SEN LEYLA'SIN 🕸️ 19

5.3K 481 6
                                    

Trablus'taydım. Uçaktan indiğimden beri gözlerim çevrede tanıdık bir şeyler arıyordu. Sanki koca ülkede değersiz bir Leyla'yı tanıyan binlerce insan vardı da içlerinden biri gelip beni tanıdığını söyleyecekti. Ne kadar mantıksız olsa da söz geçiremiyordum kendime. Sanki bu ülkede beni tanıyan tek bir kişi olsa bile, o kişi buralardaydı ve az sonra beni görüp yanıma gelecekti.

Kazının yapıldığı alan, Libya, Tunus ve Cezayir'in kesiştiği noktaya yakın bir yerde Gadames'teydi. Şehre gittiğimizde heyecanım iyice artmıştı. Eğer burada yaşamışsam buradaki insanlardan bir kaçının beni tanıma ihtimali vardı.

Gadames'e geldiğimizde geceydi. Etrafı net olarak görememiştim. Yüksek binalar, renga renk ışıklar yoktu. Toprak rengi yapıların camından ve eski tip sokak lambalarından taşan ışığın aydınlattığı şehir görkemden, modern yapılardan uzak görünüyordu. Yapılara, yollara bakılırsa oldukça eski, hatta tarihi bir yerleşim yeriydi burası.

Gözlerim karanlığın içinde tanıdık bir şeyler seçme telaşındaydı. Kaldırımlarındaki toprakların asfalta taştığı yollarda yer yer hafif manevralar yapan taksi şehrin yapılarına uygun bir otelin önünde durmuştu. Otelin içi de dışı gibi otantikti. Beyaz sütunları motiflerle süslenmiş, parlak ışıklarla aydınlatılmış, temiz bir otelin iki odasını tutmuştuk. Odama geldiğimde ilk yaptığım şey elimdeki çantayı yere bırakıp pencereye koşmak olmuştu. Dakikalarca karanlığın örttüğü şehrin pencereden görünen bütün çehresini, en ince ayrıntısına kadar izlemiştim. Anwer doğruyu söylemişse, birkaç ay öncesine kadar bu şehirde yaşamışsam, mutlaka beyaz çerçeveli pencereden görünen manzaranın bir parçasına dahil olmuştum. Belki ilerideki sakin yolda yürümüş, şu uzaklardan görünen, bayrak asılı bina her neresiyse oraya uğramıştım. Ya da daha uzaklardan görünen şu minarelerin yükseldiği camide namaz kılmıştım. Anwer'in söylediği doğruysa bu şehre dâhil olduğum bir anının izleri karanlığın içinde dolanan gözlerimin önünden geçip duruyor olmalıydı. Ne var ki ben o anıları yakalayamıyordum.

Çocuksu heyecanımı yatıştırmak için içli bir nefes alıp Ay'a baktım. Dün Türkiye'den izlediğim dolunayı bugün Libya'dan izliyordum. Belki gökyüzünü izleyen benim gibi biri daha vardı. Anne, baba, arkadaş, sevgili... Beni düşünerek Ay'a bakan biri varsa muhtemel ki yaklaşmıştık birbirimize. Kim bilir belki az kalmıştı kavuşmaya.

Hayat garip ve Leyla'nın çözemeyeceği kadar karmaşıktı. Hepsi imtihan diyordum kendi kendime. Sabırlı olmalıydım. Elbette zihnimdeki kafes açılacak anılarım hafızamla buluşacaktı. Belki de bugünlerim geçmişimden daha güzeldir. Güzel anılarla dolu bir geçmişten umut kesmiştim. O karanlık odada büyük sırlar, korkunç anılar vardı. Leyla'yı bunca zaman ışığın önünde tutan şeylerden bugün daha çok korkuyordum. Hatıralar elimin altında titriyordu. Dokunmak istiyordum ama cesaret edemiyordum bir türlü. Hatırlamamak daha iyiydi belki. Bugün geçmişten ve yarından daha iyi durumdaysam ve bu nimetin farkında bile olmadan böyle geçmişi, yarını düşüne düşüne harcıyorsam bu nimeti...

Odaya dönmüştüm yüzümü. Geçmiş ve geleceği birbirine bağlayan o düğümün ucunda hissediyordum. Bugünü değerli kılan şeye takılıyordu aklım. Yavuz. Onu bırakıp gitmeye gönlüm nasıl razı olacaktı bilmiyordum. Eğer yanında kalmak isteyeceğim birilerini bulursam Yavuz'u tek başına Türkiye'ye mi uğurlayacaktım? Bana hiç yardım etmemiş, hiç tanışmamışız gibi? Böyle düşününce kalbimde bir sızı hissetmiştim. Vicdan azabı ya da başka bir şeydi bu kalp sızısı. Yavuz'dan ayrılmak istemiyordum. Aslında Yavuz'u geride bırakmaktan korkuyordum. Hiçbir şey bulamadan gitmek de korkunç bir hayal kırıklığı olurdu.

Allah'ım, ne istediğimi, neyin daha iyi olacağını bile bilmiyordum. Bir yanım Yavuz'un yanında kalmak için diretirken diğer yanım sanki sadece kalbimin hatırladığı biri için çırpınıp duruyordu. Duyduğum sesin sahibi, kalbimin de sahibi olmalıydı. Yavuz'la O adam arasında bir tercih yapmak zorunda kalmak korkunç bir seçenek gibi görünüyordu.

"Sabret Leyla. Az kaldı."diye söylenerek dönüp gökyüzüne baktım. Sabahı beklemeliydim. Yarın güneş nasıl doğacaktı, bu şehirde güneş nasıl yükselecekti? Ve gündoğumu benim de gündoğumum olacak mıydı? "Allah Kerim Leyla. Allah Kerim."

SEN LEYLA'SINDonde viven las historias. Descúbrelo ahora