Bölüm 65 - Ara Sokak

9.5K 320 69
                                    

Bir gün, bir yerde savaşmaktan vazgeçmiştim. Hangi gündü ve ne vakit olmuştu bilmem ama kendimi korumak için ördüğüm tüm kalkanları bir gün indirmiş ve bir daha kaldıramamıştım. Hangi gün olduğunu bulmak zor değildi, Aral'ın bana inanmadığı o gün ben kalkanımı indirmiştim. Ondan kaçarken bir yandan da ölme arzusuyla yaşıyordum. Her günden sonra bir yanım kendini uçurumdan atacakken diğer yanım onu sıkı sıkıya tutuyordu.

Silahı sehpanın üzerine bırakırken sözleri kulaklarımda yankılandı: "Birçok şey olabilirim, Melek ama katil olamam," Evet, haklıydı. Fiziken birini öldürmezdi ancak Mustafa'ya neler yaptığına kendi gözlerimle şahit olmuştum o gün. Avir, beni kaçırmak için kara çarşafların arasına bürümüşken evin ortasında Aral, Mustafa'nın kafasını mermere vuruyordu. Her yer kan olmuş, Mustafa hıçkırıklarla yalvarıyordu. Aral, ağzını açıp tek bir kelime etmeden kan bulaşan elleriyle akbaba gibi tepesinde dikilirken bize sırtını dönmüş ve Mustafa'nın tepesine daha da çullanmıştı. 

"Ne işin vardı o adamın yanında?" diye sorarken silahını sehpanın üzerine koymuştu. Bana dönene kadar cevap vermekten sakındım. Uzanıp elbisemi başımdan aşağı geçirirken omzunun üzerinden bana baktı.

Bedenimin bir kısmını örten elbisenin eteklerini çekiştirdim. Verebilecek doğru düzgün bir cevabım yoktu "Bilmiyorum," dedim.

Kendini koltuğa bırakırken "Sen akıllı bir kadınsın, kaçamak cevapları bir kenara at artık," dediğinde ona döndüm. Kollarımı göğsümün üzerinde birleştirip yeni bir cevaba hazırlanırken yanaklarımın içini dişledim. Aramızda hala cızırdayan bir gerginlik vardı ve galeyana gelerek vereceğim bir cevap, ikimizi de kül ederdi.

"Bir sen mi kızgınsın bana? Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?" diye homurdandım ve topuklarımı yere vurarak karşısına, sehpanın üzerine oturup dirseklerimi dizlerime yasladım "Kendimden nefret ediyordum. Defalarca ölmek istedim, defalarca kendimi öldürmeye çalıştım ama her seferinde korktum ve sonra... Ayağıma onun gibi bir fırsat geldi. Bana acı çektire çektire öldürecek bir fırsat," istemsiz sözlerimi yarıda bırakmıştım. 

"O halde neden seni kurtarmam için beni çağırdın?" diye sordu.

Omuz silktim, ellerimi kucağımda birleştirip tırnaklarımın üzerindeki ilce oje tabakasını yeniden kazırken "Korkuyorum. Ölmekten çok korkuyorum ama ölmeyi de bir o kadar çok istiyorum," dedim ve tekrar onun koyu gözlerine baktım "Ama yapamıyorum. Ne başka birinin beni öldürmesine izin veriyorum ne de kendim ölebiliyorum,"

Soğuk ellerini dizlerimin üzerine koyduğunda irkildim "Benden ne istediğini söyle sadece," dediğinde duygusuz bakan gözlerine dalmıştım. Dipsiz, karanlık bir orman gibiydi. Kaybolmamak imkansızdı.

"Ashley'i, seni Black'ten olabildiğince uzak tutmak istiyorum," 

"Neden?"

"Sadece benim yakınımda olduğunuz için size zarar verecektir. Ashley bana burada çok yardımcı oldu. Herkes bana uzaktan bakarken o bana yakın davrandı, kucak açtı. Burada tutunabileceğim tek dalım oldu o kadın benim, ona zarar gelmesini istemem. Ve sen... Senden fazlasıyla hıncımı aldım, artık kusacak öfkem kalmadı sana. Bir daha beni sorumlu tutacağın bir şeyin başına gelmesini istemem," dedim. 

Aral konuşmak için ağzını açtığında dışarıdan gelen korna sesiyle sözleri yarıda kaldı. Kısa ya da kesik kesik korna sesi gibi değildi, uzun ve yüksekti. İkimiz de merakla ayaklanıp cama doğru yürürken aklıma Ashley gelmişti. Koşarak pencereye yaklaştım. İki siyah Cullinan'ın arasındaki gri Mercedes'i gördüğümde korkuyla ürperdim. Korna sesi ortadaki arabadan yükselirken etraftaki binalardan insanlar çıkmış küfürler ederek bağırıyorlardı.

Siyahın Vedası | KüllerDonde viven las historias. Descúbrelo ahora