HİRAERTH BÖLÜM: 4

3.6K 139 52
                                    

Bölüm ithafı kendineyazar.

Baş aşağı durmuş, ayaklarımı tavana dayamıştım. Uzun siyah saçlarım yer zeminini süpürüyordu. Siyah parlak zemini çatık kaşlarla izlerken aklım Alex'deydi. Şu an neredeydi, ne yapıyordu? Beni hiç düşünüyor muydu? Onda öyle bir şey vardı ki, kendimi kafese alınmış gibi hissediyordum. Beni böyle etkisi altına alması inanılır gibi değildi. Gözlerim odamın kapısını açıp, tuhaf bakışlarla beni süzen kız kardeşime takıldı. Birkaç saniye daha alttan alttan baktıktan sonra: "Geri zekâlı." diye söylenip çıktı.

Derin bir iç çekip, normal pozisyonuma döndüm. Üzerimdeki siyah mini elbiseyi çıkarıp, odamın bir köşesine rastgele fırlattım. Gölgeli siyah geometrik desenleri olan dolabımdan, sırt dekoltesi kuyruk sokumuna kadar açık askılı siyah renkli bir üst çıkardım. Askılıyı giyip, altıma da deri şort geçirdim. Ayaklarıma bir şey giyme gereği görmeden, pencereye doğru yaklaştım. Kanatlarımı iki yana açtım ve kendimi aşağıya bıraktım. Hızlı bir şekilde uçarken nereye gittiğim hakkında bir fikrim yoktu. Güneş yüzü görmeyen Sigori, yine Ay tarafından aydınlatılıyordu. Ay'a doğru uçmaya başladım. Rüzgar tenimi hızla yalayıp geçerken, ay ışığı giderek yoğunlaşıyordu. Gözlerime iyice nüfus eden parlak beyaz ışığa daha fazla dayanamayıp, Naste Gölüne doğru inişe geçtim. Naste Gölü'nden yükselen yoğun asit kokusu Ritna'larım için tehlike var çanlarını çaldırmış ve onları uyandırmıştı. Göle doğru epeyce bir yaklaştığımda, top gibi kıvrıldım, yani kollarımı bacaklarımın arasına sardım. Turkuaz rengindeki göl yoğun asit ve pislik nedeniyle fokurduyordu. Vampirlerin bu göle girmeleri yasaktı. Çünkü gölün içersindeki asit çeşitleri bir vampirin ölmesine yol açacak kadar tehlikeliydi. Sanırım bu durum için ben bir istisna oluyordum. Daha önce bu göle defalarca kez girmiş ve hiçbir zarar almamıştım. Bunun nedeni farklı renkli kanatlarım olabilir miydi? Hiçbir fikrim yoktu. Bu konu hakkında annemle konuşmayı aklımın bir kenarına not ederken göle dolu alçaldım.

Bana doğru uçan bir çift kanat sesini duyduğumda gelenin kim olduğunu anlamak için derin bir nefes aldım. Burnuma nüfüs eden çamurla karışık kan kokusunu aldığımda, nefes almadan öylece kaldım. Hemen arkamdaydı. Bana doğru uçuyor ve yanıma geliyordu. Alex...

"O göle inmeyi düşünmüyorsun değil mi Ann?"

Cevap vermedim. Ona bakmadan, göle inmeye devam ettim.

"Ann!" A harfi piç miydi Alex? Aldırış etmedim ve göle inmeye devam ettim. Göle iyice yaklaştığımda, top gibi kıvrılmış olan bedenimi tuttu ve kendine doğru çekti. Nemli olan çıplak göğsüne beni yaslayıp, kendine çevirdi.

"Derdin ne senin? Ölmek mi istiyorsun Ann?"

Gözlerimi gümüş renkli gözlerine çevirdim. Sert bakışlarla bana bakarken kendimi ondan uzaklaştırdım. Siyah saçlarını ellerliyle düzeltip, sabır dilercesine gözlerime baktı. Bakışlarının içinde binlerce kelime vardı. Hırs, kin, öfke, nefret, tutku... Yoğun olarak gördüğüm şey tutkuydu. Sanki içinde yıllardır biriktirdiği bir tutku var gibiydi. Ya da içindeki tutkunun etkisi altındaydı.

"Ne istiyorsun?" diye sordum aksi bir sesle.

"İsteklerimi yerine getirecek kadar güçlü değilsin Ann..." dedi cümlesinin altındaki arsızlığı sesine de yansıtarak. Ona ters bir bakış attım. Arkamı dönüp beni durdurmasına fırsat vermeden kendimi fokurdayan göle bıraktım.

"Annaa!"

Attığı telaşlı çığlık gölün altından rahatlıkla duyuluyordu. Biraz daha gölün derinliklerine inip, gölün üzerine düşen karanlık siluetini izledim. Kanatlarını hızlı hızlı açıp, suyun dalgalanmasına neden oluyordu. Başını ellerinin arasına almış, tam olarak olduğum noktaya bakıyordu. Gözlerindeki telaş ışığını az da olsa yakalamıştım. O da öleceğimi sanıyordu. O da bu gölün bana zarar vereceğini zannediyordu.

Vampir Yasaları 1- Hiraerth | TamamlandıWhere stories live. Discover now