27

8.7K 631 556
                                    


"Yavaş olsana!" diye fısıldadım kıkırdayarak. 

 Min Yoongi'nin durdurma tuşu yoktu. Eli dursa kolu durmuyor, bir şekilde dokunmaya devam ediyordu. Öpücüklerinin sıcaklığı bedenimi yakarken aynı zamanda bunca zamandır özlediğim varlığına doymak için kendimce daha sıkı tutundum bedenine. Bir koala gibi boynuna sarılıp başımı omzuna koyduğumda ateşli dokunuşları etkisini kaybetmeden büyük ellerinden birini sırtıma koydu ve koluyla bana destek oldu. 

 Daha evin bahçesindeydik oysa ki.

 "Kokun çok güzel." Ağzımdan çıkan kelimeleri hesaplayıp filtreden geçirmemiştim bile. Beceriksizce kapıyı açmaya çalışırken güldü. 

 "Seni sürprize götürmek istiyorum ama sana yapacağım şeyler için uygun bir ortam değil, o yüzden sürpriz yarın; bu gece bizim." dedi yakıcı sesiyle. İçten içe eriyordum adeta. 

 "Gerçekten mi?" dedim muhteşem oyunculuğumla, "Ama ben çok merak ediyordum."

 Bana gözlerini devirerek baktı. "Bu saatten sonra dünya yansa umrumda değil, kollarımda uyuyakalana kadar adımı inlemeni sağlamak istiyorum."

 Fısıltısıyla irkildim, şimdiden yay gibi gerildiğimi hissediyordum. Bu sefer gerçekten durmak gibi bir incelik de yapmayacaktı. Tekrar, tanıştığımız ilk geceki Suga'yı gördüğümü hissettim. Bu tanıdık his daha fazla heyecanlanmama yol açıyordu.

  Yoongi kapıyı açtığında ısırdığımı yeni fark ettiğim dudağıma uzandı ve bir ayağıyla kapıyı itip içeri girerken baş parmağını çeneme koyarak dişlediğim dudağımı serbest bıraktı, bırakır bırakmaz da dudaklarını dudaklarıma hapsetti. 

 Resmen beni özlemişti. İnkar bile etmiyordu. 

 Işıkları kapalı oturma odasından geçiyorduk ki bir anda ışıklar açıldı ve çocuklar hep bir ağızdan bağırmaya kalktı. Bizi gördüklerinde bağırmak için aldıkları nefes ciğerlerinde kalmıştı. Biz de gözüne far tutulmuş tavşan gibi bakıyorduk yüzlerine.

 Yoongi aniden beni kucağına indirdi ve öfkeyle arkasına çekti. 

 "Siz ne halt ediyorsunuz burada?!"

 Hepsinin yüzündeki şaşkın ifade bir anda hınzır bakışlara dönüşmüştü, birbirlerine fesat fesat baktılar.

 "Bir şeyi böldük galiba, merhaba noona!" dedi Tae şirin bir şekilde el sallayarak. Ne yapacağımı bilemeden ben de saf saf el salladım Yoongi'nin arkasından.

 "Evet! Ben de sizi bölmeden önce defolup gidin!" Yoongi'nin öfkesi gülmemek için kendimi kasmama neden oldu. Çocuklar da aynı benim gibiydi. 

 Konuşan Jin'in beline sarılmış Namjoon'du. 

 "Teknik olarak sizin başka bir yerde halletmeniz gerekmiyor mu? Çoğunluk bizde." Sırıtıyordu bunları söylerken. Onları da uzun süredir görmediğim için ilişkilerinin gidişatını merak ediyordum ama buradan bakılınca gayet harika görünüyorlardı. Bizim olduğumuz durumdan daha iyi oldukları kesindi.

 Yoongi'nin kolunu tuttum.

 "Ben aslında ilk önce buraya gelecektim ve beraber sana sürpriz yapacaktık, seni orada görünce planlar değişti tabii. Sonra da yolda gelirken o kadar dikkatimi dağıttın ki her şeyi unuttum." dedim fısıldayarak. Ne kadar fısıldasam da Jungkook ve Jimin'in radarından kaçmamıştı. Öldürücü bakışlarıma aldırmadan kıkırdadılar. Jungkook'un önden eve gelip bavulu getirdiğini bile unutmuştum. Buna Min Yoongi etkisi deniyordu sanırım.

one million bullets || myg.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin