SEN LEYLA'SIN 🕸️ 9

6K 530 1
                                    

Sabah Yavuz evden çıktıktan sonra mutfaktaki son hazırlıklarımı bitirip hazırlanmıştım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sabah Yavuz evden çıktıktan sonra mutfaktaki son hazırlıklarımı bitirip hazırlanmıştım. Seçmekte zorlanacağım kadar çok elbisem yoktu. Mavi bir elbise giyindim. Krem rengi bir başörtüsü alıp aynanın karşısına gittim.

Elimdeki örtüyü başıma örtmeden önce bir süre aynadaki yansımama baktım. Leyla... Çirkin sayılmazdım. Değil herhangi bir makyaj malzemesi, el kremine bile sahip değildim. Buna rağmen güzel görünüyordum. Ama rengim biraz soluktu. Koyu renk gözlerimden geçirdiğim zor günlerin yorgunluğunu okuyabiliyordum. İlk günlerde sürekli ağladığım için gözlerimin altı şişmiş, yanaklarım gözyaşlarım yüzünden kızarmıştı. Son günlerde gözyaşlarımın azalmasıyla birlikte Leyla o günlere nispeten daha güzel bir kadın oluvermişti.

Kendimi izlemek beni daha fazla üzüyor hatıralarımdaki eksiği daha fazla yüzüme vuruyordu. Bakışlarımı aynadan indirip bileklerime baktım. Canıma kıyacak kadar kötü neler yaşamıştım kim bilir. Hafızamı kaybetmeden önceki hayatım şu günlerden daha kötüydü belki. Gene de ölmeyi dileyecek, hatta bunu kendi ellerimle yapacak kadar acı şeyler yaşadığımı düşünmek kahrediyordu beni. Şimdi ya da geçmişte Leyla hep güçsüz biriydi belli ki.

Ağlamamak için derin bir nefes alıp gözyaşlarım düşmesin, diye başımı yukarı kaldırdım. Tavan, hatırladığım ilk şeyi örümcek ağını hatırlattı. Benim hayatımdaki tuzağını kurmuş bekleyen örümcek ne ya da kimdi? Neydi bana ölümü yaşamaktan sevimli gösteren sebep ya da sebepler?

Gene hüzün çökmüştü yüreğime. Gözlerim ıslanıyordu. Ağlamayacaktım. Gözyaşı zamanı değildi. Birileriyle tanışıp kafamı biraz olsun dağıtmak, hatırlamak için beynime yaptığım baskıdan kısa bir süre de olsa kurtulmak istiyordum.

Derin bir nefes alıp içime dolan gözyaşlarını def ettim.

"Ağlamayacağım."dedim aynadaki yansımama gülümseyerek. Başörtümü taktıktan sonra çıktım odadan. Mutfağa gidip ikramlıklara tekrar baktım. Sanki içlerinden bazıları ben görmeden kaçıp gideceklermiş gibi sabahtan beri kaç defa kontrol etmiştim hazırlıklarımı. Böyle düşününce gülümseyerek salona gitmek için mutfağın kapısına yöneldiğim sırada raftaki kutu gözüme takıldı. Yüzük, akşam Yavuz'un koyduğu rafta öylece duruyordu.

Dünyanın en şanssız yüzüğü demişti bunun için. Güzel ve şanssız... Leyla da güzel sayılırdı. Güzel ve şanssız. Tıpkı bu yüzük gibi. Uzanıp yüzüğü aldım raftan.

Kutusundan çıkartıp yakından inceledim. Üzerinde minik kar tanesi desenleri olan altın bir yüzüktü. İçinde bir şey yazıyordu. İki rakamının yanında sonsuzluk işareti onun yanında da 9 vardı. İki bin dokuz? İki bin dokuz yılının romantik bir yazım şekliydi bu. O yıl mı almıştı yani? Çok masum duygu ve umutlarla alındığını söylemişti. Yüzüğü parmağıma geçirdim. Gerçekten güzeldi. İçim bir tuhaf olmuştu. Sanki birinin aşkını elinden alıyormuşum gibi, üçüncü kişi gibi kötü hissettim. Talihsiz yüzüğü parmağımdan çıkartıp yeniden kutusuna koydum. Mutfağın kapısının önünde güzel ve şanssız yüzüğe baktım bir süre. Bana geri verme, istemezsen at, demişti. Sanki bu zavallı altın parmağımda olmak için ağlıyormuş gibi buruk hissettim.

SEN LEYLA'SINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin