"Ben kazanmadım, Dilzar"

15K 488 24
                                    

"Selamünaleyküm herkese." derken herkes sesin geldiği yöne çevirmişti gözlerini. 

Ferman, içindeki nefreti, öfkeyi dizginlemeye çalışarak oturan adamlara doğru yürüdü. Samet'in şaşkınlık dolu bakışlarını teğet geçip nefretinin sahibine döndü. O gülücüğü yüzünde solduracağım, Lerzan ağa diye kendi kendine yeminlerini ederken adamların yanına varmış, ayakta durmuştu. Büyüklerin ağzından selamının karşılığını duyarken gözlerini sadece ağaya kilitlemişti.   

"Aleykümselam. Hoş geldin Ferman Komutan. Buyur, gel, otur." derken Lerzan'ın divanın boş yerini gösteren eline baktı. O ellerle mi kirletmişti sevdiğini? O ellerle mi ruhunu boğazlamıştı? Tüm Mardin bu adamın iyi namıyla mest olurken insanların onun içindeki şeytanı görmesi imkansızdı. Ama Ferman görmüştü ondaki iblisi. Sevdiğine dokunan iblisi... Ve o iblisi kendi elleriyle öldürecekti. Buna yeminliydi genç adam. Ona gösterilen yerine otururken sonunda bakışlarını ağadan alıp oturanlara çevirdi. Gözleri ona bakan tanıdık gözlere takılınca içindeki nefreti bir kenara itip acı ve şefkatini dizginlemeye çalıştı. Her daim onun ve Dilzar'ın yanında olan Hamit bey ona hüzünlü gözlerle bakıyordu. O da anlamıştı içinde kezzap dökülmüş yarayı. O da anlamıştı çaresizliğini. Kamil Bey:

"E, Komutan hangi rüzgar attı seni buraya? Bu aralar çok gelmeye başladın konağa." derken bakışlarını Hamit Beyden alıp Lerzan'a döndü.

"Lerzan Bey ile konuşmam gerekiyordu." dedi. 

Samet'in yüreği bir an telaşa kapıldı. Ya gerçekleri söylerse? Lerzan'ın karısının aşığı olduğunu itiraf etse? O zaman olacakları bile düşünmek istemiyordu. Konak yerinden oynar, o an silahlar çekilirdi. 

"Önemliyse çalışma odasına geçelim." dedi Lerzan. Komutan ayağa kalkıp giydiği üniformanın ucundan tutup düzeltirken:

"Buyurun, odanıza geçelim." dedi. İki adam çalışma odasına doğru yol alırken Samet sessizce izlemişti gidişlerini. Ne yapacağını bilmiyordu. Tek bildiği bir şey vardı o da Lerzan'ın aradığı kişinin kim olduğunu öğrenmemesiydi. 

Lerzan sessizce sandalyesine otururken ellerini masanın üzerinde birleştirdi. Ferman Komutanda yerini otururken kulaklarını dört açıp karşısındaki adamın konuşmasını bekledi. Ferman:

"Yeni bilgiler ortaya çıktı. Buna sevinir misiniz sevinmez misiniz bilmiyorum ama babanızın cinayetiyle alakalı olabilir diye düşünüyorum."

"Dinliyorum sizi."

"Babanız ölmeden önce polise bir ihbar gelmiş. Şirketinizin tır sevkıyatı sırasında mallarla beraber uyuşturucu sevkıyatı yapacağı söylenmiş." Lerzan ağanın sırtı dikleşirken gerginlikle ellerini sıkıca sardı birbirlerine.

"Uyuşturucu sevkıyatı mı?"  diye sordu. Ferman Komutanının kafasını salladığını görünce sinirle nefesini dışarı saldı.

"İyi de babam insanları zehirleyecek bir adam değil ki!" Ferman eğdiği kafasını kaldırıp Lerzan ağaya baktı. Az çok o da tanıyordu Celil -Lerzan'ın babası- ağayı. Herhalde dünyadaki en dürüst insanı gösterin diye sorsalar hiç şüphe etmeden Celil ağayı gösterirdi. Lerzan ağanın şaşkınlığını bu yüzden anlayabiliyordu. Çünkü karşısındaki ağa kadar kendisi de şaşkındı. Sabah Samet'in hemen ardından haberler bir bir gelmişti ona. O da hiç bekleme yapmadan Lerzan ağaya koşmuştu. Bu önemli bir bilgiydi. Göz ardı etmek neredeyse imkansızdı. 

"Eğer babanız bunu yapsaydı kendi kendini şikayet etmezdi sanırım. Uyuşturucu sevkıyatından bir hafta kadar önce babanız polisi aramış, ismini vermeden şirketinin uyuşturucu sevkıyatı yapacağını söylemiş. Tam olarak emin değilim fakat bu işin ardında o uyuşturucuları dağıtacak olan kişinin babanızın cinayetiyle yakından ilgili olduğunu düşünüyorum."

Hanım Ağa (TAMAMLANDI)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن