BÖLÜM 1 : SİYAHIN EN KOYUSU

23K 905 328
                                    

Sabahın olduğunu hissettiğim halde uykumun en şekerleme kısmındaydım, işim yüzünden bu saatlerde kalktığımdan haftasonları da hep bu saatte uyanırdım ama bu sefer onun beni yenmesine izin vermek istemeyerek gözlerimi inatla daha sıkı kapatıp kendime uyumam gerektiğine dair uyarılarda bulundum. Yorganın içinde daha çok yayılıp bu sessizliğin tadını çıkarırken, telefonumun melodisi ile içimden küfürler saydırmaya başlamıştım. Bu telefonun mantıklı bir geçerliliği olmalıydı yoksa büyük bir kaos yaratacaktım.

Uykuma ara vermek istemeyerek gözlerimi açmadan baş ucumda duran telefonumu bir kaç araştırmadan sonra bulup kulağıma götürdüm.

"Bo Naa-ya!" Annemin o sinir bozucu tiz sesiyle telefonu kulağımdan olabildiğince uzaklaştırıp sakin olmaya çalıştım.  Sustuğuna emin olduğumda telefonu yeniden kulağıma koyup,

"Sanada günaydın anne" dedim.

"Ne demek düğünüme gelmiyorsun? Sen olmadan olur mu Bo Na hiç mi hatrım yok" gözlerimi bu lanet cümleden sonra açarak sinirimi yatıştırmak için uğraştım.

"Evlenirken bana sormadığına göre  bensiz de evlenebilirsin anne ve ayrıca şu an uykumu böldüğün için vicdan azabı çekmen gerekir " telefonu sinirle kapatıp yatağa koyduktan sonra olduğum yerde diklendim.

Ben de uyku falan bırakmamıştı ! Bir haftasonum vardı ve mahvetmekte üstüne yoktu. Üçüncü kez evlenirken utanmadan hala beni çağıracak kadar rahat bir kadındı ve o kadın malesef ki benim annemdi.

Küçükken babam yanımda olmadığı için çokça babamı suçlayıp annemi sevmiştim ama annemi tanıdıkça babamın onu neden terkettiğini daha iyi anlar olmuştum.

Annem bana göre gösterişi seven , gardırobunda elbise veya etekten başka bir şey görmeyeceğiniz süslü biriyken,ben ona aykırı olarak dünyaya gelmiş gibi  pantolondan başka bir şey giymeyen,makyaj dahi yapmayan biriydim. Her zaman doğallığı inandığım bu dünya da kendimden başka doğal hiçbiri olmamıştı hayatımda..

Elimi yüzümü yıkama işlemimi bitirip, banyodan çıktıktan sonra mutfağa gidip bir kase çıkardım. İçine çilek ve bir kaç çikolata parçası attıktan sonra süt ekleyip, çekmeceden kaşık kaptığım gibi  programımı kaçırmak istemeyerek televizyonun karşısına kuruldum.

En sevdiğim tartışma programının sunucusu her zaman alışık olduğum melodi eşliğinde izleyenleri selamlarken,adamın karizmasında boğuluyor gibiydim. En büyük hayalim onun gibi biri olmakken ' ki bu hayallerimin arasında onunla evlenmekte vardı ' tartışma yazarı olarak o adamla bir röportaj kesinlikle yapmak istiyordum. Düşüncelerime dalmış bir şekilde giderken telefonumun melodisi odamdan gelmeye başlamıştı. Açıp açmamakta fazlasıyla kararsız kalmış olsam da önemli bir şey olmasına karşın, programı kaçırmak istemeyerek hızlı bir şekilde odama ışınlandım. Telefonu aldıktan sonra oturma odasına ilerlemeye başladım. Arayan başarılarımla kafayı bozmuş sinir bozucu yazar Eun Bi'ydi pis yelloz!  telefonu kendime sakin olmam gerektiğine dair ikazlarda bulunarak açtığımda,

"Bo Na'ya!" Diye bağırmıştı. Her şey bir deja vu gibiydi bu insanların benim kulağımla derdi neydi! Telefonumu kulağımdan uzaklaştırırken telefonu dövüp, onu dövmüş kadar mutlu olacağım bir duruma düşmüştüm ama henüz taksitlerinin bile bitmediği telefonum elbette kıyamarak tekrar kulağıma götürüp

"Çok mu özledin beni?" diye sordum.İmalı ses tonum ise her şeyi ortaya koyuyordu.

"Arkanı ben mi toplamak zorundayım. Nasıl olurda Baek şirketinin oğlu ile yaptığın röportaja yalan yanlış yorumlar yazarsın? Çıldırdın mı sen!adamlar bizden şikayetçi oldu."

"O kendini bilmez bencillikten önünü görmeyen pislik herifin dediklerinin hiçbir tutulur yanı yoktu! Hah ben de gözlemlerimden yola çıkarak bir kaç şey eklemiş olabilirim tabi" tırnaklarıma bakarak tamamladığım cümle ile Eun Bi yeniden sinirle bağırıp,

"Hemen buraya gel! Sanırım artık kovulma vaktin geldi, müdür seni istiyor" dediğinde işin bu kadar  ciddi yere gideceğini tahmin edememiştim.

**
"Her zaman doğru haberler yapmaya özen gösterdiğimiz halde nasıl olurda bu kadar aptal olursun Bo Na! Karşındaki adamın ne kadar yetkili ve güçlü biri olduğundan haberin yok sanırım."

"Buraya sizin beni aşağılamanız için gelmedim ben, o kendini bilmez adam hakkında yazdıklarım için asla pişman değilim ve olmam da gereken işi bırakmam mı? Pekala öyle olsun istifa ediyorum" yaka kartımı hızlı bir şekilde masaya koyup giderken,

"Ben seni kovuyorum asıl!" diye bağıran müdüre dönüp,

"Çoktan istifa ettim hıh" diyerek saçımı savurup, kendimi en havalı insan hissederek odadan çıktığımda herkes bana acıyan gözlerle bakıyordu 

"Aigoo bu kaçıncı kavulduğun iş acaba acıyorum sana Bo Na"

Eun Bi kollarını göğüs hızasında bağlamış bana bilmiş bakışlar atarken yandan bir bakış atıp,

"Beni bu kadar düşünme Eun Bi hasta falan olursun sonra gözünü diktiğin yerime rahatlıkla oturabilirsin inan umrumda değil" deyip giderken,

"Doğru  ya annenin sonuçta kozmetik zinciri var onun parası ile gayet geçirebilirsin cici baban da olucak nasılsa" deyip kahkaha atmaya başladığında arkamı döndüğüm an susup korkuyla bana baktı. Her defasında onu burada bir güzel ağlatabileceğimi bilmesine rağmen neresinden cesaret alıp bana bu sözleri söylediğini anlamıyordum doğrusu.

"Zavallısın" diyerek ona elimi sürme gereği duymadan merdivenlere yönelip şirketten çıktım.

Bugün hem işsiz kalmış hem sinirlerimle oynanmış ve dahası annesi üçüncü kez evlenen zavallı bir kıza dönen bendim aslında. Hayat bugün resmen 'Bo Na tüm aksilikler seni bulacak ve hiç mutlu olamayacaksın ha ha ha' diyordu. Sinirle saçlarımı karıştırıp yerimde tepinirken, dengemi kaybetmem bir olmuş ve burulan ayağımla düşmek üzereydim, beni tutan iki elle geriye doğru yatmış ama havada kalmıştım.

Karşımda siyahlar içinde beliren ama bunun tam aksine teni bembeyaz olan gözlükleriyle ise bunu tamamen tamamlamış genç adam bana bakarken, şimdiye kadar kalbimde hissetmediğim titreşimler yerini büyük kalp atışlarına bırakmıştı.

Bir süre her şeyi unutmuş sadece ona odaklanmıştım.

Siyahı severdim..

Ve siyah onda fazlasıyla güzel duruyordu..

En koyusu ve en asilinden..

BLACK (MİN YOONGİ)✔Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα