Bölüm 25-EKSİK DEĞİL AZ

31 14 20
                                    

Herkese merhaba. Yeni bölüme hoşgeldiniz. Bölümü beğendiyseniz beğenmeyi eksik bulduğunuz şeyler varsa yorum yapmayı unutmayın. Keyifli okumalar :)

Her sabah uyandığınızda öptüğünüz adam, her gece gözlerinizi kapatmadan önce gördüğünüz son yüz, evinizde çıplak ayakları ve pijamasıyla gezen adam, sigara içtiği için perdelerinizi sarartan adam, sarıldığınızda huzur bulduğunuz bir senenizi verdiğiniz aşık olduğunuz adam yanınızdan geçip gidiyor ve gözleri bile gözlerinize değmiyor. Öylece kalakalıyorsunuz, sizi görünce öpmeye gelen adamın gözleri bile gözlerinize değmiyor artık. O kadar bitmişsiniz siz artık. Sanki sizi hiç tanımıyormuş gibi, sanki aynı evde bir senenizi harcayan siz değilmişsiniz gibi, sanki sizinle hiç sevişmemiş gibi öylece yanınızdan geçiyor bu adam. Siz nefes bile alamazken onun yokluğunda o adam gözlerini bile saklıyor sizden.

Ne yapmanız gerektiğini, ne hissetmeniz gerektiğini şaşırıyorsunuz. Kızsanız kızılmaz çünkü bana niye bakmadın diye kızılır mı hiç adama, üzülseniz üzülebilirsiniz ama üzülemeyecek kadar hissizleşmişsiniz. Bundan sonrası yokmuş gibi. O okul koridorunda durmuş öylece beklerken artık hiçbir şeyin sizi mutlu etmeyeceğini biliyorsunuz. Sadece onun eski sevgilisi olduğunuz için size bakan adamlar var. Uzay gibi bir çocuğu bir sene yanınızda tuttuğunuz için sizden nefret eden kızlarda var. Bundan sonrası ne olmalı, nereye gitmelisiniz bilmiyorsunuz, bilmiyorum.

İnsanlar yalan, insanlar yanlış. Size karşı kötü oldukları yetmiyormuş gibi birde dürüst değiller. Size hayatınıza giren bir adama bakarak etiket yapıştırıyorlar ve artık o kadar oluyorsunuz işte o etiket kadarsınız. Bütün geçmişiniz, karşılaştığınız bütün zorluklar, kişiliğiniz o etiketi yapıştıranın insafına kalıyor. Sanki sizin yaşadığınız onca sene tek bir kelimeye sığabilirmiş gibi.

Arkama bakıyorum tereddütle. Zaten bende hep o giderken arkasından bakıyorum. Elimden bu kadarı geliyor. Bir kızın yanına gidip dudaklarına hissiz ama derin bir öpücük konduruyor. Ne olursa olsun kalbine kimseyi almaz diyorum kendi kendime ve ekliyorum zaten beni de almadı. Belki sinirlenmemeliyim ama sinirleniyorum. O başka kimseyi öpmemeli, başka kimsenin elini tutmamalı. Hissetmek istemiyorum, o kadar hissetmek istemiyorum ki belki de yapabileceğim en kötü şeyi yapıyorum.

Sürekli bana bakan ve benimle buluşmak isteyen çocuğun yanına gidiyorum. Çocuk şaşkınlık ve heyecanla yüzüme bakıyor. Benim yüzümse bütün hislerden yoksun yinede dudaklarıma sahte bir gülücük konduruyorum. Biliyorum ki gülücük gözlerime ulaşmaktan çok uzakta ama bunu umursamıyorum.

Eksik değilim belki ama çok azım artık. Hiçbir şey kalmamış benim içimde. Bundan sonrası hep kötü işte, hep yanlış şeyler yapan hep yürümeyeceği yollardan yürüyen bir insanım artık ben.

"Can" diyorum gülümseyerek.

"Efendim" diyor.

Yanına gittiğim için o kadar mutlu ki benden neden hoşlandığını düşünmeye başlıyorum ama bir neden bulamıyorum. Yakışıklı bir çocuk aslında, öyle Uzay gibi kötü bir çocuk da değil ve gerçekten benden hoşlanıyor. Bir insan neden benden hoşlanır anlayamıyorum. Bir an çocuğu bırakıp okuldan çıkmak istiyorum. Ben bu kadar kötü olamam diyorum, hiçbir suçu olmayan bu çocuğu da kıracak kadar kötü olamam diyorum. Ama çıkmıyorum okuldan korkarım ki ben bu kadar kötü bir insanım işte.

Uzay'la ilk kahve içişimizi hatırlıyorum, peşinden dayanamayıp gidişimi hatırlıyorum. Demek bende Uzay'ın gözün de Can'dım. Ben şu an Can'ın benim peşimden geleceğinden ne kadar eminsem o da benim onun peşinden gideceğimden o kadar emindi. Beni kullanmıştı. Beni önce çok mutlu edip sonrada darmadağın etmişti. Ben sanki bir barbieymişim gibi ya da simste yarattığı bir karaktermişim gibi, ben aslında hiçte önemli değilmişim gibi, ben gerçek değilmişim gibi, benim duygularım yokmuş gibi...

ZAMANDA VE UZAYDAWhere stories live. Discover now