SEN LEYLA'SIN 🕸️ 2

12.5K 692 25
                                    

Panikle lavabodan çıkıp tarifsiz yabancılığımla etrafa bakındım. Bilinçsizce, tanıdık bir şeyler ya da birilerini arıyordum. Mutlaka bir şeyler tanıdık gelecek sonra hatırlayacaktım. Loş koridorlarında Arapça yazıların asılı olduğu, eski banklarında esmer yüzlü insanların merakla baktığı, kimyasal kokusunun yoğun şekilde bastırdığı garip bir yerdeydim.

Elim ayağım titriyordu. Diğer insanlarının bakışları da ürkütücü görünüyordu. Bir yere oturup sakinleşmeliydim belki. Biraz kafamı toplarsam hatırlardım mutlaka. Böyle kalacak değildim ya. İçimdeki paniği zapt etmeye çalışarak derin bir nefes alıp hatırlamak için dua etmeye başladım. Diğer insanların biraz gerisinde lavabonun yakınlardaki banklardan birine oturacaktım ki ilerideki banklardan birinde oturan burkalı kadınlardan biri bana bakarak ayağa kalktı. Anlayamadığım bir şeyler söylüyordu. Yüksek sesle konuşmasından korkmuştum. Öfkeyle kurduğu cümleler arasından en net anlayabildiğim cümlesi neden böyle dolanıyorsun, olmuştu. Beni tanıyor muydu bu kadın?

"Beni tanıyor musun? Ben hiçbir şey hatırlamıyorum. Kim olduğumu hatırlamıyorum."

"Git buradan!"diyerek eliyle bir sineği kovar gibi işaret ettiğinde paniğim artmıştı.

"Beni tanıyor musun?"dedim üsteleyerek.

Kadın anlayamadığım bir şeyler söyleyerek öfkeyle bana doğru gelmeye başladığında korkuyla ondan uzaklaşmaya başladım. Başımı çevirip baktığımda kadının peşimden gelmediğini fark ettim. Az önce kalktığı banka oturmuş, söylenmeye devam ediyordu. İleride büyük bir kapı vardı. Kurtuluşum oradaymış gibi kapıya geldim. Birkaç basamak yükseklikteki binanın dışı da içi gibi yabancıydı. İleride dizili birkaç sokak lambasının aydınlattığı korkunç sokakları tanımıyordum. Bu tarafa bakan esmer yüzler de yabancıydı.

Çıldırmak üzereydim! Belki de zaten çıldırmıştım. Kafamın içindeki derin boşluk ağrılarımın önüne geçmişse de hala bütün vücudum ağrıyordu. Yere oturup korkuyla ağlamaya başladım. Halimi anlamaları için az önceki kadından korkuma rağmen yüksek sesle ağlıyordum. Hıçkırıklarımı bastıramıyordum. Ne yapacağımı bilemez halde kapının önünde kalmıştım. Bir tür araftaydım. İçerisi de dışarısı da kimliğim de yabancıydı. Geçmişimle ilgili hatırladığım şeyler sadece birkaç dakika öncesine aitti. Bir örümcek ağı, berbat bir mide bulantısı, çıplak ayaklar, kirli lavabo, tanımadığım koridorlar...

"Burada ne yapıyorsun?"dedi bir kadın. İrkilerek başımı kaldırıp soruyu soran kadına baktım. Bu az önceki kadın değil beyaz önlüğü kırış kırış olmuş, dolgun suratında meraklı bir ifade yer etmiş siyahî bir hemşireydi.

"Kimim ben?"diye sordum titrek bir sesle.

"Arapça bilmiyor musun?" Arapça bilmek? Kadını anlıyordum. Ben hangi dilde konuşuyordum? Elimi kafama götürüp panikle birkaç saniye bekledim.

"Ben... Hiçbir şey hatırlamıyorum. Ne oldu bana? Kimim ben?" Türkçe konuşuyordum. Türkçe'ydi bu dil. Kadın anlamamış halde beni izledi. Ayağa kalkıp kadının göz hizasına geldim.

"Yardım et bana! Çok korkuyorum."dedim kadının konuştuğu dilde. Hemşirenin gözlerindeki merak da, şaşkınlık da artmıştı.

"Gel doktorun yanına gidelim."diyerek koluma girdi. Eline dokundum.

"Hiçbir şey hatırlamıyorum. Kimim ben?" Şaşkınlıkla bana baktığı zaman daha sesli ağlamaya başladım.

"Allah'ım hiçbir şey hatırlamıyorum! Kimim ben? Neresi burası? Ne oldu bana? Bana yardım edin!"

"Hatırlamıyor musun?"

"Hayır. Sadece örümcek..."

...

SEN LEYLA'SINWo Geschichten leben. Entdecke jetzt