Bölüm 33-SEVİLMEK BİLE İSTEMİYOR İNSAN

15 11 18
                                    


Unutulmak istiyor insan. Hep merak ederdim ne zaman öleceğimi bilsem ne isteyeceğimi. Hatırlanmak isteyeceğimi sanmıştım. Özlenmek isteyeceğimi sanmıştım. Beni seven ve benim için ağlayan insanlar olduğunu görmek isteyeceğimi sanmıştım. Oysa yanılıyormuşum. Unutulmak istiyormuş insan. Sevdiği kimse onun için acı çekmesin istiyormuş. Yok olmak istiyormuş insan sanki hiç var olmamış gibi.

Mutfakta sandalyeye oturmuş Uzay'ın yemek yapışını izliyorum. Sırtındaki yükleri tezgahın kenarına bırakmış gibi gözüküyor. Hep böyle gözükmesini istiyorum. Fark ediyorum ki ben gerçekten de unutulmak istiyorum. Bu masada sizin oturduğunuzu ve size böyle yemek yaptığını hayal ediyorum. Hiç ağlamadığınızı, canınızın hiç yanmadığını, beni hiç özlemediğinizi hayal ediyorum. Unutulmak istiyorum sizin hiç incinmemeniz için.

"Ne düşünüyorsun?" diyor Uzay merakla.

Suratına bakıyorum ama bir cevap veremiyorum. Altıncı ayımızdayız sizinle. Bu adamın gözlerine baktığımda aklımdan geçen tek şey üç ay daha bakabilecek olduğum. O da benimle aynı şeyi düşünüyor biliyorum. İncinsin istemiyorum. O kadar incinsin istemiyorum ki sevilmek istemiyorum sırf bu yüzden.

"Esra'yla neden buluştunuz?" diyorum.

Aslında hiç umurumda değil. Aslında beni aldatmadığını ve aldatmayacağını çok iyi biliyorum. Tek istediğim benim ölecek olmam dışında bir şey konuşmak.

"Buluşmadık karşılaştık, kahve içmek istedi bende kıramadım. Ona seni anlattım bozuldu biraz ama bir şey söylemedi sonrada eve geldim zaten" diyor.

Esra'nın ne kadar incinmiş olduğunu düşünüyorum. Uzay'ı ne kadar özlediğini kestirmeye çalışıyorum. Tuhaf ama onun için bile üzülüyorum. Belki hayatın ne kadar kısa olduğunu anladığım için belki de hamileliğin hormonal dengem üzerindeki etkisi yüzünden bilemiyorum. Yinede kimse üzülmemeli diye düşünüyorum. Bu kişi Uzay'ı çok üzen sonrada bizim ayrılmamıza neden olan kişi bile olsa. Acaba ben gidince Esra ile görüşmeye başlar mı diye düşünüyorum. Tuhaf ama bunu istiyorum da. Sonuçta Esra onu tanıyor diyorum. Eğer yine kırmayacaksa bu adamın hayatın girmeli diyorum.

"Heyecanlı mısın kardeşlerinle tanışacaksın?" diyor.

Ben cevap vermeyince sessizliği bozmaya çalışıyor. Aslında hiç heyecanlı değilim. İki kişinin daha beni tanıyıp beni sevmesini istemiyorum, iki kişinin daha benim için üzülmesini istemiyorum. Hata mı ediyorum diye düşünmeye başladım. Acaba bu kadar insanı yanımda tuttuğum için hata mı ediyorum?

"Evet heyecanlıyım" diyorum.

Gülümseyerek elindeki bıçağı tezgaha bırakıyor ve sandalye çekip karşıma oturuyor. Yüzümü avuçlarının arasına alıp konuşuyor.

"Bana yalan söyleme" diyor.

Ellerimi ellerinin üstüne koyup ona dokunmanın verdiği rahatlıkla gevşiyorum cevap vermeden önce.

"Dürüst olamam" diyorum.

Bütün bu düşündüklerimi söylersem ne kadar incineceğini biliyorum. Şimdi durup dururken kalbinde bir sızı hissetmesini istemiyorum. Ona kimsenin beni sevmesini istemiyorum demek istemiyorum.

"Senin aklından geçen her düşünce benim hazinem onları benden saklama" diyor aşk dolu bakışları bir an olsun gözlerimden ayırmıyor.

Öyle güzel bakıyor ki bu gözler hiç ağlamamalı diye düşünmeden edemiyorum.

"İncinecek olsan bile mi?" diyorum.

"İncinecek olsam bile" diyor.

Bana hak vermesini istesem de anlattıktan sonra bana hak vermeyeceğini, çok incineceğini ve kızacağını biliyorum. Yinede bilmek istediği için anlatıyorum ona kafamdaki düşünceleri.

"Sevilmek istemiyorum, hatırlanmak istemiyorum. Ben unutulmak istiyorum Uzay. Ben öldükten sonra kimsenin benim için üzülmesini kimsenin benim için ağlamasını istemiyorum. Zaman geçiyor ömürler kısa ağlayıp üzülecek kadar vakit yok, ağlayıp üzülmeyin gülümseyin hep" diyorum.

Acı doluyor bir anda yeşil gözleri. Söyledikten sonra hemen pişman oluyorum söylediğim için.

"Sen" diyor.

Yutkunuyor bir kez daha ağlamamak için. İçim acıyor. Saçmaladığımı söyleyecek biliyorum. Onu şu anda boşu boşuna kırdığımı söyleyecek, haklı da. Şimdi bunu ona niye yapıyorum ki?

"Tanıdığım en iyi kalpli, en güzel, en düşünceli, en saygılı ve mutlu olmayı en çok hak eden kadınsın" diyor.

Şaşkınlıkla yüzüne bakıyorum. Onu bu kadar kırdığım halde niye böyle söylediğini anlayamıyorum.

"Ben zaten çok mutluyum" diyorum.

"İzin ver gidene kadar sevelim seni, gidene kadar bari yanında olup sana sarılabilelim" diyor.

Anlıyorum ki unutulmak istemem sizden çok kendimi düşündüğüm için. Sevdiğim insanları giderken bile üzmek istemiyorum. Bencillikten belki de. Benim için üzüldüğünüzü görmeye dayanamayacağımı biliyorum. Hiçbir ömrü yaşadığım bu ömre değişmezdim elbet ama sizleri geride bıraktığımı bilerek gitmek çok zor ağlamadan duramıyorum ve beni ağlarken görün istemiyorum.

"Sizi üzmeye dayanamam" diyorum.

"Bizde senin gidişine dayanamayız ama dayanmak zorundayız" diyor.

Haklı biliyorum. Zaten hayatımız boyunca sürekli bir şeylere dayanmak zorunda olmuyor muyuz bizler. Şimdide buna dayanmak zorundayız işte. Güçlü olmak zorundayız, sandığımızdan çok daha güçlüyüz aslında. Bütün bunları düşünmeyi bırakıyorum o yüzden. Gün gelecek hiç var olmamış gibi yok olacağım zaten biliyorum.

"Haklısın özür dilerim" diyorum.

"Bu kadar iyi olduğun için özür dileme" diyor.

Gülümseyerek sarılıyorum ona. Her şeyi unutuyorum. Sadece bugünü yaşıyorum. Mete ve Arda gelince sanki doğdukları günden beri onları tanıyormuşum gibi konuşuyorum onlarla. Mete on dokuz Arda yirmi yaşında. Dayılarınızı sizden üç ay önce tanıdım. Siz benim yerime tanımaya devam edin onları. Benim yerime sarılın onlara, benim yerime sevin onları. Gidişim biraz erken yarım bıraktıklarım var siz kendi kelimelerinizle tamamlayın onları. Sakın ağlamayın ölüm çirkin değil aslında.

ZAMANDA VE UZAYDAWhere stories live. Discover now