5

14.6K 938 867
                                    


"Noona, kahvaltı yapalım!"

 Jungkook'un sesiyle olduğum yerde durdum. Tam da evden çıkmak için kapıya yönelmiştim. Ona doğru döndüm.

 "İşim var." dedim diğerlerinin de merdivenlerden inmesini izlerken. Tae gözlerini ovalayarak homurdandı.

 "Ama daha bize anlatacakların var! Yoongi hyung nasıl oldu da seninle birlikte olup bir daha görüştü, üstelik evine getirdi?! Meraktan öleceğiz!"

 Tek kaşımı kaldırdım ve ölümcül bakışlarımı Taehyung'a gönderdim. Bu velet cesaretini boşa harcıyordu.

 Bakışlarımı görünce yavaşça Jimin'in arkasına geçti. "Ya da hiç anlatmasan mı? Ben de hiç sormamış olsam mı?"

 Alayla güldüm. Arkalarında beliren Min Yoongi keyifle ıslık çalarak merdivenleri inerken Tae'nin kafasına bir tane geçirdi ve kendine yol açarak aşağı indi. 

 "Bana kahvaltı hazırlamayacak mısın, sevgilim?" dedi yanıma yürüyerek.

 Sevgilim?!  Çocuklar şaşkınlıktan dilini yutacakken ateş püsküren gözlerle Yoongi'ye baktım. 

 "Canına mı susadın?!" dedim yandan kaçamak bir şekilde bizi izleyen diğerlerine de bakarak. Jimin'in çenesi yere değmek üzereydi. Tae şaşkın şaşkın kolunu Jimin'in kafasına dayamış öylece bakıyordu. Diğerleri de pek farklı değildi. 

  Bana sırıtarak bakıp çocuklara döndü. "Pekala, beyler. Bu kadar tiyatro yeter. Alkışlayan çıksın, çünkü misafirimiz evden sıvışmak üzere."

Gözlerimi devirdim ve son bir kez çocuklara döndüm. "Tekrar görüşmemek üzere, bu herif hariç hepinizi tanıdığıma sevindim. Gerçekten." dedim ve dramatik bir şekilde kapıya döndüm. 

 Arkamdan yolculayan sesleri duyduğumda içten içten gülümsedim. Saf çocuklardı. Normal olmasalar da sevimlilerdi ve hepsi dergi kapaklarından fırlamış gibiydi. Tabi Tanrı bir yerden alıp bir yere veriyordu demek ki. 

 Caddeye çıkıp bir taksi çevireceğim sırada arkamdan gelen korna sesiyle sıçrayıp arkama döndüm. İç çektim. 

 "Ben senden ne zaman kurtulacağım?" dedim açtığı camdan bana başını eğmiş bakan Yoongi'ye öfkeyle. Omuz silkti. 

 "Haydi atla, gideceğin yere bırakayım." 

 Kaşlarımı çattım. Beklediğimi görünce mimikleriyle yan koltuğunu işaret etti. Şüpheyle kısılan gözlerimi gözlerine dikerek yan koltuğuna yerleştim. 

 "Bana neden böyle davranıyorsun?" 

 Anlamadığını belli etmek için kaşlarını çattı. "Nasıl?" dedi pişkin pişkin sırıtarak.

 Gözlerimi devirdim. "Bilmiyormuş gibi davranma. Neden birden böyle iyilik meleği kesildin? Bir ilgilenmeler, gideceğim yere bırakma girişimleri falan. Ne yapmaya çalışıyorsun?"

 Şaşırmış gibi kaşlarını kaldırdı ama dalga geçiyordu. Dişlerimi sıktım ve sabretmeye çalıştım.

 "Dün gece gayet derin ve dostane anlar yaşadık sonuçta. Dertleştik falan?" 

 İç çektim ve yüzüne öylece baktım. Güldü ve devam etti. "Aramızda bir bağ oluşmadı mı sence de?" 

"Hayır!"

 Ani çıkışımla ikimiz de şaşırmıştık. Bozmadan devam ettim. "Hiç hoş olmayan tesadüfler yaşamış olabiliriz ama şunu anladığına emin ol. Ben senin hiçbir şeyinim, sen benim hiçbir şeyimsin. Bağ falan yok aramızda."

one million bullets || myg.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin