Korkak

26.8K 1K 19
                                    

Kerem'in anlatımından:

Meryem'e gereken müdahale yapıldıktan sonra onu bekçilerin arabasına bindirip hastaneye gönderdik. Biz ise gece yarısı salak gibi eve yürüyerek dönmeye karar verdik. Hem zaten arabada da yer yoktu hepimize.
- Üşüyorum. - dedi Alina bana sarılarak
Hemen tişörtümün üzerindeki gömleği çıkarıp ona verdim. Zaten donmuştu, daha fazla donmasa bari. Onu giyip elimi tuttu.
- Kırık olmadığı için çok şanslı. Yüreğim ağzıma geldi korkudan.  - dedi Mustafa
- Evet, çok şükür sadece burkmuş. - dedi Alina onun koluna girerek
- Ben onu bıraktığımda çok kötüydü, şimdi ise hiçbir şeyi yoktu. - diye devam etti Musti
- Bilmiyorum, yarın gidip ona sorarsın. - dedi Alina
- Sen yoksa ondan hoşlandın mı? - dedim sırıtarak
- Sen beni ne sanıyorsun? - dedi Mustafa durarak
- Her gördüğü kızdan hoşlanıp başımı derde sokan bir baş belası. - dedi Alina sessizce gülerek
- Ondan gerçekten hoşlanmadım! Beni tanımamasına rağmen durup beni dinledi. Acı çekiyordum ve o beni anladı. Peki sen hiç yanıma gelip benim neden üzgün olduğumu sordun mu? - dedi bağırarak
- Mustafa. - dedim uyarıcı bir ses tonuyla
- Ben, sana yardım ettiğimi düşünüyordum. - dedi Alina sessizce
- Ediyorsun. Şey...ben..özür dilerim. Çok abarttım! - dedi ve hiç arkasına bakmadan bizim önümüzden ilerlemeye başladı
- Senin suçun değil. Üzülme. - dedim yanağını öperek
- Neşesi yerine gelsin diye sadece şaka yapmak istemiştim. - dedi
- Biliyorum.
Elini yine sıkıca tutup biz de eve doğru yürümeye başladık. On dakikanın sonunda varabilmiştik. Eve girer girmez Kenan ve Fahriye teyze soru yağmuruna tuttular bizi. Ama biz yorgunuz diyerek kurtulduk. Odama gittik beraber.
- Sen istersen bi duş al, bende biraz yemek getireyim, ha? - dedim
- Peki. - dedi Alina ve direkt banyoya girdi
Yine salona döndüm. Kenan televizyon seyrediyordu, teyzem ise yoktu ortalıkta.
- Mustafa geldi mi? - dedim Kenan'ın yanına oturarak
- Sizden önce geldi ve hiçbir şey demeden odasına gitti. - dedi
- Hıhı.
- Siz iyi misiniz?
- Evet, sadece küçük bir tartışma.
- Anlat bakalım, yaralı kız kimdi?
- Meryem. Ayağını burkmuş. - dedim
- O iyi mi?
- Evet, iğne falan yaptılar. Hem büyütecek bir şey değilmiş.
- Peki dedesi gelmedi mi?
- Torunundan haberi olmadı ki.
- Karısı öldüğünden beri ne çocuklarına ne de torunlarına ilgi göstermiyor. - dedi
- Doğru.
- Peki. Sen yorgun degil misin, neden geldin?
- Yemek için, açız.
- E biz yemeği yaptık, ama kimse yemeden buzdolabına koyduk. Git istediğini al.
Yerimden kalkıp mutfağa girdim. Elime bir tabak aldım ve buzdolabını açarak ne var ne yok baktım. Beğendiğim şeylerden tabağa koydum ve iki çatal alarak odaya döndüm. Alina hala banyodaydı. Aklıma gelen fikirle tabağı sehpanın üzerine bırakıp çıktım yine odamdan. Yavaşça bodrumun kapısını açtım ve girdim. Önümdeki basamakları hızla inerek içkilerin yanına gittim. Aradığım şarabı bulduğumda şişeyi elime alıp çıktım bodrumdan. Sessizce mutfağa girip iki bardak aldım ve koşarak odama döndüm. Girince arkamdan kapıyı kilitledim.
- O ne?
Arkamı dönüp Alina'ya baktım. Üzerindeki havlu bacaklarını zor saklıyordu.
- Senin niyetin beni öldürmek falan mı? - dedim kaşlarımı kaldırıp yüzüne odaklanmaya çalışarak
- Niye? - dedi yanıma gelerek
- Üzerine bişey giy.
- Ama banyodan daha yeni çıktım ve tenim halen nemli. Ben böyle giyinemem ki.
- O zaman uzak dur.
- Tamam sevgilim. - dedi ve arkasını bana dönerek koltuğa oturdu
Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. Sonra elimdeki şarabı açıp ikimizin bardaklarınada azar azar döktüm ve gidip onun yanına oturdum. Bardağını ona verip bende yemeye başladım. Ama bu çok zordu. Sevgilim yanımda neredeyse çıplaktı ve ben tabi ki bundan etkileniyordum. Erkeğim ben, tabi ki etkileneceğim.
- Sen benim çıplaklığımdan rahatsız mı oluyorsun? - dedi yemeyi bırakarak
- Hayır. - dedim dolu ağızla
- Bana pek öyle gelmedi, ama ben yine de pijamalarımı giyeyim. - dedi ve yanımdan kalktı
Çantasından pijamalarını alıp yine banyoya döndü. Tuttuğum nefesimi verdim. Zaten bence de giyinmenin vakti gelmişti.
Alina'yı beklerken telefonumu çıkarıp bir şarkı açtım. Yemeyi bırakıp odanın bir kısmını boydan boya kaplayan pencerenin önüne geçtim. Gördüğüm iki şey beni hayat boyu rahatlatırdı. Karanlık ve sessizlik. İstanbul'da hiç rastlanmayan iki özellik. Derin bir nefes alarak düşünmeye koyuldum.
- Ben dünyanın en büyük aşığı olabilirim. Ben koynunda yüz sene bin sene durabilirim. Ben Leyla'yı, Mecnun'u, Ferhat'ı, Aslı'yı, Musti'yi bilmem ama, Kerem'i iki gözüm kapalı bulabilirim.
Gülerek şarkıyı söyleyen Alina'ya döndüm.
- Güzel beste. - dedim ellerimi beline dolayarak
- Teşekkür ederim. - dedi kafasını sallayarak
Kendini parmak uçlarına kaldırıp öptü beni. Bende onu kendime doğru çekerek karşılık verdim. Dilini benim ağzıma sokmaya çalışınca gülerek izin verdim. Ellerimi belinden kaydırarak poposunu avuçladım, ve o an bişey fark ettim. Ondan yavaşça ayrılarak üzerinde bi göz gezdirdim.
- Sen hani pijama giyecektin? - dedim
- E giydim ya. - dedi göstererek
- Pijamanın alt kısmı nerede? -
- Onu ben evde unutmuşum ya, bu akşam böyleyim. - dedi sırıtarak
Üzerinde bir tişört, altındaysa sadece siyah kilot. Bunu bilerek yapıyor değil mi? Beni test ediyor. Benden uzaklaşıp sehpanın üzerinden bardakları alıp yine yanıma geldi. Benimkini bana verdi. Bardaklarımızı tokuşturunca ikimiz de diktik kafaya şarabı. Tam bu sırada şarkı değişti ve "Mey" başladı.
- Bu şarkı nedense bana bizi hatırlatıyor. - dedi, sonra da söylemeye başladı
Boş bardakları alıp gidip yine şarap koydu ve yine yanıma gelip kafaya dikti onu.
- Yavaş ol. - dedim
- Tamam. - dedi ve bi o yana bi bu yana sallanarak kendine yine şarap koydu
Onuda kafaya dikince bardağı bıraktı ve yatağın üstüne çıkarak hem şarkıyı söylemeye hemde oynamaya başladı.
- Alina saat çok geç ve diğerleri uyuyor. - dedim yanına giderek
- Bana ne. - dedi zıplamaya başlayarak
- Alina. - dedim
- Sende gelsene çok keyifli.
Yatağın üzerine çıkıp onu tutmaya çalıştım. Ama benden sürekli kaçıyordu. Sonunda onu tutup hiç beklemediğim bir hamle yaparak beni itirdi. Ben yatağa düşünce oda üstüme oturdu.
- Biraz sakinleş. - dedim kalkmaya çalışarak
- Kalkma! - dedi beni iterek
- Tamam. - dedim kafamı yine yastıklara koyarak
- Üzerindekileri çıkar!. - dedi
- Ne?
- Beni duydun, soyun.
Onu dinleyip tişörtümü çıkardım ve yere attım. Gözlerime uzun uzun baktıktan sonra baş ucumda bulunan ışığı uzanıp söndürdü ve tutkuyla dudaklarımı öptü.

Baş Belası KüçüğümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin