★14★

2.2K 176 24
                                    

Tahir Kaleli sevdiğinin yanından bir an bile ayrılmazken zihninde sürekli akşam söyledikleri dönüp duruyordu. Ona aşık olmamasını söylerken öylesine çaresizdi ki, Tahirin kalbi sızlıyordu hatırladıkça. On dokuz yaşındayken gördüğü Nefes şu andaki halinden çok farklıydı. Daha güçlü olsa da daha bir kırgındı sanki. Yemyeşil gözlerinde yer edinmiş olan duygusuzluğun başka anlamı olamazdı. Bu yüzden merak ediyordu adam. Ona ne olduğunu, nelerin değiştiğini bilmek istiyor ama soramıyordu. Çünkü duygularını itiraf edemeyecek kadar korkuyordu onu öldürecek güçlü olan kalbinden. Hala ağrıyan başı yüzünden sıkıntıyla derin bir nefes alıp kızın yüzüne düşen saçlarını kulağının arkasına itti. İhaleden evin kadınlarına da, ona da bahsetmemişlerdi, korkmasınlar diye. Güya onları koruyacaklardı. Peki ne olmuştu? Nefes haberdar olmadığı tehlikeye kimseyi umursamadan koşmuştu. En azından Tahir Kaleli öyle sanıyordu.

Oysa ki Nefes adamın onu korumaya çalıştığı tehlikeyi kabul ederek adım atmıştı Sürmeneye. Hayali, isteği, gelecekle ilgili planı olmayan Nefes Zorlunun yapmak istediği tek şey Kaleli ailesini korumaktı. İlk geldiğinde bu sadece mesleki bir istek olsa da, vurulduğu geceden beri sebepleri farklıydı. Tahiri, onun için değerli olan insanları korumak istiyordu. Nedenini bilmese de sadece yapmak istiyordu. Onlar iyi olsun da, gerisinin önemi yoktu.

Adam kızın yüzünü hafızasına kazırken Nefes inleyerek gözlerini araladı. Bakışları anında Tahirin duygularını haykıran gözlerini bulmuştu. Her zamanki duygusuzluğunun aksine acısını belli eden ses tonuyla konuşmaya başladı. "Kendine dikkat etmen gerek." Aynı yatakta karşı karşıya yatıyor oluşları ayrıntısına takılmamıştı bile.

"Bunu ikinci kez ameliyat olan biri mi söylüyor?"

"Ameliyat sayılmaz. Sadece dikiş attılar."

Kaşlarını çatarak "Yani kendine ne yaptığının farkındaydın," dediğinde cevabı duymaya ihtiyacı yoktu. Ormanlık alana adım attığında başına gelecekleri biliyordu. Resmen ölüme kafa tutmuştu.

"Seni orada bırakamazdım."

"Tek başına gelmen de gerekmezdi. Hatta hiç gelmemeliydin."

"Üç kardeşinin hayatına karşılık benimki. Adil bir seçimdi."

Tahir onları birbirinden uzaklaştıran gerçekleri yok sayarak kızın yüzünü okşayıp aralarındaki mesafeyi azalttı. Sanki adamın yıllardır kalbinde beslediği aşk can bulmuş da, ikisini de sarıp sarmalamıştı.

"Kendini bu kadar değersizleştirme. Üç hayatla aynı derecede değerlisin."

"Onlar senin kanından. Ya ben?"

Sen kalbimdensin demek istese de sessiz kalmak zorundaydı. "Sen..." Nasıl söyleyebilirdi ki? Alıp göğsünde saklamak istediği kız başkasını severken duygularından bahsedemezdi.

"Görüyor musun? Bu sorunun cevabı yok."

Kızın kendini daha fazla değersizleştirmesine izin vermemek için alnından öpüp göğsüne çekti yaralı bedenini. Belki ona aşık olduğu kişi olduğunu söyleyemezdi. Kalbinin sahibi olduğundan bahsedemezdi ama hissettire bilirdi. Onunlayken ritmi değişen kalbini fark etsin de ikisinin de söyleyemeyeceklerini sır olarak saklayıp ne kadar değerli olduğunu fark etsin istiyordu. Fazlasını yapamazdı. Nefes başka bir adama aşıkken yapamazdı.

***

Genç kız mavinin asilliği karşısında sessizliğini korurken derin bir nefes aldı. Uzun süre sonra ilk kez böylesine boğuluyordu cevapsız sorularında. Güya kısa süreliğine yer değiştirip aynı şekilde İstanbula geri dönecekti. Oysa şimdiden değiştiğini fark ediyordu. Aslında değişmemişti de, insanlara karşı ördüğü duvarları çatlamıştı. Yıllardır kaçtığı o duygu gelip kalbini, ruhunu sarmıştı. Bunu görüp anlayabilecek tek kişinin yanında bile konuşamamasının başka sebebi olamazdı.

{Tamamlandı} Ölümle Aşk Arasında|NefTah|Where stories live. Discover now