyle bir kaç adım ileri gidip Lerzan'ın geniş cüssesinin arkasına saklandı. Onu böyle görmelerini istemiyordu. Bir açıklama yapamayacağı için korkuyordu.

"Afiyet olsun size. Biz biraz dinleneceğiz." diyen Lerzan'ın sesiyle rahatlarken Solîn'in sesiyle tüm bedeni taş kesildi.

"Yüzüne ne oldu, Dilzar?" Kafasını kaldırmasa da terastaki tüm gözlerin onda olduğunu hissedebiliyordu. Yavaşça kafasını kaldırırken görüş açısına ilk Lerzan'ın yüzü girdi. Yüreği ağzına gelmişti genç kızın. Ne demesi gerekiyordu şimdi? Ben kaçtım. Kocamda beni yakalayıp sokak ortasında bir güzel dövdü diyemezdi. Dediği an silahlar Ferman'a doğru çekilirdi. Bunu göze alamazdı ki alsa bile dediğiyle kalırdı. Terasta bulananların hiç birinin ona yardım etmeyeceğini biliyordu. 

Lerzan gözlerini ondan alıp Solîn'e çevirirken kaşlarını çatmıştı. Tabi ki onu dövdüğünü kimseye söylemeyecekti. Nedenini söylediğinde gerçeği söyleyemezdi. Yalan söylediğinde de pek inanacaklarını sanmıyordu. Ki; Gule Kadın Lerzan'ın yalan söylediğini hemen anlıyordu. 

"Seni ilgilendirmiyor, Solîn. Yemeğine bak." derken amcasına baktı. Yaşlı adam tek kaşını kaldırmış şüpheyle ikisine bakıyordu. Zozan Kadın:

"Siz kavga mı ettiniz yoksa, oğul? Ben demiştim sana bu kızdan bir şey olmaz diye ama kimse dinlemedi beni. Daha ilk haftadan seni deli etti." deyince genç kız şaşkınlıkla kaynanasına baktı. Oysa onu istemeye geldikleri zaman hiçte böyle demiyordu. Bir haftada ne değişti? Demek bu evliliğe Lerzan'da başka herkes karşıydı. Kimse onu kabul etmezken Lerzan ne diye onu istemişti? Ah, nasılda unutuyordu! Lerzan sözde onu seviyordu değil mi? Sözde ona aşıktı. 

"Karımın bir şey yaptığı yok, ana! Bunu ona yapanda hak ettiği cezayı aldı. Siz merak etmeyin." derken arkasında duran genç kızın yara bere içinde ki elini elinin arasına aldı. Evet, ona bunu yapan hak ettiği en büyük cezayı almıştı. Ruhu da, yüreği de kan revan içinde can çekişiyordu. Amcası Kamil:

"Hele geçin şuraya da anlatın. Neyin nesidir bu?" 

"Anlatacak bir şey yok, amca. Ben hallettim her şeyi. Sizi ilgilendirecek herhangi bir durum değil. Neyse size afiyet olsun. Biz dinlenelim az." deyip peşinden kızı sürükleyerek hızlı adımlarla odasına doğru yürüdü. Eğer amcasını tanıyorsa o bu işin peşini bırakmayacaktı. O yüzden yalnız olduklarında ona ikna olacağı bir hikaye anlatacaktı. Şimdi sadece gidip uyumak istiyordu. Ona ait olan her şeyi dinlendirmek istiyordu. Koşmaktan, acı çekmekten, üzülmekten bitap düşmüştü. 

Odasına girdiğinde istemeye istemeye bırakmıştı o yüreği gibi yaralı eli. Eli beş dakikada alışmıştı avuç içine uyan ellere. Hissettiği o an ki boşlukta bir an ayağa kalkamayacağını düşündü. Kendini çabuk toparlarken arkasında ayakta dikilen yaralı kuşa döndü. Bu kuşun kolunu, kanadını kıran kişi oydu fakat tamamen masum duygularla yapmıştı. Zihninde, yüreğinde herhangi bir art niyet olmadan. Yaralı kuş için vasat olan duygularına bir değer vermek için...

Hanım Ağa (TAMAMLANDI)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt