21

9.1K 669 394
                                    

BÖLÜM NOTUNU BAŞTAN YAZIYORUM, SONA YAZAMAYACAĞIM BİR BÖLÜM OLDU ÇÜNKÜ :')

HELÖ MADIRFAKIRS! 

VE GUDBAY MADIRFAKIRS!

:::::::)


***




Min Yoongi

 

 Olanları kesinlikle aklım almıyordu. 

 O yapmış olamazdı. 

 "Ne yapmayı düşünüyorsun, Yoongi? Ya o yapmışsa? Burada durması tehlikeli." Jin'in söyledikleri zihnimde yankılanırken sertçe yüzüne baktım.

 "Ne yapmamı bekliyorsun Seokjin?!" dedim bağırarak. Kontrolü kaybetmeme ramak kalmıştı, artık konuştuğum şeyleri filtreden geçirme ihtiyacı duymuyordum.

 Aşağıda Hana ile birlikte koltukta oturan Yoo Rae'yi düşündükçe nefesim daralıyordu. Ondan korkmalı mıydım? Ondan korkanlara ateş mi püskürmeliydim? Ne yapmalıydım?!

 Namjoon sevgilisini omzundan tuttu ve geri çekerek kendisi konuştu. "Bak Yoongi, anlıyorum..-"

 "Hayır, anlamıyorsun! Hiçbiriniz anlamıyorsunuz! Bana onu polise teslim etmemi mi söylüyorsunuz yani?! Asla onu polise vermeyeceğim, duydunuz mu beni?! Ne sikim olduğu umrumda değil!"

 Elime geçen ilk eşyayı tuttum ve ahşap sandalyeyi aynaya doğru tüm gücümle fırlatarak bağırdım. Artık ne olacağını bilmiyordum. Etrafa saldırmaya devam ederken iki yandan beni tutan Jungkook ve Taehyung'u fark ettiğimde ise hareket edemeyeceğimi anlayana kadar çırpındım, kabullenme kısmında ise dizlerimin bağı çözülmüştü. 

 Öfkeyle titrerken gözlerimi yakan yaşları tutmak için dişlerimi sıkıyordum. 

 Yanındayken evreni unuttuğum kadının bunu yapabilme ihtimalini reddediyordum. 

 Adam öldürmüş olması gram umrumda değildi. Daha önce de gözlerimin önünde bir adamı vurduğunu görmüştüm. Umrumda olan kısım, kendi babasını ve Shin Hwa'yı farkında olmadan öldürmüş olmasıydı. Daha kendi bile farkında değilken onun yanında nasıl davranacaktım ki? 

 "Tamam, hiçbirimiz onu polise vermek istemiyoruz. O zaman bir psikiyatriste gözükmesine izin ver. Ben ayarlayacağım, hiçbir şekilde dışarıya bilgi sızdırmayacak birini tanıyorum. Gelsin ve en azından şu uyurgezerlik olayını çözmeye çalışalım." Namjoon yanıma çökmüş bir çözüm aramaya çalışıyordu. Ciddi gözlerine kıpkırmızı olduğuna emin olduğum gözlerimle baktım.

 "Siz getirdiniz diye psikiyatristle konuşacak mı sanıyorsun?" dedim histerik bir şekilde gülerek. "Şu an hepiniz ondan korkuyorsunuz ve o da gayet bunun farkında! Bakışlarını görmediniz mi?!"

 Ellerimi saçlarımdan geçirdim ve Namjoon'a tekrar baktım. "Onu kaybedemem, Namjoon. Yapamam."

 Halimin acınası olduğunu biliyordum. Ama elimden gelebilecek hiçbir şey yoktu. Namjoon teselli edercesine elini omzuma koydu. "Bir şey yapmadan duramayız, Yoongi. Yoo Rae'nin durumu basit bir şey değil."

 Dişlerimi sıktım. Şimdi bana onun delirdiğini mi söylüyordu yani?

 "Sikeyim böyle işi!" diye bağırarak ayağa kalktım ve herkesi iterek merdivenlere yöneldim. Aşağı kata indiğimde Yoo Rae bacaklarını kendine çekmiş, koltukta oturuyordu. Boş bakışları bir noktada sabitlenmişti. Hana yanında saçlarını okşarken titrediğini görebiliyordum.

one million bullets || myg.Where stories live. Discover now