★24★

1.1K 126 13
                                    

Genç adam karşısındaki insanları izlerken ne düşüneceğini şaşırmış gibiydi. Dört saat kırk beş dakika elli altı saniyedir Nefessizdi. Onun için ne anlam ifade ettiğine dair hiçbir fikri olmadığı kız kollarından alınalı saatler olmuştu. Tanımadığı ama tanındığı insanlar ortaya çıkmış, her yerde arkadaşlarını aramaya başlamışlardı. Tahirin beyni durmuştu. Etrafında olanları anlamadığı gibi bildiği tek şey Nefesi bulmak ve nefesi kesilene kadar öpmek istediğiydi.

Bakışları ondan çok daha kötü durumda olan genci bulduğunda aklından geçenlerden utandı. İkisinin arasındaki ilişkinin boyutu hakkında hiçbir fikri olmadığı halde öpmüştü kızı. Şu ana kadar pişman olmamıştı ama Alinin saatlerdir bulabileceği küçücük ipucular için bile çabaladığını gördüğünde kendinden nefret etmişti. Ali Nefesi gerçekten seviyordu. Onun için, onu bulmak, kavuşabilmek için canını dişine takmıştı. Ya kendisi? Ne yapıyordu kollarının arasından başına silah dayatılarak alınan kız için? Orada koruyamaması yetmezmiş gibi şimdi de eli kolu bağlı insanların ipucu bulmasını bekliyordu. Hak etmiyordu. Denizin hırçın dalgalarının eşliğinde Nefesi öpmeyi de, onun sıcaklığına sığınmayı da hak etmiyordu.

"Müdürüm, mail yoluyla bir video elimize ulaştı. İzlemeniz gerek."

Toplantı odasına giren memur ışıkları kapattığı sırada herkes refleks olarak ayağa kalkmıştı. Nefes rehin alındığından beri ilk kez biri elinde işlerine yarayan bir şeylerle geliyordu. Selin ekipleri dışında kimsenin olaya katılmasını istemediğinden kapıyı kapatmış, kapatmadan önce de içeriye girilmemesini söylemişti.

Ekranda önce güzel bir gülümsemesi olan kız çocuğunun fotoğrafı belirmişti. Fotoğraflar sırasıyla değişirken Ali dışında kimsenin tanımadığı, daha doğrusu hatırlamadığı kızın babası konuşmaya başladı.

"Gördüğünüz dünyalar güzeli kız benim kızım. Yarenim. Yaşamım. Nefesim. Sebebim. Her şeyim. Onu tüm dünyanın pisliklerinden koruyarak büyütmeye çalışıyorduk biz. Ta ki yapabildiği tek şey insanların yaşamlarını elinden almak olan insan hayatımıza girene dek."

Küçük kızın çekilen son fotoğrafının -fotoğraf doğum ve ölüm yılının yazdığı o soğuk taşa aitti- ardından ekranda odadaki herkesin kalbini tekleten görüntü belirdi. Nefes elleri ve ayakları bağlanmış şekilde sandalyede oturuyordu. Başı önüne düşmüş, sadece dikkatle bakıldığında fark edilecek şekilde kanla birbirine yapışan saçları yüzünü kapatmıştı. Uzun yıllar birlikte çalışmış olmasalar ekibi bile yorgun bedeni tanıyamazdı.

"Gördüğünüz bu lanetli insan yüzünden öldü benim kızım. Gözünü bile kırpmadan küçük kızımı vurdu. Ve o kim biliyor musunuz? Bir polis. Hayatlarımızı emanet ettiğimiz polislerden biri. Suçsuz küçüğümü öldürdüğü halde ceza almadı. Hapiste çürümeli olduğu halde kimse onun katil oluşunu umursamadı. Keyfi istedi diye istifa etmese ellerindeki kanın önemi yokmuş gibi beline silah takıp insanları öldürmeye devam edecekti. Peki ne oldu da ben size bunları anlatıyorum biliyor musunuz?"

Gözlerini kırpmadan hareket etmeyen kızı izlerken beklemedikleri anda adam saçlarından tutarak başını geriye çekti. Sonunda yüzünü görebilmişlerdi ama... Keşke görmeselerdi. Tahir kalbine saplanan bıçakla elini göğsüne atmış, diğer eliyle de masadan destek almak zorunda kalmıştı. Kızın güzel yüzü kan lekeleriyle süslenmişti. Sol kaşı ve dudağı patlamıştı. Büyük ihtimalle suratına aldığı darbeler yüzünden burnundan akan kan boynuna doğru yol almıştı. Kan lekelerinin olmadığı kısımlar ise mosmordu.

Yakışmıyordu. Nefese bu halde olmak hiç ama hiç yakışmıyordu. Tahir gözünden akan yaşları fark etmeyerek yumruk yaptığı elini göğsüne vurdu. Bu acı fazlaydı. Daha yeni ölümden dönmüş biri için fazlaydı.

{Tamamlandı} Ölümle Aşk Arasında|NefTah|Where stories live. Discover now