Bölüm 22- GİT

46 17 25
                                    

Yeni bölüme hoşgeldiniz :) Beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın lütfen :) Eleştirileriniz benim için çok değerli yorumlarınızı esirgemeyin, keyifli okumalar :)

Tam bir sene. Ben bu adam ne zaman gidecek diye düşünürken tam bir senedir onunla uyuyor onunla uyanıyorum. Çıplak ayakları ve pijamasıyla mutfağımızda bize kahvaltı hazırlıyor, başım döndüğünde beni zorla hastaneye götürmeye çalışıyor, sigarasıyla perdelerimi sarartıyor, yorgun bir günün ardından başımı omzuna yaslayıp yorgunluk kahvemi içiyorum onun kokusu kahve kokusunu bile bastırırken.

Bu adamın elini tutup sırılsıklam oluyorum yağmurun altında sonra ben hasta olunca bana çorba yapıyor. Çorbası öyle güzel oluyor ki insan hep hasta olmak istiyor. Ben duştan çıkınca beni önüne oturtup özenle saçlarımı tarıyor ve kurutuyor. Benim için bazen bir sevgili bazen bir baba bazen de anne oluyor. O benim için her şey oluyor gün geçtikçe. Şimdi gitse düşerim ve kalkamam diyorum, bütün bunları bana düşündürtende dedirtende bu adamın bu kadar iyi olması. O bir gelişiyle benim bütün eksikliklerimi tamamladı gidişinin boşluğu beni yutar biliyorum. Bu adam benim bütün yaralarımı tek bir sargı beziyle çok güzel sardı ama biliyorum o sargı bezinin ucu onun eline bağlı eğer o giderse bütün yaralarım tekrar kanamaya başlayacak.

Ben ne güzel, ne zeki nede başarılı bir kız değilim. Hayatta böyle güzel bir hayatım olabileceğini düşünmezdim. Şimdi bir senenin ardından daha iyi anlıyorum kendimi. Şimdi biliyorum Uzay'ın peşinden neden gittiğimi çünkü buna değer. Ne kadar acı çekecek olursam olayım onunla geçirdiğim bu güzel günlere değer. Onun resmini çektiğim her ana değer, onu öptüğüm ona sarıldığım her ana değer...

Fazla anlam yüklememeliyim diye düşünmüştüm hep ama yanılmışım. Fazla anlam yüklemeliyim yaptığı her şeye. Ya giderse, ya kaybedersem diye yaşanmazmış o gün bu güzel adam evime taşınırken anlamıştım bunu. O yüzden görmezden geldim bütün korkularımı. Biliyorum korkular bizi korur deli cesaretimiz ise öldürür ama eğer Uzay için öleceksem hiç üzülmem. O yüzden bu kadar zaman sonra bile her sabah onu özleyerek uyanıyorum ben. İnsan uyurken yanında yatan adamı özleyebilir mi hiç, ben özlüyorum.

Sanki hayatım bir filmmiş gibi ya da güzel bir kitapmış gibi. Sanki camı açmışımda birden papatya kokusu sarmış her yanımı. Sabah kahve kokusuyla uyanmaktan bile daha güzel Uzay'ın kokusuyla uyanmak.

Sol tarafıma dönüp huzurla uyuyan adama bakıyorum. Dayanamayıp ellerimi yumuşacık saçlarında gezdirmeye başlıyorum. Bir insan uyurken bile nasıl bu kadar çekici gözükebilir aklım almıyor. İçinde ne kadar acı çektiğini saklayan gözleri kapalıyken çok daha genç duruyor Uzay. Çektiği acıların onu ne kadar büyüttüğünü düşünüyorum ve bir kez daha onun için ağlamak istiyorum. Saçlarındaki elimi yanağına indirip yeni çıkmaya başlamış sakallarında gezdirmeye başlıyorum. Biraz mırıldanıp arkasını dönüyor bana. Yanağına küçük bir öpücük kondurup gülümseyerek çıkıyorum yataktan.

Tam kapıdan çıkacakken Uzay'ın telefonu çalıyor, telefonunu elime alıp çıkıyorum odadan sessizce.

Uzay'ın telefonunu tezgaha koyduktan sonra kahvaltıyı hazırlamaya başlıyorum. Bu adama kahvaltı hazırlamak bile çok güzel. Çay suyunu koyduktan sonra yumurtayı sevdiği gibi yapmaya başlıyorum.

Masaya tabakları çıkartırken tekrar Uzay'ın telefonu çalınca dayanamayıp açıyorum telefonu.

Birden bir sene önceki rüyama dönüyorum duyduğum sesle. Oysa şimdi sorsanız dün gece gördüğüm rüyayı hatırlamam.

"Uzay" diyor rüyamdaki kadar güzel bir ses.

Esra olduğunu anlıyorum. Bir an için, küçük bir an için sesinin rüyamdakinden daha güzel olduğunu düşünüyorum. Acaba diyorum sesi bile bu kadar güzelse kendisi kim bilir ne kadar güzedir. Cevap veremiyorum. Sadece sessizce onu dinleyebiliyorum.

ZAMANDA VE UZAYDAWhere stories live. Discover now