"Ez ji te hezdikim..."

11.6K 412 43
                                    

Bu bölüm nuray_akif21 e gelsin. Kitabın başından beri yorumlarıyla kimi zaman beni güldürdü. Varlığını hep hissettirdi. Seviliyorsun 😙😘

Seviliyorsunuz❤

****

Genç adam atı iki bacağı arasına vurarak sıkıştırınca siyah at sesli bir şekilde kişnedi. Elindeki kayışı sıkıca kavrayıp rüzgarın yüzünü sertçe yalamasına izin verdi. Soğuk hava giydiği bol beyaz gömleğin içinden sızarken bedeni titredi. Özgürlüğü, huzuru iliklerine aldar hissediyordu o an. Yüzündeki tüm hatlar hiç olmadığı kadar rahattı. Genç adam at denizin kıyısından sonsuzluğa doğru tüm hızıyla ilerlerken bunu neden daha once yapmadığını sorguluyordu.

Üzerinde olduğu at birden hızını kesip yavaşlamaya başlayınca ne olduğunu anlamamış, doyamadığı huzuru tekrar hissedebilmek için ata ilerlemesi için sakin bir ses tonuyla emirler vermeye başladı fakat at onun tersini yapıp tamamen durunca üzerinden inmek zorunda kaldı. Giydiği gömlek gibi üzerinde bol duran siyah pantolonu denizin soğuk ve hırçın sularıyla buluştu. Hırçın deniz bacaklarına her çarpışında pantolonun ıslaklığı dizlerine kadar tırmanıyordu. Birkaç adım atıp atın önünde durdu. At durarak onu tüm güzelliklerden men etse de genç adam atın güzelliğiyle mest olmuştu. Hayatında bu kadar güzel bir at gördüğünü hatırlamıyordu . Bir anda içinde oluşan hissiyatla atı ardında bırakarak geldiği yönden denizin hırçın suları arasından yürümeye başladı.

Ne kadar süredir yürüdüğünü bilmiyordu genç adam. Arkasına dönüp boş kumsala baktı. Neden burada bir Allah'ın kulu yoktu? Tekrar önüne döndüğünde ise ona doğru gelen beyaz at görünce olduğu yerde durup atın üstündekine kenetlendi. En atın beyazlığı kadar berrak, tülü andıran beyaz elbise kadının tüm hatlarını ustalıkla örtüyordu. Siyah saçları hızın ve rüzgarın etkisiyle havada uçarken yüzü örttüğü peçe gibi beyaz kumaş yüzünden tam olarak görünmüyordu. Bir eli atın kayışını kavrarken diger eli havada parmaklarıyla kavradığı kırmızı şal ile sallanıyordu.

Genç adam olduğu yerde kadını incelerken at hızla yanından geçmiş, genç kadın atın üstünde hafif eğilerek elindeki kırmızı şalı adamın göğsüne değrirerek yoluna devam etmişti. Bedenine giren sancılı acının hala farkında olmayan adam donup sadece gördüğü koyu kahverengi gözlere odaklanmıştı. Dilzar... O kadın Dizlar'dı! Elini şalın değdiği göğsüne koyduğunda eline bulaşan ıslaklıkla gözünü önce eline sonra göğsüne çevirdi. Göğsünden oluk oluk kanarken giydiği beyaz gömlek kırmızı renge boyanmıştı. Bedeninde yeni yeni farkına vardığı acıyla kendini sıkıp, inledi. Eli gömleğini sıkıca kavrarken hissettiği acıyı oraya aktarmaya çalıştı fakat nafileydi. Hissettiği acı tüm hücresini ele geçirirken diz çöktü. Deniz sanki hissettiği acıyı hissederek daha da hırçınlaşırken bedenine vurmaya başladı. Ölüyordu... Dilzar ne yapmıştı ona? Acı kalbine doğru yol alınca çığlık attı. Attığı çığlıkların ardı kesilmezken sesi kumsalda anlamsız bir şekilde yankı yapıyordu.

"Lerzan?"

Duyduğu tanıdık sesle çaresizce etrafına baktı.

"Lerzan, uyan lütfen! Korkutuyorsun beni." Tekrardan duyduğu ses ile gözlerini son gücüyle açtı ve ona korku dolu gözlerle bakan karısı ile göz göze geldi. Gördüklerinin rüya olduğunu anlamasıyla rahatlayıp kafasını yastığına daha da gömdü.

"Iyi misin? Su ister misin?"

Lerzan'ın aklina tekrar hissettiği o tarifsiz acı geldiğinde sertçe yutkunarak gözlerini yumdu. Neyse ki rüyaydı! Gözlerini tekrar açtığında karısının beyaz sutyenle yatakta oturarak ondan herhangi bir cevap beklediğini gördü.

Hanım Ağa (TAMAMLANDI)Onde histórias criam vida. Descubra agora