HİRAERTH BÖLÜM:13

3.5K 103 18
                                    

Karanlığın içinde parıldayan beyaz bir ışık hüzmesinin, aniden gözlerimin önünde belirmesi gibiydi.

"Beyritte..."

Sihirli bir kelime gibi beynimde yankılanan ses, etrafımda olan kişilere ait değildi. Ses annemin bana anlattığı efsane vampire aitti. Melez soyunun başlamasına neden olan, Hiraerth'in ilk melez kızına... Akrepler tarafından parçalanarak öldürülen Beymel'e.

"Beyritte!"

Hiraerth'in keskin sesi beynimin içinde yankı yaparken, kendimi orada bulmuştum. Her şeyin son bulduğu, hayatıma Anna Hubayni olarak devam ettiğim anıdaydım.

Gökyüzünde amaçsız bir şekilde uçuyordum. Kafamda milyonlarca düşünce olmasına rağmen, ne düşündüğümü dahi bilmiyor,  karanlık gökyüzünde, beyaz kanatlarımla bir Ay parçası gibi geziyordum. Öfkeliydim, vücumdumdaki her hücre öfke doluydu. O kadar yoğun bir öfke duyuyordum ki, bu beni ürpertiyordu.

Siyah kanatları bir ressamın eşsiz fırça darbeleriyle süslenmiş gibiydi. Kanatlarının arasından geçen koyu kırmızı parıltılı şeritlere bakarken,  bir kez daha ne kadar eşsiz bir varlık olduğunu düşündüm. Ten rengi vampir klanımın aksine bembeyazdı ve kristal taneleri varmışcasına parıldıyordu. Neden beyaz olduğunu, ya da bizim neden koyu renkli bir tene sahip olduğumuzu biliyordum. Fakat cevapları beynimden silinmişti.

Gözlerimin yansıması olan, buz mavisi gözlerine öfkeyle bakarken, kanatlarımı hayatımda hiç çırpmadığım kadar öfkeyle çırptım ve hızla karşısına dikildim.

"Hepsi senin yüzünden!" diye haykırdım. Öfkeli sesim gökyüzünde yankı yaparken, bir şimşek hızla çaktı yanı başımıza. "Bunu bize nasıl yaparsın?" diye bağırdım, babama. İlk vampire. Teni karbeyazı olan, kanatları bir vampirin kanatlarının iki misli büyüklüğüne sahip olan, vampirlerin en güçlüsüne. Hiraerth'e.

"Bu sizin iyiliğiniz içindi!" diye kendini savunduğunda, öfkem daha da artmış, ateşken kor halini almıştı. Bulunduğum anıyı silik bir gölge gibi izlerken, neden bu denli öfkeli olduğumu merak etmeye başlamıştım.

"Baba!" diye bağırdım, öfkeyle. "Senden nefret ediyorum. Lanet olsun sana! Lanet, lanet, lanet!" diye bağırmaya devam ettim çılgınlar gibi.

"Beyritte!" diye gürledi. Sesindeki ton korkmama neden olsada aldırmadım.

"Bunu ödeyecekler! Yaptıklarını asla ama asla yanlarına bırakmayacağım!" diye bağırmaya, adeta gökyüzünde kaos yaratmaya devam ediyordum. Çünkü her bağırışımda, bir şimşek daha çakıyordu.

"Yapacağın tek hareket sonumuz olur, Beyritte. Buna izin veremem. Irkımı yok etmene izin veremem. Seni de kaybedemem." dedi babam. Bana doğru yaklaşıp, kollarımı sıkıca tuttu. Ritna'larım uyanıp, saldırı pozisyonu alsalar bile, ilk vampire saldıramazlardı. Bu nedenle uysal bir ifadeyle sadece ikimizi izlediler. "Beyritte olduğunu bilen biri sana seslendiğinde uyanacaksın. Her şeyi hatırladığında ise bana hak vereceksin, kızım. "

Bana ilk kızım deyişiydi.

Son olacağını hiç düşünmezdim. 

"Hayır, baba! Bunu..." dişlerini boynuma saplayıp, kanımı emmeye başladığında kurtulmak için çabaladım.  Kanımla birlikte bütün hafızamı da emmişti. Beni yeni doğan bir vampir bebeği gibi, Hubayni'lere teslim ettiğinde anının içinden çekildim.

Yeniden ısırılıyormuş gibi hissettiğimde, elimle boynuma dokundum. Pürüssüz tenimde, birkaç kere gidip gelirken herhangi bir ısırık izi yoktu.

"Hadi oradan. Beyritte, sadece efsane." dedi Stella, Lebis'e alayla bakarken.

Gözlerimi Stella'ya çevirdim, ardından anneme. Gözlerindeki ifade açıktı. Ben onun kızı değildim.

"Biliyordun." dedim gözlerine bakarak. İçimdeki bütün sevgi yok olmuş gibiydi. Gözlerim buz kadar soğuk bir şekilde bakıyordu.  Duygularımın da giderek soğuyup, tükendiğini fark ederken, babam sandığım vampir tarafından neden sevilmediğimi anlamıştım. Elbette, onun kızı değildim. Neden beni sevsin ki? 

"Evet, doğru. Hiraerth seni bize emanet etti. " dedi Emma, hüzünlü bir sesle.

"Ne?" diye şaşkınlık içinde bağırdı Stella. "Bu doğru mu? Yani... O gerçek mi? Beyritte bir efsaneden ibaret değil mi? Vay canına..."

Emma'nın defalarca kez anlatmasına rağmen, hiçbir zaman üzerinde durmadığım hikaye aslında benim hikayemdi. Beymel melek yanına rağmen, bir şeytan kadar kötüydü. İkizi Beyritte ise tamamen iyilikle dolu, saf ve temiz bir vampirdi. Hiraerth'in yasına çekilmesinden kısa bir süre önce ortalıktan kaybolmuştu ve geri döndüğü zaman bütün akrep ırkını yok edeceğine dair rivayetler vardı.

Akrep ırkını yok edeceğimi mi?

Gözlerim dikkatlice beni süzen Alex'i bulduğunda, buz tutmuş duygularım ısınmaya başladı. Hayır, ben Alex'e de, onun soyundan gelen bir akrebede zarar veremezdim. Hiraerth'in kızı olmama rağmen kendimi yeterince güçlü hissetmiyordum. Sıradan bir vampiri öldüreceğim bile şüpheliydi.

"Her şeyi hatırlıyor musun?" diye sordu Emma, uzun süren sessizliğimi şüpheyle izlerken. Lebis, ve diğerleri de dikkatle beni izliyordu.

"Babamın beni ısırdığını ve her şeyi sildiğini hatırlıyorum sadece. Lebis'in beni tanıyıp, adımı seslenmesi buna neden oldu." dediğimde, Emma başını onaylar anlamda salladı.

"Hiraerth, seni Jack ve bana bıraktığında, beynini yeni bir hayat hikayesiyle doldurmuştu zaten. Bize zamanı gelince her şeyi hatırlayacağını ve yine aynı düşüncelerle hareket edecek olursan buna engel olmamızı istedi." dedi Emma, bakışlarını Alex'e çevirdiğinde ne düşündüğünü anlamıştım.

"Yani her şeyi hatırladığında, Beymel'in intikamını almak için bütün akrepleri yok mu edecek?  Bence bu harika! Neden engel olacakmışız ki?" dedi İad, ters bakışlarla Alex'e bakarken.

"Hiraerth bunu söylediyse bir nedeni olmalı." dedi Emma, onaylamaz bakışlarını İad'a dikerek.

"Nedenler kimin umurunda? Akreplerin kökünü kazımalıyız! İşe bu kanı bozuk melezle başlasak fena olmaz." dedi İad, nefret dolu bakışlarını Alex'e dikerek.

Alex,  dişlerini göstererek hırladığında, bu görüntünün korkunçluğuna gözlerimi kısarak bakmıştım. Böylesine yakışıklı bir yüz nasıl böyle korkunç olabiliyordu?  Peki bunca şeye rağmen ben nasıl hala Alex'in yakışıklı olmasına takmıştım?  Yaralı bir halde olmasına rağmen, hala son derece seksi ve yakışıklıydı.

"Melez benim." dediğimde Alex gümüş gözlerini bana çevirdi.

"Evet kardeşim onu öldürmekle başla." dedi İad sevinçle.

"Kimseyi öldürmüyorum ve bana bir daha kardeşim diye seslenme. " dedim kendime yabancı olan sert bir sesle.

"Ah Beyritte'de sıkıcı..." dediğinde, İad'a öyle bir bakış attım ki, her zaman meydan okuyarak bakan gözlerini kaçırmak zorunda kaldı.

Etrafımdakilerden uzaklaşıp, kanatlarımı rahatça açabileceğim bir alana geçtim. Yaralı kanadımı çok zorlanmadan açtığımda, sinir bozucu bir ses mayın gibi ortalıkta patladı.

"Hey! Senin cezan henüz bitmedi! Hiçbir yere gidemezsin!" diye bağıran Gögle liderine baktığımda, işaret parmağıyla beni gösterdiğini gördüm. O tarafa yöneldiğim de, her şey aslında daha yeni başlıyordu.

Vampir Yasaları 1- Hiraerth | TamamlandıWhere stories live. Discover now