19

11.2K 713 516
                                    

 Ilık bir duş alıp kendime geldiğimi hissettiğimde çabucak üstümü giyindim ve üst katta kimseyi bulamayıp aşağı indim. Merdivenlerden inerken bile kahkahaları duyabiliyordum. Yüzümü buruşturdum. 

 Bir velet ne kadar komik olabilirdi ki?

 Gözüme ilk çarpan birbirlerine sevgi dolu bakışlarıyla Kang Se Ah'la oynayan Namjoon ve Jin olmuştu. Normalde her şeye mesafeli mantığıyla bakan Namjoon bir anda sevgi kelebeği kesilmişti resmen.  Diğer saplar da film izlediğimiz koltukta pijamalarıyla oturuyorlardı. Hoseok'un eksik olduğunu fark ettiğimde mutfaktan gelen tanıdık kahkahayla o tarafa döndüm. Hana da buradaydı. Hoseok'un şirinliklerine içten bir şekilde katıla katıla gülüyordu. Yıllardır onu bu kadar neşeli görmemiştim. Kesinlikle Hoseok'un neşesi bulaşıcıydı. 

 Hana beni görünce kollarını açtı. "Seni zilli! Çüklünün birini bulunca beni direk sattın!" dedi gülerek. Hana'nın patavatsız sözleriyle bakışları üzerimize toplanan Jimin, Jungkook ve Taehyung'a baktım. Gözlerini belertmiş şaşkın şaşkın bakıyorlardı. Dudağımı ısırdım ve sırıttım. Gerçekten Choi Hana bazen patavatsızlıkta dünya markası olabiliyordu.

 Hoseok, Hana'nın koluna girdi. 

 "Bunlar hep böyle zaten!" dedi dedikodu moduna girerek. Yanımdan geçerlerken kollarımı bağladım ve güldüm. 

 "Benim çüklüyü gördünüz mü?" 

 Hoseok eliyle mutfağı işaret etti. "Hala tıkınıyor. Tam bir kaplumbağa!" 

 Mutfağa yöneldiğim sırada Jin bana seslendi. "Sen de kahvaltını yap, sonra şu meseleyi konuşalım hep beraber. Ne kadar çok beyin, o kadar hızlı çözüm." dedi onay bekleyerek Namjoon'a bakıp. Namjoon hafifçe gülümsedi ve başıyla onayladı. Kıkırdayıp mutfağa yöneldim. 

 Yoongi elindeki telefona bakarak yavaşça önündekileri yiyordu. Yanına oturana kadar beni fark etmedi bile. Ettiğinde ise panikledi ve telefonu hızla kilitledi. Şüpheli bakışlarımı gözlerine sabitlediğimde gülümsedi.

 "Ne haltlar karıştırıyorsun?" dedim telefonunu işaret ederken. Boğazını temizledi.

 "Hiç." dedi dudaklarını dişleyip gülerek.

 İnanmadığımı belli ederek kaşlarımı kaldırdım ve sinirle gülümsedim. 

 "Bu bakış.." dedim suratını işaret edip, "Sıçtım, sıvıyorum haberin olsun, bakışı."

 Telefonuna uzandım ve elimi ekranda sürükleyerek şifre kilidi olmayan ekranı açtım. Çenesini avcuna dayadı, bana beklentiyle baktı. Bakışlarımı ekrana çevirdiğimde galeride açık olan ismimin yazılı olduğu albümü gördüm. Ama hepsi bu değildi. Başa tutturulmuş video az önce açılıp yarıda bırakıldığını gösterecek bir şekilde işaretliydi. Karanlık görünen videoyu açtım ve ne olduğunu anlamak için gözlerimi kıstım.

 Ne olduğunu anladığımda hızla durdurma simgesine basarak telefonu masaya koydum.

 "Bu... O gecenin kamera kaydı!" 

 Keyifle güldü ve arkasına yasladı. "Jungkook kamera kayıtlarının kafayı yediğini söyleyince aklıma geldi ve güvende olup olmadıklarını kontrol etmek istedim. Böyle bir şaheserin bir kopyasını almasam olmazdı tabii."

 Hayretle yüzüne baktım. "Gerçekten ilk gecemizi saklıyorsun!" dedim ellerimle saçlarımı geriye tarayarak. Dudakları kıvrıldı, yüzünü yüzüme yaklaştırdığında gözlerimi kapattım ve başımı iki yana salladım. "Delisin sen. Sapıksın da."

 Bakışları çok yakınındaki ısırdığım dudaklarıma indi. "Beni sen delirttin, hala da devam ediyorsun. Sapık olmakla ilgili iddiaları kabul etmiyorum. Tahrik varken bu sapıklığa girmez." Dudaklarını aralık dudaklarıma uzatmadan önce de ekledi. "Dün akşam yaptıklarını saymıyorum bile."

one million bullets || myg.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin