"Evet, yoruldum..."

14.2K 396 24
                                    

Öncelikle hepinizden çok çok özür diliyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Öncelikle hepinizden çok çok özür diliyorum. Maalesef ki bölümü yayınlayacağım gün internette teknik bir sorun çıktı. Bizde servisi çağırmak zorunda kaldık. Ancak bugüne gelebildiler. Hepinizden tekrardan özür diliyorum ve bunu uzun bir bölümle telafi etmek istiyorum. İnternetin olmadığı zamanlarda durmadım diğer bölümleri de hemen yazdım. İyi okumalar hepinize. 

Yeni gelen arkadaşlar da hoş gelmişler.

Uçak inişe hazırlanırken genç kız oturduğu koltuğun kollarını sıkıca kavradı. Korktuğu falan yoktu fakat iniş ve kalkışlarda kalbini hissetmemek onu korkutuyordu ve bu yüzden bir yerleri tutup tüm korkusunu oraya aktarmak zorunda kalıyordu. Uçak yavaş yavaş inişini yaparken gözlerini yanında oturan kocasına çevirme isteği duydu. Elindeki dergiye gömülen kocasının rahatlığına şaşkınlıkla bakarken gözleri açık olan dergi sayfasına kaydı. Moda dergisi mi? Sayfayı daha net görebilmek için hafif kocasına doğru kayarken uçağın tekerleklerinin yer ile buluştuğunu haber veren hafif sarsıntıyla sallansa da gözlerini bir an olsun dergiden almadı. Kocasının baktığı sayfa da boydan boya bikinili mankenler bulunmaktaydı. Birkaç satırlık yazının olduğu bu sayfaya kocası neden uzunca bakma gereği duyuyordu ki? Pilotun yaptığı duyurular bir kulağından girip diğer kulağından çıkarken kocasına öfkeyle baktı. Erkek değil mi işte? Hepsi aynı diye söylendi içten içe öfkesini dişlerinin arasına aldığı alt dudağına aktarmaya çalışırken. Sevda hormonlarda pek bir işe yaramıyordu demek ki...

Uçak inişini yaparken genç kız tüm korkusunu kocası sayesinde unutmuş yerine kendisi öfke dese de kıskançlığa bırakmıştı. Dişlediği alt dudağını bırakırken hostesin sesiyle bağladığı kemerini çözdü. Derginin hışırtı sesiyle kocasının ayaklandığını anlamıştı genç kadın. Beraber inen insanların arasına karışırlarken bel boşluğuna dokunan el ile ürperip omzunun üzerinden ona dokunana baktı. Kocası onu bel boşluğundan tutarak yönlendirirken gözlerini bir an olsun ona çevirmemişti. Gözleri önlerinden çok farklı diyarlara, düşüncelere bakıyor gibiydi. Birkaç saat önce ki çocuksu halinden eser kalmamıştı. Göğsü gergince kabarmış, çenesi arada bir sertçe seğiriyordu. Adamın bu halini gören kadın o an anladı ki kocasının elindeki o dergi sadece elindeydi. Gözleri sadece boşluğa bakmaktaydı. Bir aptal gibi kocasının bikinili kızlara baktığı fikrine kapılmış öfkelenmişti. Eğer kocasının bu düşünceli halini fark etmeseydi aptalca bir hareket yahut söz söyleyip aralarındaki duvarlara bir tuğla daha eklemiş olacaktı.

Ona açılan kapıdan içeri girip otururken yan kapıda açılmış hemen yanına kocası oturmuştu. Giydiği spor ceketi ucundan tutup öne doğru iterken dikiz aynasından şoföre:

"Şevki Bey'in evine." dedi kuru bir ses ile. Adam kafasıyla onaylayıp arabayı hareket ettirirken adam telefonunu çıkarmış mesaj yazmakla uğraşmaya başlamıştı. Kadın kocası gibi umursamaz rolü haline bürünüp camdan dışarıyı sessizce izlemeye başladı. Hayatında bulunan tüm sevdaları düşündü kadın. Annesiyle babasının ölümsüz sevdasını... Ferman'ın masum, narin aşkını... Solîn'in platonik aşkını... Lerzan'ın sert ve hırçın sevdasını... Ve bilmediği, görmediği, hissetmediği bir çok sevdayı. Hayatındaki erkek ve kadın aşkları o kadar masumken bu adamın aşkı neden bu kadar haşindi? Kıyamet gibiydi? Dünya üzerinde daha kopmamış fırtınalar gibiydi. Genç kızın yüreğini talan ediyor, darmadağın bırakıyordu ama bir türlü sevdaya dair bir şeyler bırakamıyordu. Öfke, nefret, kırgınlık, hüzün serpiştirilen bu yüreğinde bir türlü sevda yer edinememişti. Oysa Ferman'ın aşkı öyle miydi? Bakışından bile kalemin ucunda yazılmayı bekleyen şiirler bir bir dökülüyordu. 

Hanım Ağa (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin