Sorusuyla resmen afallamıştım.
"Neden bana boş beleşe kalacak bir yer veresin ki?" dedim gerçekçi düşünerek. Bu zamanda kendi aileme güvenemiyorsam, neden başkasına güvenecektim ki?
Gözlerini devirdi ve bana gülümsedi. "Aslında boş beleş olmayacak."
Gözlerimi kıstım. "Kullanılacakmışım gibi hissediyorum." Gülümsemesi genişledi ve alt dudağını ısırdı. Şöyle bir sanat eserini karşı cinse kaptırdığıma tüm kadınlar adına inanamıyordum.
"Min Yoongi'yle tanışıyorsun, ev arkadaşlarını tanıyorsun..." dedi imalı bir şekilde yüzüme bakarken. Başımı yana eğdim. "Eee, yani?"
Namjoon tekrar beyaz koltuğa oturdu ve başıyla yanını işaret ederken konuşmasına devam etti.
"Haydi ama, birbirinizin yakınında sizi bir kere görmeme rağmen davranışlarınızla 'Hey! Biz yattık!' diye bağırıyordunuz resmen. Bakışlar, kilittir." dedi gözlerimin kocaman açılmasına sebep olarak.
"Hayır, yani evet ama aramızda hiçbir şey yok. Güya tek gecelik bir şey olacaktı ancak dünyanın en saçma sitcom'undaymışım gibi sürekli karşılaşıp duruyoruz. Yani sürekli yüzünü görmek zorunda kalıyorum. Rahatsız olmam gayet doğal."
Başıyla anladığını belli edercesine onayladı. "Yine de, gidip onun evinde kaldın değil mi? Yani seni hayatına almış bile."
Tüylerim bir anda diken diken oldu. "Onun evinde kaldığımı nereden biliyorsun?" dedim gözlerimi kocaman açarak.
Sırıttı. "Dün Choi Hana'ya gitmedin-ki o hiçbir şey bilmiyordu- bugüne kadar. Choi Hana'dan başka evinde kalacak kadar iyi tanıdığın biri yok, benim dışımda- ki beni de yeterince tanımıyordun bile. Yani, aklıma gelen tek ihtimal o gece seni eve bıraktığımda Yoongi'nin apar topar arabadan inme nedeninin sen olman. Ayrıca Hana bu sabah telefonunu açmadığını söylemişti. Şimdiye kadar bundan haberin yoksa muhtemelen telefonunu Min Yoongi'nin evinde unuttun ve Choi Hana telefonuna ulaştığında Min Yoongi'den olanları öğrendi. Hikayenin sonu."
Konuşmasını ağzım açık dinlemiştim. Bir insan nasıl bu kadar hesaplayarak kurgulayabilirdi? Yutkundum.
"Dehşete düştüm." dedim ve ceplerimi yokladım. Gerçekten telefonum yoktu. Gözlerimi kapatıp iç çektim.
"Pekala, bay her şeyi tahmin edebilen ultra ötesi yakışıklı homoseksüel zeka abidesi. Burada yaşamam için nasıl bir karşılık bekliyorsun? Sana nasıl bir yararım olabilir ki?"
Hınzırca gülümsedi. "Dediğim gibi, Min Yoongi sana değer veriyor. Eninde sonunda peşine kuyruk olacaktır. Biraz obsessif bir tip. "
Gözlerimi kapattım ve iç çektim. Lütfen olmasın. Yeterince göt herifin tekiyken bir de peşime takılmasına katlanamazdım.
"Yaniii," dedi kaşlarını kaldırıp gülümseyerek, "Senin vasıtanla ben de Jin'i daha çok görmüş olacağım."
Yüzüne tip tip baktım. "Resmen bana Min Yoongi'yle birlikte olacağımı... Tanrım tüylerim diken diken oldu- söylüyorsun. Namjoon, bu delilik." dedim sakin ses tonumla yüzüne üzgünce bakıp. Kolunu sıvazladım. "Yani işine yaramadığım için üzgünüm. Başka bir yer baksam iyi olur."
Koltuktan kalktım ama Namjoon kolumu tuttu. "Burada yaşayabilirsin." dedi hızlıca. "İşime yarayıp yaramadığını zamanla görebilirim ancak. 3 ay?"
Elini anlaşma yapar gibi bana uzattı ve tek kaşını kaldırarak yüzüme baktı. Dilimi ağzımın içinde dolaştırdım ve dudaklarımı ıslatıp eline uzandım.

YOU ARE READING
one million bullets || myg.
FanfictionÖnce sadece tek gecelik bir ilişkiydi, Daha sonra suç ortağı oldular, Birbirleri için kendilerini bir milyon kurşuna siper edeceklerini bilemeden. {160901} - {161023} ~Yetişkin içeriğe sahiptir.