Bölüm 28-VİRGÜLDEN SONRASI

14 12 20
                                    


Herkese merhaba yeni bölüme hoşgeldiniz. Uzun zamandır yeni bölüm yayınlamadığımın farkındayım bu yüzden özür dilemek için iki bölüm yayınlayacağım bugün. Keyifli okumalar dilerim. Beğendiyseniz beğenmeyi ve düşünceleriniz yorum yapmayı unutmayın lütfen :)

Gülümseyerek Can'ı dinliyorum. Tam sekiz aydır olduğu gibi gülümsüyor ve ona güveniyorum. Belki de insanlar haklıdır birine güvenmek birini sevmekten daha önemlidir. Belki yeni yaşımın bana öğrettiği şey budur kim bilir. Beni düştüğüm hiçbir anda yalnız bırakmadı bu adam. Ben onu hiç sevemedim o da bu konuyu hiç açmadı. O sadece bana destek oldu, beni hiç kırmadı. Belki de o benim huzurum olmak için girmiştir hayatıma kim bilir. Ama eğer öyleyse neden huzurlu hissetmiyorum?

"Sergi ne zaman sevgilim?" diyor gülümseyerek.

Kahvemden kocaman bir yudum alıp başımı elime yaslıyorum ve cevap vermek yerine onu izliyorum. Huzurlu muyum yoksa sadece kendimi mi kandırıyorum bilmiyorum. Huzur bu kadar boş mu hissettiriyor hatırlamıyorum. Mutluluk bu kadar basit miydi bilmiyorum. Yoksa mutluluk sadece kalbinde ki acıya alışmak mıydı? Biz mi yanlış öğrendik hayatın bize öğrettiği her şeyi. Kim bilir belki de bizler kötü öğrencilerizdir, bu yüzdendir bu kırılışlarımız ve incinişlerimiz. Belki de bir kere olsun dinleseydik hayatın bize verdiği dersi hiçbir şey böyle olmayacaktı. Ya da belki de bu kadar, huzur da mutlulukta bu kadar işte, hayat bu kadar basit işte.

Okulumu bitirdim, istediğim mesleği yapıyorum, bir sevgilim var. Güvendiğim, asla gitmeyeceğini bildiğim, beni seven bir sevgilim var. Hasta olduğumda bana çorba yapan bir sevgilim var. Kendime verdiğim bir söz var benim. Asla arkama bakmak yok demiştim ben. Ama şimdi doğru mu yapıyorum bilmiyorum.

Bir şeyler hissetmek istiyorum Can'ın yüzüne bakarken ancak tek hissettiğim şey güven. Bazen Emre'yle olan ilişkime benzetiyorum Can'la olan ilişkimi. Can'ın tek artısı ona güveniyor olmam sanırım. Ben yine benden senelerimi çalan bir ilişkiye düştüm işte. Aşk yok, tutku yok, anlatmak yok. Sessiz sevişmelerimiz, duygusuz öpüşmelerimiz, kısa süren akşam yemeklerimiz, yalnız içilen kahvelerimiz var. Bizde başka da hiçbir şey yok işte. Ben şimdi ne yapayım. İlişkiyi neresinden tutsam elimde kalıyor şimdi bana tek bir neden söyleyin kalkıp gitmemek. Korkmak demeyin biliyorum sanki artık korku bile tutamazmış gibi. Sadece korktuğum için kaybettiğim günler beni tüketti.

"Cumartesi" diyorum.

Gülümsüyorum ama biliyorum gülümsemem gözlerime ulaşmıyor. O da görüyor, ilk gün gördüğü gibi bugünde görüyor ama görmemezlikten geliyor. Onu anlamaya çalışıyorum. Benim başka bir adamı sevdiğimi çok iyi biliyor yinede çıkmıyor benim hayatımdan. Bu yaptığına mantıklı bir açıklama bulmaya çalışıyorum ama bulamıyorum. Ben Uzay'ın bana yaptığı gibi kandırmıyorum onu. Gitmem demiyorum, sen benim biriciğimsin demiyorum, sana aşığım demiyorum, senin canın yanarsa ben senin için ağlarım demiyorum. Yinede bu adam ona hiçbir vaat vermediğim halde, başka bir adama kör kütük aşık olduğumu bildiği halde, her an gidebileceğimi bildiği halde yanımda duruyor.

Belki de benim yaptığım da buydu. Uzay ne kadar şey söylerse söylesin gideceğini biliyordum zaten bende. Acaba Uzay da benim için böyle düşünüyor muydu? Ama umut vardı benim ilişkimde. Gerçekten vardı değil mi? Ben delirmedim değil mi? İçimde hep bir umut vardı benim, Uzay'ın kibirli yeşil gözlerinde sakladığı bir umut vardı hep. Vardı işte gördüm. Ve alıyorum sorumun cevabını. Uzay'ın gözlerindeki umut benim kalbimdekinin bir yansımasıydı sadece. Ben bunu nasıl yeni gördüm diye düşünmüyorum, içten içe biliyorum zaten bunun farkındaydım ben sadece görmemezlikten geldim. Kendime bir şans verdim işte. Herkes herkese yalan söyleyebiliyordu bende diyorum ki bende kendime güzel bir yalan söylerim. Annemi beklerken, Asya gittiğinde, Uzay'a aşık olduğum da ve hatta Uzay gittiğinde bile sönmedi içimdeki umut. Hala var o umut, yaşıyor, nefes alıyor ve beni yönetmeye çalışıyor. Bu yüzden bu kadar çok düşünüyorum, bu yüzden bu masadan kalkıp gitmek istiyorum. Öyle büyütmüşüm ki o umudu öldüremiyorum, yok edemiyorum. Gün gelecek o umut beni yok edecek bunu da pek tabi biliyorum.

ZAMANDA VE UZAYDAWhere stories live. Discover now