★6★

3.1K 202 45
                                    

Tahirle Nefes sonunda eve gele bildiklerinde dalgındılar. Orada konuşulanlar uzun süre zihinlerini meşgul edecek gibiydi. Çünkü ne sofrada, ne de sonrasında dudaklarından tek kelime dökülmüştü. Ara sıra bakışları buluşuyordu. O anlarda da kalplerinde hissettikleri sızı yüzünden bakışlarını kaçırıyorlardı. Tahir hayran kalmıştı kıza. Onun gözlerinden bile fark ettiği güce hayran olmamak elde değildi zaten. Şansı olsa dünyayı kurtarır gibi bakıyordu. Böyle biri nasıl oluyordu da bir adam yüzünden her şeyi arkasında bırakıp kaçıyordu? Aklı almıyordu adamın. Nefesin hem bu kadar güçlü görünüp, hem de bu kadar güçsüzce davranmasını aklı almıyordu. O kadar çok mu seviyordu? Aşk böyle birini yıkacak kadar güçlü müydü? Bu soruların cevabını bilmiyordu ama bildiği, dilediği şeyler de vardı. Olmamasını dilerdi. Kızın kalbinin bomboş olmasını, aşkı hiç tatmamış olmasını dilerdi. Karadenize Fıratla birlikte hava değişikliği olsun diye gelmiş olmasını dilerdi. Eğer öyle olsaydı onu bırakmazdı, ondan vazgeçmezdi. Emindi.

Nefes ise adamın bakışlarına takılı kalmıştı. Birinin onu merak ediyor olması garip geliyordu bunca zaman sonra. Kimsenin dikkatini çekmeden yaşamaya alışmıştı. Şimdi düşünerek hareket etmek sinirlerini bozuyordu. Hem yalanlarının üzerini örtüyordu, hem de aradaki mesafeyi kontrol etmeye çalışıyordu. Ciddi anlamda yorulmuştu. Silahını kontrol ettikten sonra odasından çıkıp salona geçti. Yangazlar dışında kimse yoktu.

"İkizum, senun kız ne oldi?"

"Hiç sorma, ikizum. Abisu izlemuş kızu."

"İyi bari, dövülmeden kurtulmişsun," diyerek geçip yanlarına oturdu. Yangazlarla konuşmayı seviyordu. İki yıl müşteriler dışında kimseyle konuşmayınca böylesine eğlenceli kişilikler ruhuna iyi geliyordu.

"Kim dövcekmuş bakam beni?"

"Abi diyoruz. Dövülmeden elinden kurtulmak olmaz."

"Bu gün dövemedu de, yarın ne olur bilmem."

Nefes araya girerek "O ne demek?" diye sordu. Konuşulanlar dikkatini çekmişti çünkü kavgayı severdi. Akademideyken başı bu yüzden bir çok kez belaya girmişti.

"Boş ver be, abla. Sen anlat bakalum. Alışabildun mi?"

Yangazlarla Nefes birkaç saatlik konuşmaya daldığından onları izleyen Tahiri fark etmemişlerdi. Adam yine kıza hayranlıkla bakmaya başlamıştı. Galiba sadece Nefes az gülümseyip bu kadar güzel olabiliyordu ve bu güzellik başkasına aitti. Onu üzecek kadar şerefsiz olan birine aitti. İşte Tahir Kalelinin hazmedemediği şey de buydu.

***

Genç kız buluşma yerine geldiğinde hissettiklerine şaşırmadan edemedi. Bu huzur garipti, en azından onun için. Bir katil huzurlu olabilir miydi? Oluyordu demek ki. Her gün nefesini kesen, her gece kabusu olan vicdanı kısa süreliğine de olsa susuyordu. İzin veriyordu nefes almasına.

"Ve bir kez daha güneş senin gülümsemenle doğar."

Nefes yüzündeki gülümsemenin eşliğinde arkasını dönüp adama sıkıca sarıldı. Kokusunu soluyana kadar onu bu kadar özlediğinin farkında bile değildi. Kötü anılara öylesine dalmıştı ki, güzeller aklına bile gelmiyordu.

"Çok özlemişim."

"Bir de bana sor. Ne çektirdin be kızım."

Ali geçmişinin en güzel parçasıydı, ekip arkadaşıydı. Canını emanet ettiği kişilerden biriydi. Fırat müdür Nefesin iş aldığından bahsedince bir an bile düşünmeden yola çıkmıştı. Canından çok sevdiği kızı iyileşmiş halde görme şansını kaybedemezdi. Sonunda ayrıla bildiklerinde uzun süre baktılar birbirlerine. İkisi de çok değişmişti. Yüzlerin zamanın yarattığı çizgiler fark ediliyordu. Eski deli halleri, gençlikleri yoktu. Oysa sadece yirmi yedi yaşındaydılar. Ali eskiden yaptığı gibi kızın saçlarını karıştırıp gülümsedi.

{Tamamlandı} Ölümle Aşk Arasında|NefTah|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin