Part 4 | you can't forget my smell!

7K 258 6
                                    

Sabah gözlerimi açtım. Yanı başımda duran saatime baktım. Saat 13:45'ti. Çok geç kalkmıştım. Müzik okuluna ara vermiştim çünkü One Direction ile çalışacaktım. Ayağı kalktım ve yere bir şeyin düştüğünü fark ettim. Eğildim ve yere düşen şeyi aldım. Bir fotoğraftı. Ben ve Zayn'in fotoğrafıydı. Parkımızda çekmiştik. Başını başıma yaslamıştı ve elini omzuma atıp beni kendine çekmişti. Dün gece bu fotoğrafla uyuduğumu hatırlamıyorum. Fotoğrafın arkasına baktım.''Bu Bizim İlk Fotoğrafımız :) '' yazıyordu. Aynanın karşısına geçtim ve fotoğrafı yüzümün yanına tuttum. Önceki ben ile şimdiki beni karşılatırıyordum. Gerçekten tanınmayacak kadar değişmiş miydim?

Fotoğrafı çekmeceye koydum ve odamdan çıktım. Büyük ihtimalle ablam evde değildi. En azından ben öyle düşünüyordum ama oradaydı. Onu görmeyi beklemiyordum açıkçası. Koltukta oturmuştu ve dirseklerini bacaklarının üzerine koymuş başını da ellerinin arasına almıştı. Ona bakıyordum. Saçı dağılmıştı ve dünkü kıyafetleriyle duruyordu. Odamın kapısını kapatırken ses çıkarmış olmalıyım ki kafasını çevirip bana baktı.

Gözleri kızarmıştı ve ağladığı çok belliydi. Göz altları çökmüştü.

''Maggie iyi misin?'' dedi kalkıp yanıma gelirken.

''Duş alacağım.'' ona hala kırgındım.

''Özür dilerim Maggie. Dün öyle demek istemedim.''

''Katherine, konuşmak istemiyorum.''

''Konuşacağız Maggie Brawsod!''

''Biliyor musun? Sen dün tam da söylemek istediklerini söyledin! Ben buyum değil mi? Hiçbir şeye hakkım yok. Ancak okula gidebilirim. Başka hiçbir şey yapamam. Çünkü ben hiçbir şey hak etmiyorum!''

''Maggie, sana Erin Mender ismiyle kimlik çıkarttım ve bugün pasaportun çıkıyor. Yani TMH Tour'a gidebilirsin.''

''Gerçekten mi?'' güldüm. Değişen ruh halime ben bile yetişemiyordum.

Bu söylediği şey bütün sinirimi almıştı resmen. Söylediği şeyleri, söylediğim şeyleri unutturmuştu bana. Ardından ona sarıldım.

''Evet, gerçekten.'' ses tonundan gülümsediği belli oluyordu.

Planım hala tıkır tıkır işliyordu. İçimden ablama teşekkür ettim, o olmasa bunları yapamazdım.

Aradan birkaç gün geçti. O gün stüdyoya gittim ve TMH Tour'da piyanistlik yapmayı kabul ettiğimi söyledim. Bugün ise her şey başlıyordu. Tura başlayacaktık. Her şeyin güzel olmasını umuyordum.

''Bak, içki içmek yok.'' ablamla bavullarımı topluyorduk.

''Saçmalama, yapacağım son şey içmek olur.''

''Aferin. Nereye gideceksin şimdi?''

''Önce stüdyoya gideceğim. Oradan havaalanına gideceğiz ve Fransa'ya uçacağız. Üç gün oradayız.''

''Seninle stüdyoya geleceğim.''

''Tamam.'' gülümsedim.

''Ben giyineyim.''

Ablam odamdan çıktı. Zaten bavullar hazırdı artık. Arada bir yazdığım bir günlüğüm vardı sadece hatırlamak istediğim şeyleri yazardım. Son üç yılda hatırlamak istediğim bir şeyler olmadığı için pek yazmadım. Ama içimden bir ses bu turda yazacak çok şeyin olacak diyordu. Bu yüzden onu çantama attım. Makyaj malzemeleri, okuma kitapları falan çantamı doldurdum.

Stüdyoya gelmiştik. Sebastian da bizimleydi. Stüdyonun önündeydik ve vedalaşma faslına geçmiştik.

''Kendine iyi bak.'' ablam ağlıyordu.

They Don't Know About UsWhere stories live. Discover now