less or more

4.4K 512 61
                                    

Kimse bana bunun aylarca hatta yıllarca süreceğini söylememişti. Yada bu kadar zor olacağını.

Okuluma ara verip buraya dönerken Hye Jin sırtımı sıvazlamış, onu her zaman arayabileceğimi söylemişti.

Aramıştım da, dayanamadığımı düşündüğüm bazı geceler onu uykusundan uyandırmıştım.

İki kere evimize de gelmişti, annemin  alışması çok zor olmuştu gerçi. Durmadan bana onunla takılıp takılmamak hakkında düşünmemi tembihliyordu.

En yakın arkadaşım fal aşığı bir çatlak olmuştu ama mutluydum, benimde pek normal olduğum söylenemezdi zaten.

Aslına bakarsak şu koskoca dünyada kim normaldi ki?

Bana kızıp durmuştun, okulu bırakmamam gerektiğini söylemiştin. Seni pek umursadığım da yoktu, sana okuldan sıkıldığımı, senin için olmadığını söylemiştim. Daha sonra bu saçmalığa gülmüştük.

Annem, onu asla dinlemeyeceğimi biliyordu, başından beri kafasına eseni yapan biri olmuştum, annen ise aynı şekilde okulumu bitirmem gerektiğini söyleyip durmuştu ama dediğim gibi, pek de umrumda değildi. Okulun bir yere kaçtığı yoktu.

Burada yaşadığımız tüm sıkıntıları anlatmak istemiyorum, yada ağladığım geceleri, dayanamadığımı düşündüğüm, korkuyla uyuduğum zamanları da.

Çünkü biliyorum ki ben ne yaşadıysam belki de onlarca katını sen yaşamıştın. Annen ve annem de öyle.

Annemin seni ne kadar çok sevdiğini o zamanlar anlamıştım. Beni, seninle aramızda bir şeyler olmaması için uyarırken aslında, ikimizi de çok sevdiği fakat ileride taraf tutmak zorunda olacağını düşünüyordu.

Yıllar önce giden babanda, tüm hayatını bir süreliğine bırakıp gelirken, eminim acı çekmişti.

İlk öğrendiğimde, biliyorsun ki kızmak istemiştim.

Sinirimi çıkartmak için birilerini aramama gerek olmadığını söylemiştin, hastanede odasında yatanın sen olduğunu da. Seokjin'in de haberi yoktu, söylemen gerektiğini ne zaman dile getirsem, onun evhamlı bir kız çocuğu gibi koşup gelmesini istemediğini söylemiştin. Seokjin tanıyabileceğimiz en iyi insanlar arasında ilk üçü tek başına kaplardı.

Kimseye kızmaya hakkım olmadığına karar vermiştim, bir kadının oğlu o odada yatarken benim şımarık davranmaya hakkım yoktu.

Diyorum ya, hiç güzel zamanlar değildi. Yanındayken bir nebze olsun unutuyordum. En büyük eğlencemiz sana şapka almak olmuştu gerçi, iddayı kaybettiğin için üzerinde "aptal" yazan bir şapka bile giymek zorunda kalmıştın.

Bazen de sana acayip peruklar getiriyordum, tek yaptığın gülmek ve onları takmak oluyordu.  Bir keresinde palyaço peruğu getirmiştim ve hastanedeki diğer çocuklarla oynayıp durmuştun.

Hastaneden tamamen çıkıyor olmana inanamadığımız anları hatırlıyorum, annen ağlayıp durmuştu. Bir yıldan fazla sürede kaldığın odayı bırakırken, sanırım ilk defa bir yerden ayrılırken üzülmediğini söylemiştin.

İyileşmediğini biliyorduk, hala hastaneye gidecektin ama kısa aralıklarla olacaktı. Bilmiyorum, her zaman hastalığını görmezden gelmiş, yok saymıştım. Ne zaman birileri bunun hakkında konuşsa oradan tüymüş, dinlememek için kulaklarımı kapamıştım.

Temkinli davranıyordun, hastanedeyken de, eve döndüğümüzde de, seni sevdiğimi bildiğin için sınırlarını koruyordun. Ölmekten korktuğunu da biliyordum, bende deli gibi korkuyordum ve beni üzmemek için bunu yaptığın da ortadaydı.

Sana hiçbir zaman yaklaşmamıştım da, sen ne zaman istersen o zaman bana sarılıyordun, ne zaman istersen o zaman kendini çekiyordun. Kendi kendime sadece arkadaşın olacağına söz vermiştim, dediğin gibi sadece evin olacaktım, ne daha azı ne de daha fazlası.

 Kendi kendime sadece arkadaşın olacağına söz vermiştim, dediğin gibi sadece evin olacaktım, ne daha azı ne de daha fazlası

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
alphabet boy | hoseokWhere stories live. Discover now