SEN LEYLA'SIN 🕸️ 18

5.6K 484 7
                                    

10 günün ikisini geride bırakmıştık bile. Değişen bir şey olmayacak demiştik ama öyle olmamıştı. Artık ortada sonucu duygulara dayalı bir anlaşma vardı. Yavuz evde olduğu zamanlarda tanıştığımız ilk günlerdeki gibi gergin hissediyordum. Onun duygularını biliyorken, O'na karşı bir şeyler hissediyorken nasıl rahat olabilirdim ki? Benim tedirginliğimin farkında olduğu için Yavuz da ilk tanıştığımız zamanlardaki gibi daha dikkatli olmaya çalışıyordu.

İki gündür eve daha erken geliyordu. Akşam yemeğinden sonra bilgisayarının başına geçiyor, bazen birilerine telefon ediyor, kazayı öğrenmeye çalışıyordu. Ben de kaza haberlerine bakmıştım internetten ama bir şey bulamamıştım.

Yavuz'un geçmişimi bulmak için böyle çabalaması bazen kendimi kötü hissetmeme sebep oluyordu. Eğer beni bekleyen birisi varsa ve ben o adama gidersem Yavuz bir kez daha terk edilmiş olacaktı. Hem de bana yaptığı bunca iyiliğe rağmen onu yüzüstü bırakıp gidecektim.

***

Üçüncü günün de bitmesine 4 saat kalmıştı. Bildiğim kadarıyla Yavuz'un elinde hala bir şey yoktu. Sürekli bunu sorup onu sıkıştırmak da istemiyordum.

Üç gündür eskiye nispeten daha erken saatlerde odama çekiliyordum.

O gün de saat sekize geliyorken odama girip kapımı kilitlemiştim bile. Uykum yoktu. Yapacağım bir şey de yoktu. Yavuz'un yanında kendimi kötü hissediyordum. Bunun sebebi ona güvenmemem değildi. Sebep, sözünü tutmak için böyle çabaladığını görmeye devam edersem bırakıp gitmemin zor olacağından korkmamdı.

Yavuz iyi biriydi. Beni bekleyen biri varsa, bu adamı nasıl bırakacaktım, bilmiyorum. Vefasızlık, nankörlük olmaz mıydı bu? Onu kullanmıyor muydum şu durumda? Fakat buna kendisi gönüllü olmuştu. Her zamankinden daha çok karışıktı kafam. İnsanın anıları yokken bile böyle kafa karışıklığıyla cebelleşmesi ne zordu. Anıları olanlar nasıl çıkıyordu bu keşmekeşten. Yoksa hatıralar yol mu gösterirdi? Kolaylaştırır mıydı insanın işini?

Yatağın üzerine uzanıp yüzümü sağ tarafa çevirdim. Dolabın aynalı kapağının üzerindeki yansımama baktım bir süre. Üzgün, kırgın görünüyordum. Birini terk edecek olmak, geride bırakacak olmak istemiyordum. Eğer geçmişimde biri varsa Yavuz'u geride bırakacaktım. Ya da... Ya da belki Yavuz'u tercih edip geçmişimdeki adamı geride bırakacaktım. Geçmişte bıraktığım, beni bekleyen biri yoksa Yavuz'la evlenirdim.

Yavuz iyi bir adamdı. İyi bir eş de olabilirdi. Onu seviyordum. Ama ya rüyamdaki ses? Bayram sesi? Beynimin oyunu muydu? Eğer hatırlamadığım halde sesine bile bu kadar acı çektiğim, özlem duyduğum biri varsa Yavuz'u da emeklerini de iyiliklerini de bırakıp o adama giderdim herhalde. Sonunda birileri incinecekti. Birilerini incittiğim için ben de incinecektim.

Bakışlarımı tavana çevirdim. Örümceksiz tavan... Acaba önceden nasıl bir hayatım vardı. Çok mu cefa çekmiştim? Çok mu üzülüp ağlamıştım? Belki de çok mutluydum. Belki bir ailem, sevdiğim bile vardı. Kim bilir beni arıyorlardı belki. Ya da öldüğümü düşünüyorlardı. Sahte kimliğim yüzünden mi beni bulamıyorlardı. Ben de bulamıyordum kendimi. Asıl Leyla gerçekten çok iyi saklanmıştı. Saklandığı yerden çıkmaktan korkuyordu belli ki. Başka kimse aramasa da ben onu arıyordum aylardır. Ama çıkmıyordu gizlendiği yerden. Neydi onu böyle korkutan? Neydi Leyla'nın gizemi? Çok mu yakmışlardı canını? Çok mu üzmüşlerdi? Bu halimden daha mı kötüydü yaşadıklarım ki benliğim dönmüyordu? Çekilmiyordu Leyla o ışığın önünden. O odada ne vardı? Neydi görmek istemediği?

Eğer beni arayan biri varsa yalnız değildi. Ben de aylardır kendimi arıyordum. Birimizden biri bulmalıydı Leyla'yı. Yoksa bu boşluğa daha fazla dayanacak gücüm kalmamıştı. Bazen ölümü düşünecek kadar bunalıyordum.

SEN LEYLA'SINDonde viven las historias. Descúbrelo ahora