HİRAERTH BÖLÜM: 7

3.6K 130 38
                                    


Bölüm şarkısı- CEM ADRİAN- MASALIN SON ŞARKISI

Masalın sonuna doğru yaklaşırken, her şey mutlu gidiyordu. Mutlu sonlara inanmasam bile, bu masalın sonunun mutlu bitmesini istiyordum. Kendi masalımın güzel bir sonla bitmesini istemek bencillik miydi? Sanırım cevabını bildiğim bir soru hakkında konuşmak aptallıktı. Çünkü benim masalımın mutlu sonla biteceğini sanmıyordum. Alex, yaşamına devam ediyordu, ama Natasha'nın kafası hala bulunamamıştı. İkimizi de oldukça ağır cezalar bekliyorken, bu masalın mutlu sonla biteceğini düşünmek ne kadar doğru olabilirdi?

"Kral Arkodip kim O?" diye sordum, Ay'a doğru yan yana uçmakta olduğum yarı akrep kanı taşıyan vampire. Yaralanan bedeninden dolayı yavaşça uçarken, ben de ona ayak uydurarak yavaş uçuyordum. Saçlarında yer yer oluşan parlak gümüş teller, Ay ışığının etkisiyle daha güçlü parıldarken, gümüşi gözlerini bana doğru çevirdi. Uzun gümüş kirpikleri, saç telleriyle aynı renkte olmasına rağmen, kirpiklerinde tek bir siyah kirpik tanesi bile yoktu.

"Akrep İlahlarının en güçlüsü. En özel kan. Kanında milyonlarca akrebi öldürecek güç var. Aynı şekilde vampirleri de rahatlıkla öldürebilir. İşin aslı Arkodip istediği her canlıyı bu zehirli kanıyla öldürebilir." dedi Alex, Ay'la arasında pek bir mesafe bırakmadığı sırada.

"O zaman seni de zehirlemesi gerekmiyor mu?" diye sordum endişeli gözlerimi üzerinde gezdirirken. Lacivert ve siyah alacası olan kanatlarının uçları hala yanık kızıllara ev sahipliği yapıyordu. İçimde bir şeylerin burkulduğunu, darma duman olduğunu hissederken, gözlerime bakan gözlerini izlemeye devam ettim sadece.

"Hayır zehirlemiyor. Ben melezim Ann. Bu kan bana şu an sahip olduğumdan daha fazla güç verecek. Şuan ki güçlerim bile bana ağırlık yaparken, daha fazla güçle nasıl baş edeceğimi bilmediğim için istemiyordum bu kanı. Ama babam her zaman bu kanı içmem konusunda bana baskı yapmıştı. Her seferinde de ben red etmiştim. " dedi Ay'ın üzerindeki parlak ışık hüzmesine uçarak. Bende peşinden giderken, gözlerimi kısmak zorunda kalmıştım. Işık bir vampirin bile görme yetisini kaybedebileceği kadar fazlaydı.

"Babanla doğduğun zaman da tanışıyor muydun?" diye sordum, Ay'ın yüzeyindeki düz araziyi andıran parlak yumuşaklığa otururken. Bu tıpkı, insanların yaşadığı gezegende aydınlatmak için kullanılan ampulün üzerinde oturmak gibiydi. Sıcak ve yumuşak. Alex'in yanına iyice sokulurken, vereceği cevabı merakla beklerken dikkatlice yüzündeki mimikleri inceledim.

"Hayır." diye mırıldandı, kollarını omzuma dolayıp, başımı göğsüne doğru çekerken. Açlığımı hatırlatan kokusu iyice ciğerlerime dolarken, sertçe yutkunmama engel olamamıştım. "Annemle yaşıyordum *Ecrafsch'te uzun bir süre. Bir babam yoktu. Annem ve ben tektik. Sürekli bunu merak edip dursam da, umursamamaya çalışıyordum. Anneme ne zaman sorsam bir yanıt alamıyordum pek." dedi dudaklarını saçlarıma bastırın, bir buse bırakarak.

"Ecrafsch. Sen Sigori'ye oradan mı geldin? Terk edilmiş vampirler şehri..." dedim İad'ın o şehirle ilgili söylediklerini düşünürken. Oradaki vampirlerden nefret ederdi İad. Ecrafsch, Sigori'ye nazaran kuralların olmadığı bir şehirdi. Orada kim ne yaparsa yapsın, bir ceza almaz, asla suçlanmazda. İad'ın sevmediği, onlardan nefret ermesinin nedeni buydu. Onlar fazlasıyla özgürken, biz her hareketimizde kısıtlanırdık. Zaten bu yüzden Sigori cezalandırılmış vampirler şehri oluyordu. Burası adaletin yürüdüğü tek vampirler şehriydi.

"Annem Lebis, Ecrafsch'tin Kraliçesi. Kralı olmayan ikinci vampirler şehri." dedi bıyık altından gülerek. Kral ve Kraliçenin olmadığı bir diğer şehir Sigori'ydi. Burada sadece klanların liderleri vardı. Onların ağzından çıkan sözler bu şehrin kaderini belirlerdi.

Vampir Yasaları 1- Hiraerth | TamamlandıWhere stories live. Discover now