★1★

8.8K 267 27
                                    

Genç kız gözlerini aralayıp saatlerdir bakıştığı tavana yeniden baktı. Büyük ihtimalle birine bu kadar ve bu şekilde baksaydı çoktan evlilik teklifi alırdı. Uykuyla arasında sonlanamayan bir savaş başlayalı çok olmuştu. Bedeni de artık alışmıştı, ara sıra geçirdiği baygınlıklar gözardı edilirse tabii. Bu durum kızı günden güne tüketse de uyuduğu zaman uyuyamadığı anların yorgunluğu ile kabus görmemekten memnundu. Her türlü acıyı ve ağrıyı o kanlı rüyaları görmeye tercih ettiği tartışılmaz bir gerçekti.

Telefonunun sesi kulaklarına dolduğunda kaşlarını çatarak yataktan kalktı. İnsanlarla pek-aslında hiç-konuşmadığı için birinin onu arıyor olması garip gelmişti. Telefon sadece haber sitelerinde dolaşmak için işine yarıyordu. Birkaç saniye kıyafetlerinin oluşturduğu dağınıklığın arasında telefonunu aradı. Şansına bulması uzun sürmemişti. Ekranda gördüğü isimle daha fazla vakit kaybetmeden aramayı cevapladı. Sanki arayan kişi onu görebilirmiş gibi duruşunu dikleştirmeyi de unutmamıştı. Kurtulamadığı huyları... Ona yıllarca öğretilenlerden biri de buydu.

"Müdürüm?"

"Merhaba, Nefes. Nasılsın?"

"İyiyim. Siz nasılsınız?"

"İyiyim, teşekkür ederim. Seni neden aradığımı merak ediyorsundur."

Adamın onun aklından geçeni her zamanki gibi tahmin etmesiyle "Aslına bakarsanız, evet," dedi. Onunla konuşmayalı yıllar olmuştu ve durduk yere aranmasının altında yatan nedeni merak ediyordu.

"Seninle konuşmam gereken önemli bir konu var, Nefes."

"Dinliyorum, müdürüm."

"Hayır, telefonda değil. Buraya gel derdim ama gelmeyeceğini biliyorum. Dışarıda bir yerde buluşalım mı?"

Kaşları az öncekine kıyasla daha da çatıldı. O olaydan sonra müdürünün üzerindeki emeğine rağmen ona da arkasını dönmüş, adam da bu durumu anlayışla karşılamıştı. Fakat şimdi Nefesle konuşması gereken şey neydi? Hem de telefonda anlatamayacak kadar önemli? İçini kaplayan merakla çalışmak için gideceği restoranın adresini verdi. Oranın buluşmak için iyi bir yer olduğuna emin olsa da müdürünün kendisinin garsonluk yaptığını gördüğünde şaşıracağını biliyordu. Aramayı sonlandırdıktan sonra derin bir nefes aldı. Uzun zaman sonra o yıllara ait biriyle görüşmenin onu nasıl etkileyeceğini bilmiyordu. Yine de ne dün, ne bu gün, ne de gelecekte müdürüne karşı gelirdi. Vakit kaybetmeden hazırlanmaya başladı. Neler olacağını inanılmaz derecede merak ediyordu.

Fırat müdür her zaman ona güvenirdi. Gözünü bile kırpmadan kıza önemli görevler verir, onu hayal kırıklığına uğratmayacağından emin olurdu. Nasıl ona bu kadar çok güvendiğini anlamıyor olsa da bundan memnundu. O olaylar olduğunda hiçbir şey görmediği halde Nefesi savunmuştu. Olanlardan sorumlu tutulmaması için elinden geleni yapmış, o durumun siciline işlemesine izin vermemişti. Nitekim kızın kararını öğrendiğinde de itiraz etmemişti. İçten içe istifasını kabul etmek yerine ölmeyi tercih ettiğini ikisi de biliyordu. Ancak o da Nefes gibi ona izin vermesi gerektiğinin farkındaydı. Artık insanları koruyamazdı. Masumları korumak ve onlara zarar verenleri etkisiz hala getirmekle hükümlü olan birinin hayat sonlandırması unutulacak bir şey değildi. Masumlara zarar vermek onların işi değildi. Nefesin yaptığı ise tam olarak buydu. Artık onlarla çalışamayacağına ikinci tetiği çektiğinde karar vermişti. Mesleğine aşıktı fakat onuruna daha fazla.

***

Buluşma zamanı geldiğinde her zamanki gibi müdürü dakikliğini konuşturmuş ve anlaştıkları saatte restorana giriş yapmıştı. Gülümseyerek patronundan izin almış olmanın rahatlığıyla Fırat müdüre doğru yürüdü. Adamın onu gördüğünde irileşen gözlerini, aralanan dudaklarını da aynı gülümsemeyle izledi. Şaşıracağını elbette biliyordu fakat anlaşılan bir zamanlar en çok güvenilen ve saygı gören çalışanını garson olarak görmek adamı dehşete düşürmüştü. Şaşkınlığından kurtula bildiğinde kendine doğru uzatılan eli sıktı. Nefesin onlar için ayırdığı masaya oturana kadar sessiz kaldılar.

{Tamamlandı} Ölümle Aşk Arasında|NefTah|Where stories live. Discover now