★3★

3.2K 212 23
                                    

Nefes ilk kez başka bir evde araladığında gözlerini ilk kez bulunduğu yerde insan sesleri vardı. Küçük kız çocuğunun kahkaha sesi mesela. Nefesin yüzünün gülümsemeyle aydınlanmasına sebep olacak kadar güzeldi. Ne kadar olmuştu insanlardan uzaklaşalı? En son ne zaman biriyle vakit geçirip eğlenmişti? Ya da dertleşmişti? Hatırlamıyordu. En çok da hatırlayamamak yakıyordu ya canını. Bir zamanlar o da böyle neşeli kahkahalar atıyor muydu? Ara sıra da olsa merak etmiyor değildi.

Eliyle silahını yokladıktan sonra kalkıp hazırlandı. Fırat müdürün dediğine göre iki polis şirkete çalışan olarak yerleştirilmişti. Çalışmaya gidenleri onlar koruyacaktı. Nefesin işiyse evde kalanları korumaktı. Fakat kız bununla yetinmeyecekti. Eğer Kaleli ailesine saldırmayı planlıyorlarsa birilerini Karadenize yollamış olmalılardı. Etrafta dolaşıp şüpheli bir durum olup olmadığını kontrol etmeyi düşünüyordu düşünmesine de nasıl yapacağını bilmiyordu. Burada insanlar ne yapıyorlardı? Ya da normal insanlar birlikte dışarı ne diye çıkıyorlardı? Saçlarını toplarken "Ulan Nefes, insanlıktan çıktın yemin ederim," diye homurdandı. Normal insanların ne yaptıklarını bilmeyecek kadar soyutlamıştı kendini hayattan.

Kaleli ailesi her sabah olduğu gibi sofra başındaydılar. Genç kız onların neşesine hayran kalarak aralarına katıldı. Yüzü her zamanki gibi ifadesiz, bakışları soğuktu. Ona göre değildi böyle ortamlar. Çayından bir yudum alıp konuşmalarını sessizce dinledi.

"Abi, sen bu gün işe gelecek misin?"

"Ben gideyrum gitmesune de sen gelmiysun, koçum."

"Niyeymiş o?"

Mustafa Kaleli bakışları ile kadınları işaret edip "Sen kal da, Tahir. Hepimizun gitmesune ne gerek var?" diyerek kardeşini uyardı. Kadınları evde yalnız bırakamazlardı. Tahir de bunun farkındaydı ancak Nefesin varlığından rahatsız oluyordu. Kız çok garipti. Garip ve güzeldi. Tahiri dün birkaç saniye içinde delirtecek kadar öfkelendirmişti. Şimdiyse anlamaya çalışır gibi bakıyordu etrafına. Sanki ilk kez aile sofrasına otururmuş gibi... Kızın bu hali gerilmesine neden oluyordu. Yine de abisine karşı gelmek istemediğinden başını olumlu anlamda salladı.

Nefesin de Tahirden farkı yoktu. O da gergindi ama Tahir gibi birinin varlığı yüzünden değildi böyle oluşu. Bulunduğu ortam gerilmesine sebep oluyordu. Çalıştığı restorana her gün aileler gelip gidiyorlardı. O da insanlara gülümseyip hizmet ediyordu. Kendini her daim bir şeyler düşünmeye zorladığından aileleri ve sevgilerini gözardı edebiliyordu. Şimdiyse... Şimdiyse bu mümkün değildi. Çalışarak kafasını dağıtabileceği ortamda değildi. Onlardan biriymiş gibi yanlarında oturmak, hatta sohbetlerine katılmak zorundaydı.

Evin gelininin, yani Asiyenin kızının saçlarını okşaması üzerine bir sızı hissetti Nefes. Tam kalbinin ortasında, kurtulamadığı o boşlukta... İşte o an hüzün yıllardır koruduğu ifadesizliğini gölgelemişti. Annesini hatırladı neden sonra. Aslında hatırlamaya çalışmıştı çünkü görüntüsü zihninde silikleşmişti. İnsan annesini unutur muydu? Nefes unutmuştu. İnsan aile kelimesinin anlamını bilmez miydi? Nefes bilmiyordu. İnsan sevginin, şefkatin ne olduğundan habersiz olur muydu? Nefes habersizdi. Titreyen eliyle cebinden telefonunu alıp kalkmak için müsaade istedi. Aslında kimse aramıyordu fakat biraz daha orada kalırsa kendine hakim olamaya bilirdi. Risk alamazdı. Kaleli ailesinin onun hakkında her hangi bir şey öğrenmesini göze alamazdı.

Mustafayla Yangazların işe gideceğini bildiğinden arka tarafa doğru ilerledi. Onu görseler soru sorarlardı. Konuşmak istemiyordu. Sessizliği sevenlerdendi Nefes Zorlu. Kelimelerin gücü yıllar önce kalbini paramparça eden dokuz kelimeyle kaybolmuştu. Kızı hayata küstüren o kelimeler... Konuşma isteğini öldüren o kelimeler... Her şeyi sonlandıran o kelimeler...

{Tamamlandı} Ölümle Aşk Arasında|NefTah|Where stories live. Discover now