Bölüm 2- DEDİKODU KAZANI

134 53 11
                                    

"Ne yaptım dedin!" diye bağırdığında kulak zarımda kalıcı hasar bıraktığına eminim Asya'nın.

Dün geceyi ona anlatmamalıydım belki de. Ama anlattım. Daha da önemlisi anlatmak istedim. Ona anlatmak istedim düşünmek istedim. Dün gece eve geldiğimden beri düşünüyorum ve hala düşünmek istiyorum. Kalbimin küçük bir kısmı dün eve hiç gelmemiş olmayı diliyor yinede eve gelerek doğru olanı yaptığımı biliyorum. Hayatımın en büyük hatasını yaptım belki de ama nedense buna değdiğini düşünüyorum. Biliyorum ben öyle bir insan değilim ve olamam da ama yinede ilk defa yaşadığımı hissettim ben. Yosun yeşili gözleri olan o adam o kadar güzel gülümsüyordu ki ilk defa kalbim o kadar hızlı atmıştı. İsmi bile o kadar güzeldi ki içimdeki İstanbul onu bir kez daha görmek için can atıyordu oysa onu bir daha görmemem gerektiğini biliyorum. Aslında Asya'yı karşıma oturtup ondan akıl almak istiyorum bu konuda ama o kadar sert çıktı ki cesaret edemiyorum.

"Sen yap demiştin şimdi niye böyle aşırı tepki gösteriyorsun anlamıyorum" diyorum sakince.

Tuhaf ama sakinim çünkü mutluyum. Neden mutluyum bilmiyorum. Dün en dibe batmıştım bugünse bulunduğum yerden çok memnunum. Sanki hiç bu kadar aşağıya düşmemişim gibi, sanki kendi isteğimle inmişim gibi, sanki hiç aldatılmamışım gibi. Aslında sanki yeniden doğmuşum gibi. Çamurun içine düşmüşüm ama sanki hiç düşmemiş gibi uzanmış yıldızları izliyorum.

Yinede Asya ısrarla kavga etmek istiyor ama ben dün tüm enerjimi tükettim şu anda kavga etmem mümkün değil. Ve bunu düşündüğüm anda dün tekrar canlanıyor bedenimde. Uzay'ı hissediyorum, ellerini, nefesini, gülüşünü şu anda her şeyiyle onu hissediyorum. Şu anda ciddi bir konuşmayla uğraşabilecek durumda değilim duş alıp okula gitmem ve bütün gün dünü aklımda canlandırmam gerekiyor. Belki eve dönünce de Uzay'ı araştırırım biraz, ya da Asya'ya sorarım.

"Bunu okulda ki herkes duyacak İstanbul. Cidden anlamıyorsun değil mi? Okulda her kız ona âşık ve bu dedikodu yayılacak bütün okul duyacak Emre'de buna hazır mısın?" diyor Asya şefkatle.

"Ne demek herkes duyacak Uzay bizim okulda mı?" diyorum.

"Psikoloji okuyor Uzay." Diyor.

"Ve ben bunu hiç bilmiyordum cidden okuldan soyutlamışım kendimi" diyorum sakince.

Hala son derece sakin olmam Asya'yı çıldırtıyor biliyorum. Ama içimde gram telaş yok. Sanki Emre bile hiç umurumda değilmiş gibi. Artık benim insanların ne düşündüklerini umursayacak takatim kalmamış. Hele beni aldatmış bir adamın ne düşündüğünü hayatta umursayamam.

"İstanbul buna hazır mısın dedim?" diyor.

"O beni aldattı bunu ve hayatıma bundan sonra girecek olan erkekleri duymasında sakınca yok ayrıca Uzay'la sadece öpüştük tamam mı?" diyorum.

"Anlamıyorsun" diyor.

"Bak Asya kavga etmek istiyorsun ama edemem tamam mı o kadar yoruldum ve artık o kadar umursamıyorum ki şu anda dünya yansa ben zaten sıcağı çok severim derim tamam mı? O yüzden lütfen kapat konuyu." Diyorum.

Cevap vermeden çıkıyor odamdan.

Yarım saatlik duş alma sürecim boyunca Asya'nın söylediklerini düşünüyorum. Emre benimle barışmak için mesajlar atıp duruyor hala. Peki, ne olacak bunu duyunca? Tamamen vazgeçecek. Vazgeçsin istiyor muyum? Neden istemiyim ki? Bu çocuk beni aldattı. Er ya da geç vazgeçecekti zaten çünkü onu affetmem gibi bir olasılık yok. Hem bende zaten vazgeçsin diye cevap vermiyordum mesajlarına. O zaman bendeki sorun ne? Kalbim niye böyle acıyor şimdi? Emre yüzünden mi acıyor şu an kalbim? Eğer onun yüzündense niye bu kadar sakinim?

ZAMANDA VE UZAYDANơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ