Bölüm 15- BİRAZ DAHA KAL

38 21 31
                                    

Herkese merhaba :) söz verdiğim gibi iki bölüm üst üste yayınlıyorum bir kerelik :) keyifli okumalar umarım beğenirsiniz, eleştirmek istediğiniz noktalar olursa yorum yapmayı beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın lütfen :)

İlk defa gerçek bir randevuya çıkacağım. Açıkçası gereğinden fazla heyecanlıyım. Sevgilim diyemiyorum gönül rahatlığıyla. Artık biliyorum bu adamda bana karşı bir şeyler hissediyor belki benim ona hissettiklerim kadar değil ama hissediyor. Yinede korkuyorum. Gideceğini biliyorum ve öyle çok korkuyorum ki. Gidemeyeceğini söyledi biliyorum ama ben bu çok incinmiş adamın gidemeyeceğine inanamam ki.

Daha yaşayacak çok şey var diyorum kendi kendime. Hemen gitmese keşke. Beni biraz sevse, bana biraz sarılsa. Biraz daha kalsa benimle. Çok şey istemiyorum sadece birazcık daha. Ben ne zaman böyle bir insan oldum anlamıyorum. Beni bırakacak birini hayatıma ve kalbime aldım şimdide biraz daha kalsa diye dua ediyorum. Ben gerçekten ne zaman bu kadar aptal oldum?

Ama bu aptallık olamaz değil mi? Aşk böyle bir şey işte. Farkında bile olmadan bize milyonlarca tavizler verdirtiyor ve biz bu yüzden hep değiştiğimizi söylesek de aslında bizi değiştirerek büyütüyor değil mi? Yoksa sadece değişip aynaya bakınca kendimizden nefret edecek duruma gelmeyiz, gelemeyiz, eğer öyle olursa yaşayamayız, yaşayamam. O yüzden değişmiyoruz büyüyoruz biz. Belki de ben kendimi kandırıyorumdur kim bilir.

Heyecanla odama giriyor Asya.

"Hadi ama hazırlanma vakti bak geç kalacaksın" diyor.

O kadar heyecanlı ki aslında şu anda bana kızıyor olması gerekiyordu neden böyle heyecanlı anlamıyorum. Onun şimdi karşıma geçip Uzay'ın ne kadar kötü biri olduğunu ve beni çok kıracağını anlatması gerekiyor. Ama onun yerine sanki Uzay çok sevdiği bir arkadaşıymış gibi davranıyor. Beni şu anda üzmek istemediği için mi böyle yapıyor yoksa gerçekten Uzay'ı sevmeye mi başladı anlayamıyorum.

"Uzay'ı sevmediğini sanıyordum" diyorum.

O kadar tedirginim ki. Şu an çok mutlu olmam lazım ama değilim. Kalbimin tam üstünde bir şey var kalbime batıyor. Bu adam beni nasıl bu hale getiriyor anlayamıyorum. Onu görecek olmak bile benim nabzımı yüz kırka çıkartıyor, yanındayken kalbimin sesini duyacak diye korkuyorum.

"Sevmiyorum, ama sen seviyorsun" diyor.

Cevap vermek yerine gülümsüyorum, seviyorum, aşığım. Uzay gitse bile, ki gidecek, yinede bu kız hep benim yanımda kalacak. Dayanamayıp sarılıyorum ona. Kocaman bir kahkaha atıyor.

"Aşk böceğime bak sen" diyor gülerek.

Birden ağlamaya başlıyorum. Bu kadar çok ağlayan biri olmaktan hiç hoşlanmıyorum. Ama tutamıyorum gözyaşlarımı. Beni koltuğa oturtup gözyaşlarımı siliyor. Neden diyecek ama diyemiyor. Daha çok ağlamamdan korkuyor. Ki ağlarım da. O sorsa ya da bir şey söylese daha çok ağlarım o da bunu biliyor zaten. Benim gözyaşlarım hazır bekliyor Asya da ne diyeceğini bilemiyor o yüzden.

"İstanbul" diyebiliyor sadece.

Birkaç dakika daha ağladıktan sonra gözlerimi silip ayağa kalkıyorum. Ağlama vakti değil. Derin bir nefes alıp perdelerimi açıyorum. Hava ne kadar güzel. Sıcak değil ama soğukta değil, güneş batmak üzere. Ben bu gece Uzay'layım. Bu gece gitmeyecek. Yarın gidecek bile olsa benim koca bir gecem var. Ağlamak yok o yüzden. Ona sarılmak onu öpmek varken burada oturup gidecek diye ağlayacak değilim.

Asya'ya dönüp konuşuyorum.

"Ne giyeceğim hakkında en ufak bir fikrim bile yok" diyorum.

Birkaç saniye boş gözlerle bana bakıyor. Sanırım bende Uzay kadar dengesizim o da bunu düşünüyor muhtemelen. İnsan çok sevdiğine benzermiş Asya'cım bende böyle dengesiz biri olup çıktım işte.

ZAMANDA VE UZAYDAKde žijí příběhy. Začni objevovat