Sen de mi Ryan?

19.8K 722 24
                                    

Kerem'in anlatımından:

- Hamileyim. - dedi Alina
- Nasıl yani? Ne? Sen hamilesin? Ben mi biz mi bebek olacak?
- Ne diyorsun Kerem sen? - dedi gülerek
- Bizim bebeğimiz mi olacak?
- Evet.
Heyecanla yerimden kalkıp onu kucağıma alıp döndürmeye başladım. - Kerem yapma, bak zaten midem bulanıyor üzerine kusarım. - dedi gülerek
Durup onu yere indirdim ve öpmeye başladım.
- Sakin ol.
- Bebeğimiz olacak nasıl sakin olayım? - dedim bende gülmeye başlayarak
- Evet, bizim küçük bir bebeğimiz olacak. İkimizin bebeği. Bizim canımız, kanımız. - dedi yüzümü avuç içlerine alarak
- Ne zaman öğrendin? - dedim koltuğa oturup onuda yanıma çekerek
- Geçen hafta. Adetim gecikince şüphelendim ve gidip kendime gebelik testi aldım. Test pozitif çıktı, ama ben yinede emin olmak için doktora gittim ve sonuç dört haftalık hamileyim. - dedi
- Bana neden söylemedin?
- Dedim ya emin olmak istedim diye, senin çocuk istediğini biliyorum ve eğer hamile değilsem üzülme diye söylemedim.
- Sen ne güzel bir şeysin ya. - dedim yanaklarını öperek
- Sakin ol sevgilim.
- Olamıyorum. Başka kim biliyor, birine söyledin mi?
- Hayır, onun varlığından sadece anne ve babası haberdar. - dedi elini karnına koyarak
Bende elimi onun elinin üzerine koydum. Bu daha önce hiç yaşamadığım bir duyguydu. Heyecandan elim ayağım titriyordu.
- Mucize gibi değil mi? İkimizin bebeği, bizim yaptığımız bir çocuk. Dört haftalık öyle mi?
- Evet, tahminen Mustafa'nın doğum günü partisinden sonra oldu. Onlarda kaldığımız gece korunmadık ve bende sonra ilaç kullanmayı unuttum.
- Ne fark eder ki? Sadece nişanlıyız diye korunuyorduk, evlenince zaten çocuk yapacaktık. Düğünden önce olduysa ne olmuş yani? Ailene şimdi değil de düğünden bir kaç hafta sonra söyleriz. - dedim
- Evet. - dedi gülerek
- Ben halâ inanamıyorum. O kadar güzel bir şey ki. Bir de doğunca düşünsene.
- Sen ağlıyor musun yoksa?
Elimi yanağıma koyup tek damla göz yaşını sildim.
- Duygulandım, ilk defa çocugum olacak. - dedim
- Aa, ne büyük tesadüf, benimde öyle.- dedi Alina sırıtarak
- Ben seni bırakamazken şimdi nasıl bırakırım? İki canlısın, seni daha çok korumam gerek artık. - dedim burnunu öperek
- Kerem ben kendimi koruyabilirim. - dedi masum bir şekilde bana bakarak
- Biliyorum sevgilim. Ama artık dibimden ayrılmak yok. Okulunda bitti, sadece bir tane sınavın kaldı, onuda geçince artık sadece benimle kalıcaksın. Gözlerimi senden ayırmayı düşünmüyorum.
- Şaka yapıyorsun değil mi?
- Hayır, çok ciddiyim. Tamam belki sürekli dibimde durmayabilirsin, ama artık tamamen burada yaşayacaksın.
- Zaten evlenince burada yaşayacağım. Üç hafta daha bensiz ve bebişimiz olmadan dursan ölür müsün sanki? - dedi dudaklarını bükerek
- Ölürüm tabi.
- Beş yıl dayandın biraz daha dayan. Şimdi kalk ve bize kahvaltı hazırla.
- Sen istersin de ben yapmam mı? Ama midenin bulanmayacağı bir şey yapayım, ne istersin?
- Midem her şeyden bulanıyor.
- Kıyamam ki ben sana. E ne yiyelim?
Meyveli yoğurt yiyelim mi? İster misin? - diye sordum
- Çilekli var mı?
- Var güzelim. Hemen getiriyorum. - dedim ve mutfağa gidip iki yoğurtla iki kaşık alıp yanına döndüm
Koltuğa bi güzel yayılıp televizyonu açtık. Birden aklıma gelen soruyla kafamı kaldırıp Alina'ya baktım.
- Sevgilim? - dedim
- Efendim hayatım. - dedi televizyondan gözlerini ayırmadan
- Hamilelik esnasında cinsel ilişkiye girebilir miyiz?
Yediği yoğurtla boğuldu. Elinden alıp sırtına yavaşça vurdum.
- Ne diyorsun sen ya? - dedi
- E merak ediyorum. - dedim
- E dün akşam girdik, dün akşamda hamileydim ve bir şey olmadı.
- Bebeğe öyle zarar gelmez değil mi?
- Hayır. Ablam hamileyken onunla doktora ben gidiyordum. Tabi oradan biliyorum zarar gelmeyeceğini. Ama sadece 4. aya kadar. Ondan sonra bebek zarar görebilir.
- Bir dahakine doktora beraber gideceğiz, sormak istediğim şeyler var.
- Neymiş onlar? - dedi
- Ya sen yoğurdunu yesene.
- Bitti. - dedi dudaklarını büzerek
- Al başımın belası, al. Ben ne yapacağım sizinle.

Alina'nın anlatımından:

Alarm çalmaya başladığında kafamı kaldırıp zorla kalktım yataktan. Güzelce bi esnedikten sonra ellerimi karnıma koyup okşadım.
- Günaydın miniğim. - dedim sırıtarak
Lavaboya uğrayıp artık günlük rutinim haline gelmiş mide bulantısıyla başa çıktım. Elimi yüzümü yıkayıp giyindikten sonra mutfağa annemin yanına indim.
- Günaydın annem. - dedim ona sarılıp kısa saçlarını öperek
- Günaydın kuzum. - dedi alnıma öpücük kondurarak
- Yardım ister misin?
- Hayır, kahvaltı zaten hazır. Herkes uyurken gel biz seninle oturup biraz konuşalım.
- Ne hakkında? Çünkü pastaneye gideceğim.
- Gel otur şimdi buraya. - dedi beni mutfaktaki sandalyeye çekerek
Kendisi de karşıma oturup uzun bir süre baktı bana.
- Sende bir değişiklik var. - dedi birden
- Ne? - dedim
- Evet. Son bir haftadır garip davranıyorsun.
- Annem üç gün sonra sınavım var, iki hafta sonra düğünüm var, tabi garip olacağım. - diye geçiştirmeye çalıştım
- Hayır öyle değil. Başka bir şey var ve sen bana söylemiyorsun! Neyin var Alina?
Ne olsun ya? Birazcık hamileyim sadece.
- Nereden çıkardın şimdi bunu anne?
- Alina sen küçük bir kız çocuğu değil bir kaç gün sonra evlenecek olan sorumlu bir kadınsın. Şimdi annene yalan söylemeyi bırak ve neyin var söyle.
Annem ben sana hamile olduğumu nasıl söyleyeyim şimdi. Biz daha Keremle evlenemedik bile, nasıl yaptınız der durursun şimdi. Ama söylemezsem de rahat bırakacağı yok, yalan mı söylesem?
- Annem? - dedim sessizce
- Söyle yavrum neyin var? - dedi elimi tutarak
- Anne beşincisi yolda.
- Beşinci ney?
- Beşinci torun. - dedim
Kaşlarını çatıp bir kaç saniye söylediğim şeyi sindirmeye çalıştı.
- Hamile misin? - dedi şaşkınlıkla
- Evet. - dedim sessizce
- Yavrum sen niye bana söylemedin?
- Korktum çünkü.
- Kızım ben sana bişey dermiyim. Siz zaten evleneceksiniz kötü bişey yok ki bu bebekte. Korkmana gerek yok. - dedi bana sıkıca sarılarak
- Ben üzgünüm anne. Düğünden önce oldu diye kızarsınız sandım.
- Düğün ne ki kuzum, sizin kalpleriniz zaten artık birleşmiş. Hiç üzülme, ağlama yavrum. Kimeseye söylemeyiz olur biter. Ne var ki bunda o kadar korkacak? - dedi akan göz yaşlarımı silerek
- Özür dilerim.
- Ağlama kuzum benim. Sen benim küçük bebeğimsin, bir de bebeğin mi olacak senin.
- Bana kızdın mı?
- Hayır kızmadım, sen ağlama bebeğim, tamam mı? Nişanlısınız siz.
- Peki.
- Doktora gittin mi? Kaç haftalık benim beş numaram?
- Dört haftalık. - dedim sırıtarak
- Dört hafta öyle mi? Sen ve Kerem?
- Anne yapma utanıyorum zaten.
- Utanma kuzum, hiç utanma. Hele ki benden.
- Tamam. - dedim gülerek
- Ha şöyle gül kuzum, hiç ağlama tamam mı?
- Peki.
- Kimler biliyor başka hamile olduğunu?
- Sadece Kerem.
- Babana şimdi mi söyleyelim yoksa düğünden sonra mı?
- Düğünden sonra söyleyelim.
- Sen nasıl istersen. Şimdi gel kahvaltı edelim.
- Anne ben istemiyorum. Zaten yediğim her şeyi çıkarıyorum, istemiyorum bişey. - dedim
- Oy senin mide bulantıların da mı başladı? Kıyamam ben sana kuzum. - dedi saçlarımı öperek
- Ben pastaneye gideyim, orada yerim bişeyler.
- Bak kahve falan içmek yok tamam mı yavrum. Meyve suyu iç, çay iç onun yerine. Bol bol meyve sebze ye.
- Tamam anne.
- Dikkat et tamam mı kuzum.
- Peki annem. - dedim ve yanağına öpücük kondurup çıktım mutfaktan
Ayakkabılarımı giyince çantamı alıp çıktım evden. Yürüyerek pastaneye kadar gittim. Kızlar pastaneyi açmıştı bile. İçeri girip hepsine selam verdikten sonra mutfağa gittim. Masal'ı görünce şaşkınlıkla baktım ona.
- Yenge sen ne yapıyorsun burada? - dedim yanına gittikten sonra
- İşimi yapıyorum tatlım. - dedi bana bakarak
- Çocuklar hasta değil mi?
- Evet, küçük bir salgın sadece endişelenecek bişey yok.
- Neredeler şimdi, kreşte mi?
- Hayır evde dinleniyorlar.
- E kim bakıyor onlara?
- Alperen. - dedi omuzlarını kaldırarak
- Sende Alperen ve çocukları yalnız bıraktın öyle mi?
- Evet. Birazda o baksın. Çocukları ben kendim yapmadım ya. - dedi gülerek
- Haklısın. Şey..Masal çocuk bakmak çok mu zor? Yani sen birde üçüz doğurdun ya? Zor mu?
- Dünyanın en zor, ama en severek yaptığım mesleği. Zor olan ne biliyor musun? Onu doğurmak, uykusuz kalmak, sürekli bez değiştirmek, kendine vakit ayıramamak, sonra diş çıkartıyoruz sürekli ağlıyoruz. - diye anlattı bana bakarak
Bebeğim düşündüm de sen hiç çıkmasan mı? Bak Masal ne diyor, kokulu bez, diş çıkarma, uykusuz geceler. Ben seni böyle de severim miniğim. Hiç dışarı çıkıp kendini yorma.
- Çok zor gibi görünüyor. - dedim
- Ama en güzeli de daha başta. Onu ilk kucağına aldığında ki o muhteşem an, sana ilk anne dediğinde, ilk adımını attığında. Bunlar anlatılamaz Alina. - dedi heyecanla
Yok yavrum kararımı değiştirdim ben, hiç dokuz ay bekleme hemen gel.
- Peki. Sana kolay gelsin ben odama gidiyorum, bişey olursa çağır tamam mı? - dedim
- Tamam.
Mutfaktan çıkıp küçük çalışma odama gittim. Çantamı köşeye bıraktım. Masanın üzerinde duran çiçekleri görünce hayretle bakındım. Kerem mi getirmişti onları buraya? Sırıtarak papatyaları alıp kokladım, mis gibi kokuyorlardı. Üzerinde not falan da yoktu. Kerem bırakmıştır ya. Başka kim olacak benim öküzümden başka. Kapının çalınmasıyla arkamı dönüp:
- Gel. - dedim
Kapıdan giren Ryan'ı görünce çiçekleri bırakıp sarıldım ona.
- Hoş geldin canım. - dedim
- Hoş buldum. Ne yapıyorsun bakalım görüşmeyeli? - dedi
- Hiç, bildiğin gibi. Otursana ya. İstediğin bir şey var mı? Kahve, çay?
- Sadece su istiyorum. - dedi ve sandalyeye oturdu
İnci'den su ve meyve suyu istedikten sonra kendi yerime geçtim.
- E, sen ne yapıyorsun Ryan? - dedim
- Hiç bende. Evde canım sıkıldı yanına geleyim dedim.
- İyi yapmışsın. Şey, Mustafa biraz tartıştığınızı söyledi, aranız düzeldi mi?
Ryan bir şey demeden elindeki tek taşı gösterdi.
- Aman Allah'ım! - dedim şaşkınlıkla
- Evet, bana evlenme teklif etti. - dedi sırıtarak
- Çok sevindim Ryan, tebrikler. - dedim kalkıp ona sarılarak
- Teşekkür ederim.
- Nasıl oldu, anlatsana.
- Ya ben iki gündür ona trip atıyordum, dün akşam geldi barışalım mı dedi. Yanında bir de lahmacun var bununla barış imzalayalım dedi. Lahmacun kutusunu açıp bi baktım, ortada bu duruyor. Şok geçirdim ya. Pizzaya, pastaya koyanı duymuştum da lahmacun ne? - dedi gülerek
- Hay Allah'ım. İyi yine lahmacunmuş, birde tavuk döner olsa? Etle beraber yüzüğü mideye indirirdin bence.
- İndirirdim tabi. Tavuk döner yenmez mi?
- Ve barıştınız öyle mi?
- Evet.
- Ya bu çocuk beni öldürecek.
- Alina sana söylemek istediğim bir şey var. - dedi ciddi bir şekilde
- Dinliyorum. - dedim bende gülmeyi keserek
- Ben buraya taşındığımda sen bana çok yardım ettin, Mustafa'dan görmediğim desteği sen gösterdin bana. Dostum oldun, hatta kardeşlik bile yaptın. Benim en çok güvendiğim kişi sensin.
- Ne oluyor Ryan?
- Alina ben hamileyim.
- Ne? - dedim şaşkınlıkla
- Hamileyim. - dedi
Sen de mi Ryan?
- Bu çok güzel bir haber. - dedim gülümsemeye çalışarak
- Benim için sevinmedin mi Alina?
- Hayır Ryan ben çok sevindim, sadece biraz şaşırdım ondan. Tebrik ederim.
- Sağol. - dedi gülerek
- Doktora falan gittin mi?
- Evet.
- Kaç haftalık peki?
- Dört.
- Yok artık. - dedim şaşkınlıkla
- Ne?
- Yok bişey, üzgünüm.
- Sen bu gün bir garipsin sanki.
- Stresten. - diye geçiştirdim gülerek
- Sakin ol ya. Dün oturup hesapladım ve tamda Mustafa'nın doğum gününde olmuş biliyor musun? - dedi gülerek
- Çüş! Sen benimle dalga mı geçiyorsun Ryan?
- Hayır, ne oldu Alina?
- Yok bişey.
- Söylesene ne oldu Alina?
- Ben, sadece şaşkınım o kadar.
- Bana yalan söylüyorsun.
- Tamam. Evet aslında bir şey var. - dedim sonunda
- Nedir o?
- Ben de hamileyim Ryan.
- Ne?
- Evet, hemde dört haftalık, ve büyük ihtimal bizim bebekte Mustafa'nın doğum gününde oldu.
- Yalan söylemiyorsun değil mi? - dedi - Hayır. Sen bunları söyleyince şaşırdım. İkimizde de hamileyiz Ryan. - dedim gülerek
- Hemde aynı günde hamile kalmışız, bu çok garip.
- Mustafa'ya söyledin mi?
- Hayır, dün akşam evlilik teklif ettiğinde söylesem mi diye düşündüm, ama ilk önce sana söyleyip fikrini almak istedim. Sen Kerem'e söyledin mi?
- Evet, söyledim.
- Ne yaptı peki?
- Resmen delirdi, sevinçten ne yapacağını bilemedi.
- Kıyamam ya. Sence Mustafa ne yapar?
- Sevinir tabi kızım. Hatta havalara uçar sevinçten.
- Haklısın. Ben hemen gidip aşkıma söyleyeyim. - dedi yerinden kalkarak
- Dur. Öyle kuru kuru söyleme, bişey yap ki kalpten gitsin. - dedim
- Haklısın. Ne yapayım?
- Ne bileyim? Senin çizimin iyi bişeyler çiz.
- Doğru ya. İlk önce eve gidip bir şey çizeyim, sonra onun yanına gidiyorum. Bu arada bebişlerimize tebrikler. Sonra görüşürüz canım. - dedi ve koşarak odadan çıktı
Elimi karnıma koyup okşadım ve bebeğime konuşmaya başladım.
- Miniğim aileden biriyle daha tanıştın, bu hayat dolu biraz çatlak Ryan teyzen. Gördün mü, o da aynı günde hamile kalmış. Çok garip değil mi?

Kerem'in anlatımından:

Arabayı evin önüne park edip indim. Kilitledikten sonra ev kapısını açıp girdim. Ceketimi çıkarıp koltuğa attım sonra gömleğimin üst düğmelerini ve kol düğmelerini açtım. Belli ki evde yalnızdım. Koray Zehra peşinde, Alina sınav derdinde.  Mutfağa gidip kendime bir bardak viski koyup odama çıktım. Yatağın üstünde duran giysileri görünce Alina'nın burada olduğunu anladım.
- Alina? - diye seslendim
Ses gelmeyince banyoya yöneldim ve kapıyı açıp girdim.
- Sevgilim. - dedim onu küvette görünce
- Kerem? Ne zaman geldin? Hiç duymadım seni. - dedi
- Şimdi geldim. - dedim klozet kapağına oturup ve onu izlemeye başladım
- Halâ hesaplardan para çalanı bulamadın mı sevgilim?
- Bulduk.- dedim bardağımdan bir yudum alarak
- E kimmiş? Çalışanlardan biri mi?
- Evet.
- Niye yapmış bunu?
- Çocuğunun ameliyatı için. İlk başta yalan söylediğini düşündüm, ama hastaneye kadar götürdü beni oğlunu göstermek için. Doktorla da konuştum, biraz daha geç kalsaydınız muhtemelen oğlunuz ölürdü dedi. Kızamıyorum da sevgilim. Adam sadece oğlunu kurtarmak istemiş.
- Sana niye söylememiş?
- Korkmuş çünkü.
- Çok gergin görünüyorsun. Yanıma gelsene. - dedi uzanıp elimi tutarak
- Hayır, küvet küçük. Seni ve bebeğimizi sıkıştırmak istemiyorum.
- Sıkışmayız. Gel hadi sevgilim.
Kalkıp soyundum ve küvete bacaklarının arasına girdim. Sırtımı göğsüne dayadım, o da elleriyle sardı beni.
- Çok gerginsin sevgilim, gevşe biraz. - dedi yanağımı öperek
- Biliyorum.
- Sana bir şey söylemem gerek sevgilim.
- Söyle hayatım. - dedim kafamı çevirip ona bakarak
- Ben sınavı geçtim. - dedi gülerek
- Ne demek geçtim? Sınav çarşamba değil miydi?
- Evet, ama gaçen hafta arayıp bugün olacağını söylediler. Gittim ve başarıyla aldım sınavımı.
- Aferin benim sevgilime. Neden bana söylemedin? - dedim ve öptüm boynunu
- Bilmiyorum. Geçemem diye korktum, ama miniğimiz bana çok destek oldu.
- Bir aferin de bizim bebeğimize. - dedim gülerek
- Bugün anneannesi onun varlığını öğrendi. - dedi kafasını boynuma gömerek
- Söyledin mi?
- Sabah çok garipsin neyin var diye sıkıştırdı beni. Bende dayanamadım söyledim.
- Tepkisi ne oldu peki?
- Birazcık kızdığını, ama çok sevindiğini söyledi. Zaten düğün bir iki hafta sonra dedi, korkma, ağlama sakın dedi. Sizin zaten kalpleriniz birleşmiş, evlilik nedir ki dedi.
- Doğru tabi. Benim kalbim seninle beraber atıyor kadın, anla artık şunu.- dedim ellerini öperek
- Sevgilim biri daha biliyor hamile olduğumu.
- Kim o?
- Ryan. - dedi
- Dayanamadın söyledin değil mi?
- Evet söyledim, ama o da söyledi.
- Ne söyledi.
- O da hamile. Hemde ne zaman hamile kalmış biliyor musun? Mustafa'nın doğum gününde.
- Yok artık.
- Gerçekten.
- Ciddi misin? Çünkü bu gerçekten çok garip. - dedim
Birden kafasını kaldırıp baktı bana.
- Kerem o gece Masal ve Alperen de Mustafalarda kaldı. - dedi
- Hadi hayırlısı.

Baş Belası KüçüğümWhere stories live. Discover now