21.Bölüm FİNAL

3.5K 63 55
                                    

“Dünyaya geldiğimiz gün, bir yandan yaşamaya, bir yandan da ölmeye başlarız.” Montaigne.

Mağara, Özdemir ailesinin evinin beş sokak ötesindeydi. Dışı paslanmış demir parmaklıklarla kaplıydı. Hemen alttan otoyol geçiyordu. Mağaranın içindeki küçük hayvanların sesini duyabiliyordum. Muhtemelen fareler ve yarasalarla doluydu. Alex demir parmaklıkları bükeceği an Goat onu durdurdu. Elini Alex'in omuzuna yerleştirdi ve onu geriye çekti. Ardından gözlerini yumdu ve bir büyü mırıldanmaya başladı. Saniyeler içinde demir parmaklıklar ortadan yok olduğunda, etkilenmiş bir ifadeyle Goat'a bakıyordum.

"Hadi gidelim, " dedi ve si dördümüz birlikte mağaranın içerisine doğru ilerledik. Yoğun bir küf ve yosun kokusu vardı. İleride bir yerden şıp şıp diye damlayan bir su kaynağı vardı. Mağaranın yeri ve duvarları nemliydi. Örümcek ağlarıyla kaplıydı temas ettiğimiz çoğu yer.

Canlıları hissetmeye çalıştım ilk önce. Fareler, yarasalar, küçük böcek türleri ve çok aşağıda iki yılanın varlığını hissettim. Sonra yılanların hemen ilerisinde bir varlık hissettim. Kalp ve nabız atışı yoktu. Kanı akmıyordu ama uyanıktı. Çünkü sinirle küfredip duruyordu. Beymel onu uyutmadan haps etmiş olmalıydı.

"Sen de duydun mu?" diye sordu Alex. Başımı salladığımda, çoktan o yöne doğru yürümeye başlamıştık bile.  Goat, hızlı adımlarımıza yetişmekte zorlanıyor gibiydi. Neredeyse  koşar adım yürüyordu.

"Bu kadar çabuk mu? Vay canına çok iyi. Aşağıda mı yani? İlk vampiri göreceğim için nedense çok heyecanlandım."

"Üstelik uyanık. Sadece haps edilmiş." dediğimde, gözlerini kapattı ve birkaç saniyeliğine olduğu yerde kaldı. Açtığında gözleri irileşmişti.

"Tanrı'm haklısınız. Üstelik burada yılan da var. " dedikten sonra biraz bekledi. Gözlerini yummuş, parmağıyla havayı işaret ediyordu. "İki tane yılan var." diye eklediğinde, gözlerini araladı. Ve parmaklarının arasında beyaz bir ışık belirdi. Karanlık mağara aniden aydınlanınca gözlerimi kısmak zorunda kaldım. Işığın aydınlattığı yüzü korkunç görünüyordu. Burnu olduğundan daha büyük, gözleri daha delici bakıyor gibiydi. "Sizin buna ihtiyacınız yok elbette, ama vampir olmayanlar da var."

Son söylediğine ben ve Alex kısa bir kahkaha attık ve onu ortamıza alarak yürümeye başladık. İlerledikçe Goat'ın titrediğini far ettim. Ben algılayamasam da mağarının içi giderek soğuyor olmalıydı. Zaten bunu düşünmemden birkaç saniye sonra Goat durumundan yakınmıştı. İki çıngıraklı yılanın yanından geçtiğimizde, herhangi bir saldırı atağında bulunmadılar. Hayvanlar gücümüzü hissetmiş olmalıydı.

Rutubet kokusunun yüksek olduğu bir noktaya geldiğimizde, Goat ve Scorpio burunlarını kapattı. Bu koku onlar için daha dayanılmazdı. Ben ve Alex de nefes almayı kestik. Yalnızca beş adım sonra karşımıza bir kapının sığacağı kare bir oyuntu çıktı. Gürültünün kaynağı buradan geliyordu. Hiç beklemeden içeriye girdiğimizde, siyah çelik tabut oradaydı. Goat ve Scorpio aynı anda durdu. Bir şey geçmelerini engelliyor gibiydi.

"Bir büyü var," dedi Scorpio. "Buradan sıradan hiçbir varlık geçemez." diye devam etti.

"İyi ama siz de sıradan değilsiniz." dedi Alex anlam veremeyen bir yüz  ifadesiyle.

"Hayır öyleyiz. Sıradan Ateşoğullarıyız. Siz melezsiniz. Bu yüzden geçebiliyorsunuz." diyen Goat birkaç saniyeliğine daldı. Yüzünde karmaşık bir ifade vardı. Bu işin içinden nasıl çıkacağını düşündüğünü tahmin ettim.

"Büyü ne olacak?" diye sordu, tabutun başında duran Alex. Elleri tabuta doğru uzandığında, babamın sesi yankılandı.

"Dokunma! Tabuta dokunma!"

Vampir Yasaları 1- Hiraerth | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin