you make things so hard

4.7K 629 123
                                    

Kendimi bildim bileli barlardan ve kalabalıklardan nefret etmiştim. 18 yaşıma bastığım ilk gün böyle bir yere tek başıma geleceğim sözünü kendime vermiş olmasaydım, bunu denemek için can atmasaydım belki de diğer insanları taklid ederek orada oturmaz, elimdeki biraya pis bakışlar atmazdım.

Ama atmıştım.

Yani insanlar canlarını sıkan şeyler olduğunda bunu yapardı ve bir şekilde ağrı kesici içmiş gibi rahatlarlardı.

En azından ben öyle duymuştum.

Anneme bir arkadaşımda kalacağım yalanını söylediğimi hatırlıyorum.

Bir arkadaşım olmasına şaşırsa da hevesimi kırmak istemediği için ses çıkartmamıştı.

O gece yanıma gelen üç çocuğu postalamayı başarmıştım.

Yanıma bir kız bile gelmişti ve ikinci biramdan sonra ona kibarca kızlarla ilgilenmediğimi anlatmam uzun sürmüştü.

Telefonuma bir kaç mesaj bıraktığını hatırlıyorum. Ve onlarca kez aradığını da.

"Neredesin?"
"Annene neden yalan söyledin, sen evinde kalabileceğin bir arkadaşın yok." gibi mesajlar atmıştın.

Gülerek seni aradığımda belki sarhoştum ama ne yaptığımın farkındaydım.

"Arkadaşlarım var," demiştim telefonu açar açmaz. "Hemde çok fazlalar, Hoseok. İnanabiliyor musun?"

"Neredesin?" demiştin. Bardaki insanların arasından çıkmaya çalışırken kızın biri üzerime kırmızı bir şeyi dökmüştü.

Umursamadan yanından geçip gitmiştim.

"Somi," demiştin sakince. "Siktiğimin neresinde olduğunu söyleyecek misin?"

Kapıya ulaşmayı başardığımda kaldırımın kenarına oturmuş, kapıda yazan adı sana söylemiştim.

"Bekle," demiştin. "Bir yere ayrılırsan annene ispiyonlarım."

Kendi kendime kıkırdayarak orada kaç dakika oturmuştum bilmiyorum ama üzerime attığın hırkayla geldiğini anlamıştım.

"Aptal," demiştim gülerken. İçki sanırım sorunları çözmüyordu. Sabah uyandığında daha çok sorunla karşılaşmanı sağlıyordu. "Beklettin."

"Aptal," demiştin beni kolumdan çekip ayağa kaldırırken. "Kimse sana kafayı bulmak için şehrin bir ucuna git demedi."

Kıkırmaya devam ederken elimini, dengede durabilmem için belime koyduğun elinin üzerine koydum. Parmaklarını ellimin arasın alıp sıkmıştım.

"Nefret ediyorum," demiştim kendi kendime. Duymaman için sessiz konuşmuştum. "Bana istediğin gibi dokunabilen ellerinden ve.."

Hıçkırık sözümü kestiğinde tekrar gülmeye başlamıştım ve sanki duramıyordum.

Dediklerimi duymadığına emindim çünkü ben bile kendi sesimi duymamıştım.

"Seni eve götüremem," demiştin. "Bize de gidemeyiz. Ne yapacağız Somi? İşimi çok zorlaştırıyorsun."

Daha sonra beni hiç bilmediğim bir yere götürmüştün ve tüm gece ben uyurken başımda beklediğin için beni suçlamıştın.

alphabet boy | hoseokWhere stories live. Discover now