Part 5 | you're just a stupid!

6.6K 220 5
                                    

''Kimin?''

''Neyse, yemeğe geç kalıyoruz.'' dedi ve bana doğru gelmeye başladı.

Önüme döndüm. Kokumu unutmamıştı. Gülümsüyordum ve dudağımın kenarını ısırıyordum. O gülümsediğimi görmüyordu ve görmeden bu surat ifademden kurtulmak zorundaydım.

****

''Sanırım bizimkiler yemiş.'' dedi aynı zamanda masalara bakıyordu.

''Aç kalamayız, değil mi?''

''Tabi ki hayır.'' dedi ve güldü.

Yemeklerimizi aldık ve iki kişilik bir masaya oturduk.

''Alkol içer misin?'' dedi.

''Hayır. Alkolden nefret ederim.'' dedim ve suratımı ekşittim.

''O zaman ben de içmeyeyim.''

Gülümsedim. Önceden o da içmezdi.

****

Muhabbetimiz koyulaşmıştı. Önce piyano çalmaya ne zaman başladığımı sordu. Sonra neden ve ne zaman Londra'ya geldiğimi sordu. Ben de bir şeyleri değiştirerek anlattım ona hikayemi. Ardından ona X Factor'ı sordum. O da ilk günden başladı anlatmaya...

Elimi çenemin altına koydum. Zayn durdu ve bileğime baktı. İzleri görmüştü. Ben de hemen elimi çenemin altından çekip bacaklarımın arasına aldım.

''Onlar neydi Erin?''

''Neyler?''

''Bileklerini gördüm.''

''Önemli bir şey değil.''

''Ellerini göster.''

''Zayn, önemli değil dedim.''

''Erin, bileklerini görmek istiyorum.''

Göz bebekleri büyüdü. Sinirlenmişti. Ne zaman sinirlenirse göz bebekleri büyürdü.

Ellerimi uzattım ve bileklerimi gösterdim.

Kaşlarını çattı . İşaret parmağını izlerin üzerinde gezdirdi. Sanki izler geçiyor gibi hissediyordum. Zayn'in gözleri doldu ve başını kaldırıp bana baktı.

''Neden yaptın? Acımadı mı hiç?''

''Acıdı. Acıdı ama bana verdiği sözü unutanların canımı yaktığı kadar değil.''

''Nasıl yani?''

''Bana söz vermişti, geri gelecekti ama gelmedi. Canım o kadar çok yandı ki... Öleceğimi sandım. Bunu yaparsam acım hafifler diye düşündüm. Biraz da olsa unutturur diye düşündüm... Ama onca hatıra, onca fotoğraf... Nasıl unutabilirdim ki? Karşısına çıkmaz hatırlamaz bile... Beni çoktan unuttu...'' gözlerimden yaşlar süzülüyordu. (Zeynep burayı okurken ağladı. :D asdfg.)

''Sen ciddi misin?''

''Evet. Onu hala ilk günkü gibi seviyorum. Ama eminim bir sevgilisi vardır.''

Ellerimi çektim ve bir peçete alıp gözlerimi sildim.

''Hiç pişman olmadın mı?''

''İlk yaptığımda çok pişman oldum ama gün geçtikçe ihtiyaç haline geldi. Kendimi kesmezsem ölecekmişim gibi hissediyordum.''

''O çocuğu anlayamıyorum. Kim sözünü tutmaz ki? Onu öldürmek istiyorum.''

Sen Zayn, sen sözünü tutmadın. Kendini de öldüremezdin.

''Sen verdiğin bütün sözleri tuttun mu?''

Duraksadı ve gözlerini masanın kenarına sabitledi. Bir cevap vermesi gerekiyordu ve o da bunu farkındaydı bu yüzden çok geçmeden başladı konuşmaya.

''Hayır... Bazen, bazı şeyler senin kontrolün dışında gerçekleşir. Elinde olmadan bazı hatalar yaparsın.'' dedi ve sesi titredi. "Bu konuyu konuşmayalım.'' dedi  ve bir nefes verdikten sonra yüzüme baktı.

''Tamam.''

Yüzleşmekten korkuyordu. Korkuyordu işte. Canının yanacağını biliyordu.

''Bir daha yapacak mısın?''

''Hayır, artık kendimi kontrol edebiliyorum.''

''Yapma, lütfen.''

Gülümsedim.

Zaten yapacağım kadar yapmadım mı? Kendime çok zarar vermedim mi? Bundan sonra ne değişirdi ki?

Yemeklerimizi yedik, tatlılarımızı yedik. Zayn masadan kalktı çünkü telefonu çaldı.

''Hemen döneceğim.'' dedi ve gülümsedi.

Ben de 'tamam.' anlamında başımı salladım.

Zayn gider gitmez eski parfümümü çıkarıp sıktım. Bu gece bu parfümü ona hatırlatacaktım.

''Kalkalım mı?'' dedi yanıma gelirken.

''Olur.'' dedim.

Oturduğum yerden kalktım ve Zayn'in önünden geçtim.

''Ah!'' dedim ve ayağımı burktum. Aslında burkmamıştım. Sadece yakınlaşmasını istiyordum.

Birkaç saniye sonra elini belimde hissettim. Diğer eliyle elimi tutuyordu. Yumuşacık elleri okuldan sonra ilk defa ellerimle buluşmuştu.

''Erin, iyi misin?''

''Sanırım ayağımı burktum.''

''Yardım etmeme izin ver.''

Sekerek ilerliyordum. Parfümümün kokusunu ben bile duyarken onun duymaması imkansızdı.

****

''Teşekkür ederim.'' dedim. Yatağıma oturmama yardım ediyordu.

''Rica ederim.'' gülümsedi.

Kapıya doğru gidiyordu. Durdu ve bana döndü.

''Erin, şey... parfümünü alabilir miyim?''

''Neden?''

''Yanlış anlama, sadece - neyse boş ver.''

''Tamam. Bir şey söylemene gerek yok. Pek sevmiyordum zaten. Çantamda.''

Zayn yerdeki çantayı bana uzattı.

Çantamdan parfümü çıkardım ve ona uzattım.

''Teşekkür ederim.'' dedi ve parfümün kapağını açıp kokladı.

Beni özlediği çok belli oluyordu. Ben onu görebiliyordum. Zain'i görebiliyordum ama o Erin'i görüyordu. Maggie'yi değil.

Zayn gittikten sonra ayağımı yere koydum. Burkulma olayından sıkılmıştım. Rol yaptığımı anlayacak diye ödüm kopmuştu zaten. Pek iyi bir oyuncu değildim. Hemen Alisa'yı aradım ve her şeyi ona anlattım.

Alisa'yla konuştuktan hemen sonra uyudum. Çünkü yarın konser vardı ve uykumu almam gerekiyordu.

Konserde giyeceğim kıyafeti yatağıma bıraktım. Pembe bir şort, beyaz PARİS yazılı bir tişört ve pembe converse giydim. Saçımı topladım ve lobiye indim. Herkes oraya gelecekti. Arabaya binip konser alanına gidecektik.

Henüz reşit olmadığım için bende Paul ve One Direction'ın bindiği arabaya binecektim.

''Herkes oyalanmadan arabaya binecek. Fotoğraf çekmek veya imza vermek yok!'' dedi yönetimden bir adam. Bu adamın adını en kısa zamanda öğrensem çok iyi olacaktı.

One Direction önde biz arkada otelden çıktık. Hayranlar çığlık atmaya başladılar bile. Çocuklar el sallayıp öpücük atıyorlardı. Hızlı bir şekilde arabaya bindik.

****

''Erin Mender!''

They Don't Know About UsWhere stories live. Discover now