HİRAERTH BÖLÜM: 11

3.5K 101 28
                                    

"Geçecek... " diye fısıldadı bir ses usulca kulağıma doğru. "Her şey geçecek. " diye devam etti, kulaklarımda çınlamasını sevdiğim erkek sesi.

Alex'in çıplak omzumda dolanan dudakları dikkatimi dağıttı birkaç saniye içinde. Dudaklarını tekrar omuzuma bastırıp öpücük kondurduktan sonra, hızla babasının yanına gitti. Scorlas'ın lideri hala Akrep formunda, ileri doğru saldıracak bir şekilde durmuş ve karşısındaki liderlerden atak bekliyordu.

Alex, babasının hemen yanı başında durduğunda Sigori liderlerinin gözleri öfkeyle üzerinde gezindi. Oğlunun peşinden giden Lebis, arkasından onu takip eden vahşi vampirlerini de sürüklemişti. Vampirler liderleri olan kadını yavaşça süzülerek takip ediyor ama herhangi birine saldırmıyorlardı.

Alex'in dönük olan sırtı yaralarını gözler önüne sererken, bir farklılık gözüme çarptı. Kesinlikle Alex'in sırtı daha kötü bir haldeydi ama şu an hızlı iyileştiği görülüyordu.

Ritna'larımın vahşileşmesinin sonucu sırtımda  olan yaralarımdan birine bir öpücük kondu. Annem dudaklarıyla beni tedavi ederken, dilinin ıslaklığı tenimde dolanıyordu. Bu huylanmama neden olsa bile, alışkın olduğum için aldırmıyordum.

"Ne cüretle... " diye söze başlayan Gögle liderini, Lebis sertçe susturdu.

"Asıl siz ne cüretle türünün son örneği olan bir melezi öldürmeye çalışırsınız? " diye kükredi.

"Melez mi?" diye sordu, Sinderi sesine yansıyan şaşkınlığı apaçık ortaya sererek. "Bu çocuk melez mi şimdi? " diye devam etti, işaret parmağıyla Alex'i gösterirken.

"Evet." dedi Lebis, öfkenin kan kusturan halini andıran bir ses tonuyla. Sesinden akan öfke tanecikleri, burada bulunan bütün vampirlere bir tehdit gibiydi.

"Bu yasak..." diye devam etti Gögle lideri. Her zaman öfkeli olan çehresi yine suratına yapışmış, öfkeyle karşısında duran üçlüye bakıyordu. Oturduğu devasa taht koltuğundan kalkıp, yavaş adımlarla yürümeye başladı. Ne yerdeki cesedi, ne cesede ait kalbi umursuyor görünmüyordu. Aseyşi Liderinin neredeyse kalbine basacağı sırada, yeni fark etmiş gibi son anda buna engel olup, adımını değiştirdi.

Sigori halkı fısıltılı konuşmalar eşliğinde olanları izliyor ve kendilerince sonuçlar çıkarıyordu.

Başıma konulan öpücükle bir an ürpersemde, babamın o tuhaf kokusunu tanımıştım. Beni kendine çekip, sarıldığında ise yaşadığım ani şoktan vücudum dona kalmıştı.

"İyi misin?" diye sordu, ağırlığını sırtıma vermemeye çalışarak.

Ailemin diğer üyelerine bakıp, başımı ileri doğru salladım. "İyiyim." dedim, düz bir sesle.  Kendimi tuhaf bir şekilde,  yeniden doğmuş gibi hissediyordum. Canım acımıştı, çok acımıştı. Bu acı, beni değiştirmiş başka biri haline getirmişti.

"Ben Ecrafsch Kraliçe'siyim. Sizin aptal yasaklarınız, kurallarınız benim şehrimde geçerli değil. " diye öfkeyle bağırdı, Sigori liderine Lebis. Gögle lideri, gözlerini kısarak karşısındaki kadına bir böcekmiş gibi baktı.

"Sigori'ye baş edemediğin vampirleri gönderdiğin zaman, bu şehrin adını unuttun mu Lebis?  Bu şehrin kuralları, yasakları sayesinde şuan birçok vampir şehri ayakta duruyor. Burası cezalandırılmış vampirler şehri, sevgili Lebis... Hiraerth burayı terk etmeden önce, bütün sorumluluğu bize verdi. Yasalara karşı gelen aykırı vampirleri, cezalandırmaktan fazlasını dahi yapabilme yetkimiz var. Scorlas, bizden bağımsız olduğu için, akreplere karışamayız. Fakat sen Lebis, sen ve melez oğlun cezalandırılacaksınız!"

Gögle liderinin öfkeli sesi etrafta yankılanırken, Scorlas lideri öne doğru atılıp öfkeyle tısladı. Gögle lideri, Scorlas liderine küçümseyen bakışlar atıp, onun bu tehdit dolu davranışını görmezden geldi. Oysa bir akrebi görmezden gelmek, yapılabilecek en büyük hatalardandı...

"Bize hiçbir şey yapamazsınız!  Biriniz bile bize yaklaşmaya cüret ederse, anne ve babama tek bir zarar dahi gelse bu şehri yerle bir ederim! " diye kükredi Alex. Bana doğru dönük olan sırtına baktığımda, neredeyse eski pürüzsüzlüğüne kavuştuğunu, derisindeki yaraların kapandığını gördüm. Kanatlarının teki hala siyah bir iskelet gibi dursa da, ondaki erkeksiliği bozmaya yetmemişti.

"Sen, melez,  bu işe karışma! " diye kükredi Sinderi lideri, öfke dolu bakışlarını Alex'e dikerek. Alex,  bakışlarına karşı tıslarken,  onun bu korkusuzluğu bende sarsılmaz bir güvene yer açıyordu. Bir akrebe güvenmek, birinin yapacağı belki en iyi, belki de en kötü şeyi olabilirdi. Bu akrebin kişiye olan bakış açısına göre değişebilir bir durumdu. Fakat bir meleze güvenmek...  İşte bu sonu belli olmayan bir seçimdi.

"Asıl sen bu işe karışma Arcula!" dedi Lebis, neredeyse hırlar bir sesle. Sinderi Liderine öldürücü bakışlar atıp, uzayan dişlerini göstererek konuşuyordu. "Şehrinize bir zarar gelmesini istemiyorsanız, hepiniz sesinizi kesin!  Bir melez olma özelliğine sahip. O dokunulamaz!" diye öfkeyle kükredi Lebis. 

Gögle lideri, Lebis'in öfkeli suratına sıkılmış bir ifadeyle bakıp, gözlerini devirdi. Devrilen gözleri herkesin üzerinde gezindikten sonra,  bir noktaya kitlendi. Kitlendiği nokta da,  kilitli tutulan vampir türünün en tehlikeli gardiyanları, güvenlik korumaları vardı.

"Açın kilitleri! Hepsini serbest bırakın!" dedi bu sefer normal bir ses tonuyla. 

Birkaç vampir hızlı bir şekilde kilitleri açıp, gardiyanları serbest bıraktığında uçarak çıktılar asırlardır kan dökmemiş vampirler.

Scorlas akrepleriyle aynı boyda olan Sigori'nin en tehlikeli gardiyanları, hepimizin üzerinde birleştiler. Siyah tenleri, siyah kanatları ve devasa vücutlarıyla sırayla dönüyorlardı gökyüzünde. Neredeyse 80 tane gardiyan vardı. Gözleri ise tek bir şeye odaklanmıştı. Gögle lideri'nin dudaklarından dökülenlere.

Gögle lideri  işaret parmağını,  vampir kadını, akrep adamı ve melez çocukları olan tuhaf aileye yöneltti. "Yakalayın. " dedi sıkılmış bir ses tonuyla.

*

Vampir Yasaları 1- Hiraerth | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin