Part 14 | i hate you, really i hate you.

6.3K 195 9
                                    

Ertesi gün telefonumun çalmasıyla uyandım. Arayan kişiyi tahmin etmek çok zor olmasa gerek. Tahmin edebildiniz değil mi? Alisa.

''Efendim Alisa?''

''Havaalanındayız. Bizi karşılamaya gelecek misin? Yoksa biz mi otele geleceğiz?''

''Ben gelene kadar siz taksiyle buraya iki kez gidip gelirsiniz. Bence atlayın taksiye, otelin adı Four Seasons Hotel Dublin. Basit bir otel değil, taksici mutlaka biliyordur nerede olduğunu.''

''Basit bir otel olmadığını tahmin etmek zor değil. One Direction basit bir otelde kalacak, haha bir yerleri eksilir. Mutlaka lüks bir yerde olmalılar.''

''Neden onlar hakkında bu kadar ön yargılısın?''

''Zayn'i tanıyorum, ne kadar değiştiğini görebiliyorum ve arkadaşlarını tahmin etmek zor değil. Bana Zayn'i söyle sana arkadaşının kim olduğunu söyleyeyim.''

''Tamam Alisa, sen daha fazla saçmalamadan kapat bence. Ve benden sana tavsiye, onlar hakkında bu kadar önyargılı olma. Çok iyi çocuklar.''

''Orada görüşürüz. Seni görmek için sabırsızlanıyorum.''

''Ben de, görüşürüz.''

Telefonu kapattıktan sonra duş aldım. Yüksek bel bir etek ve beyaz bir tişört giydim. Beyaz bir spor ayakkabıyla kombinimi tamamladım. Biraz pembe bir parlatıcı, siyah göz kalemi ve rimelle makyajımı yaptım. Telefonumu ve oda kartımı alıp lobiye indim.

Televizyonda bir haber vardı. Geçen gün One Direction'ın verdiği röportajdı bu. Zayn'in benim hakkımda ''17 yaşında yardıma ihtiyacı olan Erin.'' dediği röportaj. Birdenbire lobideki herkesin bana baktığını düşünmeye başladım.

''Selam.'' dedi biri yanımdaki koltuğa otururken. Başımı kaldırıp ona baktım. Jade'di.

''Selam.'' dedim ve gülümsemeye çalıştım.

''Sakıncası yoksa kimi beklediğini sorabilir miyim?''

''Londra'dan en yakın arkadaşım ve eni- yani sevgilim geliyor. Taksiye binmiş olmalılar, birazdan burada olacaklar.'' gülümsedim.

''Gerçekten mi? Onları özlemiş olmalısın. Adına çok sevindim.''

''Çok özledim.'' tekrar gülümsedim.

Jade bir şeyler söylemek istiyordu ama çekiniyormuş gibi bir hali vardı.

''Jade, söylemek istediğin bir şey mi var?''

''Aslında evet, var.''

''Söyleyebilirsin, çekinmene gerek yok.'' dedim ve elimi elinin üzerine koyup gülümsedim.

''Teşekkür ederim,'' gülümsedi. Elimi çektim. Ellerini yüzünde gezdirdikten sonra derin bir nefes aldı ve devam etti. ''Londra'dan gelecek olan arkadaşın en yakın arkadaşındı değil mi?''

''Evet, çocukluk arkadaşım. Birlikte büyüdük.'' gülümsedim.

''Bak, benim Perrie ile birlikte büyüdüğüm söylenemez,'' suratımın düştüğünü fark edebiliyordum, toparlamaya çalıştım, gülümsemeye çalıştım ama ne kadar becerdim bilmiyorum. ''Ama Perrie benim için çok çok önemli. Senin arkadaşın senin için neyse Perrie benim için o. Birlikte şarkı söylüyoruz, sahneye çıkıyoruz, birlikte dünyayı geziyoruz, birlikte yemek yiyoruz yani benim hayatımı oluşturan 3 kişiden biri. -''

''Bak eğer Zayn'e gelecekse konu, hiç kendini yormana gerek yok.''

''Hayır, ben senden özür dilemek istiyorum. O gün sana Mags dememeliydim. Sen Mags değilsin, biliyorum.''

They Don't Know About UsWhere stories live. Discover now