★25★

1.1K 126 20
                                    

"Tahir, anla artık. Dinlenmen gerek."

Genç adam belki de hayatında ilk kez Fıratı umursamadan arabasına doğru ilerlemeye devam etti. Adamı sadece iki saat karakolda tuta bilmişlerdi. Sabrı kalmamıştı. Öylece oturup haber gelmesini bekleyemezdi. Aramalıydı. Gerekirse Karadenizde bakılmadık yer bırakmayacaktı ama arayacaktı. Nefesin kendisi için ne anlam ifade ettiğini, neler yaşadıklarını, aralarında ne gibi bir bağ olduğunu bilmese de bulmak istiyordu. Daha fazla canı yanmadan onu kurtarmalıydı. Zaten daha ne kadar canı yanabilirdi ki? Videodaki hali gözlerinin önünden gitmiyordu. Hak etmiyordu. Kızın onun için ne anlam ifade ettiğini hatırlamasa bile, hak etmediğine emindi. Sadece o da değil, kimse bunları yaşamayı hak etmiyordu.

Aklına gelen şeyle adımlarını durdurup arkasını döndü. İnsanların çaresizliklerinden yararlanmaktan hoşlanmasa da elindeki şansı bu seferlik değerlendirmeliydi.

"Tamam. Dinlenmemi mi istiyorsunuz? O zaman bana Nefesin kim olduğunu söyleyin."

Fırat Tahirin ne demeye çalıştığını anlamayarak kaşlarını çattı. "Anlatmıştık zaten. Sizi koruması için yanınıza gönderdiğim eski bir polis," diyerek Nefes için buluştukları gün konuştuklarını hatırlattı.

"Benim canım yanıyor, Fırat amca. Benim canım hiçbir zaman olmadığı kadar çok yanıyor. Sadece bizi korumak için gelen polis canımı böylesine yakamazdı. Hele de kendini koruyabileceğini bildiğim birini bu kadar korumak istemezdim. Bir şey var. O kızla aramda bana anlatmadığınız bir şey var."

Yaşlı adam babacan tavırla elini gencin omzuna koyup sıktı. Aralarında yaşananlardan habersiz olsa da o da en az hafızasını kaybetmiş genç kadar emindi aralarındakilerin bildikleriyle sınırlı olmadığını. Sadece ne kadar ileri seviyede olduğunu ve Nefesin neden kendini hatırlatmak istemediğini bilmediği için öylesine konuşmak istemiyordu.

"İnan bana, senin bildiğinden fazlasını bilmiyorum. Sadece sizin hayatınızı en güvendiğim insana emanet ettim. Biliyor musun bilmiyorum ama senden önce Nefes hastanelik olmuştu. Sizin işinizle ilgisi olmasa da ölümle karşılaştı ve ben... Ben seni gördüm, Tahir. Kaybetme korkusunun seni ne hale getirdiğini gördüm. Yine de sana onun senin için ne anlam ifade ettiğini saklandığın anılarından ve bizzat kendisinden başka kimse söyleyemez."

***

Genç kız titreyen elini daha fazla kontrol edemedi. Yere düşen telefonu umursamadan başını arkasındaki duvara yaslayarak derin nefesler aldı. Geçen her saniye gücünü tüketiyordu. Başına aldığı darbeler yüzünden düşünmek bile zorlaşmıştı. Öyle ki, kaçmak için bir yol bile aramıyordu, arayamıyordu. Acı... Sadece ve sadece acı vardı.

"Demek onu bu kadar çok seviyorsun ha?"

Yerden telefonu alıp karşısına geçen adama bakamayacak kadar yorgundu. Bitsin istiyordu artık. Ölmesi gerekiyorsa ölürdü. Ölümden hiç korkmamıştı ki. Korktuğu tek şey hak etmediği şekilde ölmekti, ki elleri kana bulandığı günden beri bunu da önemsemiyordu. Yorulmuştu. Her şeyden, herkesten yorulmuştu.

"Bilsem canını yakmak için onu kullanırdım."

"Onun kılına bile zarar gelse canımı yakamadan canını almış olurdum emin ol."

"Kızıma yaptığın gibi mi?"

Kan yüzünden birbirine yapışan kirpiklerini zorlukla aralayıp öldürdüğü küçüğün babasına baktı. Yaptıklarının aksine gözlerinde sadece acı vardı. Nefesin sebep olduğu acı...

"Sebep olduklarımın farkındayım ama sana yapacaklarım kızınla aynı olmazdı. Eğer o kadar insanın hayatı söz konusu olmasa kendi canımı bile verirdim yaşasın diye."

"Ama beni zevkle öldürürdün, değil mi?"

"Sevdiğime zarar vermek aklından geçti diye bile öldürürdüm. Sana direnmememin sebebi de bu zaten. Yerinde olsam aynısını yapardım."

Bir süre bakışlarını birbirlerinden ayırmadılar. Nasıl ki, Nefes küçük kızı öldürmemek için her şeyini vermeye hazırdı, aynı şekilde Ersan da bu hale gelmemek için her şeyini vermeye hazırdı. Böyle biri değildi o. Şimdiye kadar kimsenin canını yakmamıştı ama şimdi... Kendini tanıyamıyordu. Yüzü, vücudu kan ve morluklar içerisinde olan kızı bu hale getirenin kendisi olduğuna inanamıyordu. Yapabildiği tek şey umut etmekti. Polislerin Nefesin katil olduğunu duyurması için umut etmekti. Diğer türlüsü nefretle sarmalanmış kalbi için bile fazlaydı. Onu öldürebileceğini düşünmüyordu. En azından şu an...

"Polisliğe geri dönmemeliydin. Kızımın canını alan silahı yeniden eline almamalıydın."

"Emin ol istememiştim. Ama pişman da değilim. Onu ve ailesini koruyabildiğim için mutluyum."

Silahını eline alıp "Umarım bu iş bittiğinde de hala mutlu olursun," diyerek yeni video için hazırlanmaya başladı. Saatler ilerledikçe ne kadar ciddi olduğunu göstermeye karar vermişti. Yeterince ileri gitmişti zaten. Bundan sonra duramazdı.

Geçmiş...

Genç kız kulaklığına rağmen duyduğu uğultuyla kaşlarını çatarak spor salonuna doğru ilerledi. Sinirlerini kontrol edebilmek için şarkıyı sonlandırmamıştı. Tam olarak ne konuşulduğunu duyamasa da yerde ağlayan çocuk ve etrafındaki iki üç kişinin yüzündeki mide bulandırıcı sırıtma kendi kendine bağlantı kurmasına yetmişti. Böyle insanlarla uğraşmak ciddi anlamda sınırlarını zorluyordu.

Beyzbol sopasını alabileceği mesafede bırakarak basketbol topunu sektirmeye başladı. Yaşanacakları umursamadan topu hedef aldığı kişiye zarar vermek maksadıyla atıp sopayı eline aldı. Vücuduna kıyasla güçlü biriydi. Elbette kendi kendini eğitiyor oluşunun da bunda payı vardı. Burnu kırılan çocuk yüzünden arkadaşlarının yaşadığı şaşkınlıktan yararlanıp kısa süreliğine de olsa düştükleri yerden kalkamayacaklarını sağlayacak şekilde sopayla hedeflediği bölgelere darbeler indirdi. Bunları yaparken de, yerde oturan çocuğu kaldırıp yüzünü temizlerken de hala insanları duymuyor oluşunu umursamıyordu. Çocuk yeterince korkmuştu zaten. Bir de onun öfkesini görüp korkmasını istememişti. Kolunu tutup yerde yatan bedenlerden uzaklaştırarak "Bir daha sakın başını eğme," diyerek az önceki yerine geri döndü. Cebinden cüzdanını çıkarırken kulaklıklarını çıkarmıştı öfkesini istediği gibi yönlendirebilmek için. Bulabildiği boş vakitlerde çalışarak kazandığı parayı hala midesini bulandıran gençlerin üzerine atıp "Hastane masraflarınız," diyerek son kez sakince konuştu. Sonrası sadece bağırışlar ve hakaretlerdi. Müdür gelip de küfür etmek üzere olan kızı ve dövülen çocukları odasına çağırmasa fazlası da olurdu, belliydi.

Aslında olmuştu da. Nefes spor salonunun çıkışına doğru yürürken görmüştü onu. Kolu alçıda olan gence çarpan biri yüzünden acıyla inlemesiyle yeşilleri onu bulmuştu. Kısacık bir andı. Hayatında hiçbir anlam ifade etmediğini düşündüğü anlık bir bakış ve kalp çarpıntısıydı. Aslında ise Nefesin kalbinin sahibini bulduğu ilk andı. O bilmese de kalbi tıpkı Tahir gibi on yıldır bir kişiyi bekliyordu. Sadece genç kız şu an adamın yaşadığı gibi hafızasının kurbanı olmuştu. Kalbinin ritminin bozulduğu anı hatırlayamıyordu, o kişi tarafından hatırlanmadığı gibi. Eğer şansı varsa son nefesini vermeden önce unuttuklarını zihni geri verirdi. Yok, eğer hayatı boyunca olduğu gibi haksızlıklarla sarmalanarak ölmeliyse sevdiği adamla ilk karşılaşmasını hatırlamadan onu lanetli dünyada yalnız bırakırdı.

Düşüncelerinizi yorum olarak bırakmayı unutmayın. Emeğe saygı duyup değerlendiren herkese sevgilerle...♥

{Tamamlandı} Ölümle Aşk Arasında|NefTah|Where stories live. Discover now