HİRAERTH BÖLÜM:19

3.5K 88 81
                                    

Medyayı Shira yani Beymel olarak düşünün.

Tam karşımda oturup, ürkütücü buz mavisi gözleriyle gözlerimin içine bakıyordu. Dudaklarında kibirden uzak ama kendini beğenmiş bir gülümseme vardı. Fakat bu gülümseme ona hiç de sevimli bir görüntü katmıyordu. Yanağın da belli belirsiz bir gamze vardı. Teni diğer vampirler gibi soluk beyaz değildi. Tıpkı ben ve Alex'in teni gibi süt beyazdı. Bunun nedenini anlamak benim için zor değildi. Parmaklarının arasındaki kan dolu şarap kadehini, mora çalan solgun dudaklarına götürdü. Bardağı geri çektiğinde dudaklarında birkaç damla kan vardı.

"Sana neden Dolunay'ın Oğlu diyorlar? " diye sordum, ürkütücü gözlerinden gözlerimi ayırmadan. Gözlerinde kendini beğenmiş bir ifade oluştu ve kadehiyle beni işaret etti.

"Sana neden beyaz ölüm diyorlar? " diye sordu, son derece keyifli bir sesle. Yüzümü stabil tutmak için zorlarken, ne demek istediğini anlamam çabuk sürmedi.

"Beyaz ölüm?" dedim sorarcasına. "Tam da beni anlatan bir lakap olmuş." diye devam ettim, yandan bir sırıtışla. Başını bir kere salladı ve beyaz sivri dişlerini göstererek gülümsedi.

"Ününü çok duydum." dedi ve ekledi. "Gözünü kırpmadan herkesi öldürebiliyormuşsun."

"Bu seni rahatsız mı etti?" diye sorduğumda, yüzündeki gülümseme genişledi ve başını olumsuz anlamda salladı.

"Aksine memnunum." dediğinde gözlerim şüpheyle üzerinde gezindi. Kendine olan güveni duruşundan bile anlaşıyordu. Gözlerinde herkesin bakınca görebileceği bir karanlık vardı. Adım atanı yok edecek bir karanlık.

"Soğuk kanlı ve acımasız." diye düşündüm. "Tıpkı Beymel gibi..."

"Pekâlâ, gerçek bir adın var mı?" diye devam ettiğimde, gözleri Alex'teydi. İçimi görebileceğini düşündüğüm bir bakışla bana döndü.

"Dragon."

"Dragon." dedim tuhaf bir telaffuzla. "Bana Hiraerth hakkında bildiklerini anlat." diye devam ettiğimde, gözlerimin içine bunu yapmayacağını gösteren bir bakış attı.

"Shira, buraya gelip bana emir veremezsin. Benim çöplüğümdesin dikkat et o güzel kanatlarından olma. " dediğinde kaşlarımı sertçe çattım ve öne doğru eğildim.

"Tehdit mi ediyorsun? " diye sordu öfkeyle Alex. Buz mavisi gözleri tekrardan Alex'e döndü ve ona sen kimsin der gibi alaylı bir bakışla baktı.

"Ne dediysem o. " dedi soğuk ve sert bir sesle. Alex'in dudaklarından çıkan hırlamayla, birkaç vampir yanımıza geldi. Bakışları her an ölümüne kapışacak gibi üçümüzün üzerinde gezindi.

"Dragon. " dedim dikkatini çekmek için. Gözleri bana döndüğünde, zihnimden fısıldadım. Fakat hipnoz altına girdiğine dair ne bir mayışma oldu ne robotlaşan bir yüz ifadesi. Fazlasıyla dinç bir şekilde gözlerimin içine bakmaya devam ettiğinde, ne yaptığımı anladığını gördüm.

"Seni dönüştürmedi değil mi? " diye sordum, babamın yüzünün yansıması olan yüzüne bakarken.

"Akıllısın ama beni kandırabileceğini düşünecek kadar aptalsın da. " dediğinde kaşlarımı çatarak ona baktım.

"Ne demek istiyorsun? " diye sordum sert bir sesle. Alex'in yanımda gittikçe gerildiğini hissediyordum.

"Bingo! " dedi keyifli bir sesle. "Kendine yeni bir kardeş edindin. Ne şans ama değil mi?"

Vampir Yasaları 1- Hiraerth | TamamlandıWhere stories live. Discover now